Katalonya bölgesel seçimleri: Bağımsızlık yanlısı bir zafer yanılgısı

14 Şubat’ta gerçekleşen Katalonya bölgesel seçimlerinde bağımsızlık yanlısı partiler toplam oyların yüzde 51’ini kazandı. Seçim sürecine ve sonuçlarına dair Katalan halkı ve emekçileri açısından önemli ve bizim de dersler çıkarabileceğimiz birkaç nokta bulunuyor.

Öncelikle bu seçimlere Katalonya Özerk Hükümet Başkanı’nın “devlete itaatsizlik” nedeniyle İspanya rejiminin kurumları tarafından görevinden alınması üzerine gidildiğini, gene İspanya mahkemelerinin yükselmekte olan Covid-19 vakaları nedeniyle Katalan Parlamentosu’nun seçimlerin yaz başında yapılması çağrısını reddederek tarihi 14 Şubat olarak belirlediğini hatırlatmakta yarar var. Dolayısıyla seçim sürecinin kendisi, İspanya monarşik rejiminin, devlet kurumları ve ulusal hükümet aracılığıyla 2017 Katalan bağımsızlık referandumundan bu yana Katalonya halkının kendi kaderini tayin etme hakkına karşı gerçekleştirdiği saldırıların bir devamı niteliğinde.

Tam da bu nedenle bu seçimler yüzde 53 katılım oranıyla bölgedeki en düşük katılımlı ve en fazla boş ve geçersiz oyun kullanıldığı seçimler olarak tarihe geçti. Bunda Covid-19 salgınının etkisi olsa da belirleyici olan asıl faktörler Katalan halkının önemli bir kısmının bu seçimleri siyasi iradelerine uygulanan bir baskı olarak görmesi, bağımsızlık yanlısı partilere ve bu partilerin salgın ve ekonomik kriz döneminde dahi ısrarcı oldukları neoliberal politikalara dönük hayal kırıklıkları ve çeşitli sol ve sekter kesimlerin seçimlere gitmeme çağrısı yapmasıydı.

Merkezi hükümetin büyük koalisyon ortağı İspanyol Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) bölgesel ayağı Katalonya Sosyalist Partisi (PSC) oyların yüzde 23’ünü toplayarak seçimleri birincilikle tamamladı ve milletvekili sayısını 17’den 33’e yükseltti. Koalisyonun küçük ortası Podemos-Unidos’un seçim platformu Birlikte Yapabiliriz (ECP-PEC), sekiz olan milletvekili sayısını seçimlere katılım oranının düşüklüğü sayesinde koruyabildi; ancak kitlelerden aldığı destekte büyük düşüş yaşadı. Seçimlerin asıl kaybedenleri ise sağ popülist Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) ve Belçika’da sürgündeki eski Parlamento Başkanı Puidgemont’un platformu ve Katalan finansal burjuvazisinin temsilcisi sağcı PdeCat oldu. Yurttaşlar’ın koltuk sayısı 36’dan altıya düşerken, seçimlere Katalonya İçin Birlik’ten (JxCat) ayrılarak tek başına giren PdeCat tek bir koltuk bile kazanamayarak parlamento dışı kaldı. Önemli bir gelişme ise aşırı sağcı ve ırkçı Vox’un 11 koltuk kazanarak bu seçimlerle ilk defa parlamentoya giriş yapmasıydı. Bu sonuçlar bize özellikle pandemi ve derinleşen ekonomik kriz ortamında Podemos ve Yurttaşlar gibi sağ ve sol reformizmin miadını doldurduğunu, kitlelerin onları çözüm olarak görmekten vazgeçerek yeniden PSC gibi geleneksel burjuva partilere kaydığını ya da Vox gibi aşırı sağ alternatiflerde çare aradığını gösteriyor.

Seçimlerden sırasıyla 32 ve 33 milletvekiliyle çıkan burjuva sağ platform Katalonya için Birlik (JxCat) ve küçük burjuva Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) seçim sonuçlarını “bağımsızlık isteyenlerin zaferi” olarak yorumladılar. Ancak bölgenin bağımsızlık yanlısı bu iki büyük partisi 2017 referandumundan bu yana düzen sınırları içinde kalan ve merkezi hükümetle gerek politik gerek ekonomik düzlemlerde anlaşmaya dayalı uzlaşmacı bağımsızlık pozisyonlarıyla hem kitlesel mücadeleyi gerileten bir rol üstlendi hem de özelleştirmeler, işten çıkarmalar, fabrikaların kapatılması gibi uygulamalarla pandemi döneminde derinleşen ekonomik krizin faturasını emekçilere kesmeye devam etti. Dolayısıyla seçim sonuçlarını bölge halkının bağımsızlık mücadelesi ve emekçilerin çıkarları açısından bir zafer olarak görmek mümkün değil.

Katalan Cumhuriyeti’nin inşası önündeki engel sadece İspanya monarşik rejimi değil aynı zamanda kapitalist sistemdir. Dolayısıyla bu inşa ancak hem kapitalizm hem de monarşik rejimden kopuşu merkeze alan bir mücadele planı çerçevesinde başarıya ulaşabilir. Bu doğrultuda bağımsızlık yanlısı solcular, sosyalistler ve Marksistlerce kurulan ve seçimlerde koltuk sayısını ikiye katlayarak dokuz milletvekili çıkaran CUP-Guanyem (Halk Birliği Adayları-Kazanalım) koalisyonu ise şimdi bir yol ayrımında. ERC ve JxCat bağımsızlık yanlısı bir koalisyon hükümeti kurabilmek için CUP-Guanyem’in aktif ya da en azından dışarıdan desteğine ihtiyaç duyuyor. CUP-Guanyem önderliği içerisinde öne çıkan uzlaşmacı yaklaşımlara karşı parti tabanının sınıf perspektifini terk etmemek ve parti inşasını bu seçimlerde Vox’a terk edilen işçi sınıfı bölge ve sektörlerine taşımak yönünde bir baskı kurup kuramayacağı, önümüzdeki dönemde Katalan bağımsızlık mücadelesi için seçim sonuçlarından çok daha belirleyici olacak.

Yorumlar kapalıdır.