Tarihte bu ay | 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı

1908’de başlayan ve ardından ilk olarak Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti, sonra da Halk Partisi kadroları tarafından görevleri ve sorumlulukları yarım bırakılan Türkiye demokratik devriminin önemli kazanımlarından biri 1 Kasım 1922’de saltanatın, dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığının kaldırılmasıyla elde edildi.

Bu adım birkaç gelişmenin sonucuydu.

İlk olarak, Birinci Dünya Savaşı olarak bilinen emperyalistler arası paylaşım savaşı sırasında, savaşın ağır yükünün emekçi halka bindirilmesinin bir sonucu olarak Almanya’da, Avusturya-Macaristan’da ve Rusya’da monarşiler seferberlikler sonucunda yıkılmıştı. Takvimler 1919’u gösterdiğinde Avrupa’nın en büyük hanedanlıklarından geriye hiçbir şey kalmamıştı.

Dolayısıyla Avrupa kapitalizminden sermaye ihracı almaya odaklı bir ekonomik inşa projesi olan yeni Türkiye’nin siyasal üstyapısında saltanatı muhafaza etmeyi sürdürmesi, uluslararası kapitalist pazara eklemlenme noktasında, yeni palazlanan ulusal burjuvazinin aleyhinde pürüzler yaratacaktı.

İkinci olarak, saltanat fiilen zaten iflas etmiş bir kurumdu. İstanbul hükümeti İstanbul haricinde bir bölgeyi yönetemiyordu. Bu kurumun iflası 1908 Devrimi’nin demokratik seferberliği ve ardından Anadolu’da gelişen kongreler iktidarı dönemi tarafından dayatılmıştı. Dolayısıyla 1 Kasım’da yapılan, saltanatın halihazırda yaşanmış olan politik ilgasının hukuki olarak kayıt altına geçirilmesiydi.

Üçüncüsü ve en önemlisi, saltanatlık kurumunun ilgasının yeni devlet tarafından titizlikle yönetilmek isteniyor olmasıydı. Zira 1922’den beş sene önce Rusya’da benzer bir şekilde Romanov hanedanlığının iktidardan düşmesi, beraberinde sosyalist devrimi ve iktidarın işçi sınıfı tarafından fethini getirmişti. Kemalist kadrolar yoksul halkın demokratik özlemleriyle ekonomide alınmasını talep ettikleri sosyalist önlemlerin bir devrim içinde nasıl iç içe geçtiğine tanık olmuşlardı. Bu devrimci tehdidi Türkiye’de fiili bir olasılık haline getirmemek için, saltanatın kaldırılması tepeden titizlikle yönetilmeli ve ona tedrici bir karakter kazandırılmalıydı. Zaten bu yüzden 1 Kasım’da saltanatı kaldıran meclis, 17 Kasım’da Vahdettin’in İngiliz emperyalizmine sığınmasıyla, Abdülmecit Efendi’yi yeni halife seçti.

Ankara’nın temsilcisi olan Refet Paşa’nın Trakya’yı devralmaya giderken 19 Ekim’de İstanbul’a uğradığında İstanbul hükümetinin Dışişleri Bakanı Ahmet İzzet Paşa’yla yaptığı görüşmeler, Ankara hükümetinin planlarının niteliğe ışık tutar niteliktedir (bunlar Ahmet İzzet Paşa’nın anılarından okunabilir). Refet’i Kabataş’ta padişahın yaveri karşılamıştır. Karşılama sırasında Refet’e “Size sultan ile halifemizin selamlarını getirdim” diyen yavere Refet’in cevabı “Hayır, sadece halifenin selamını getirdiniz” olmuştur. Refet’in o hafta İstanbul’da saltanatın kaldırılmasıyla ilgili yaptığı temasların detayları, Ahmet Emin Yalman’ın 23 Ekim’de Vakit gazetesinde çıkan yazısında okunabilir.

Ankara’nın ilk planı saltanatın kaldırılması, halifenin devlet başkanı olması ve devlet başkanı olarak halifenin başbakan atayamamasının sağlanmasıydı. Daha sonra halifelik makamı da kaldırılacaktı.

Ankara’nın 1 Kasım kararının ardında yatan politik kaygı ile mantık basitçe şuydu: Devrimci demokratik sürecin burjuva aşamasında dondurulması ve doğal sosyalist sonuçlarına ulaşmasının engellenmesi.

Yorumlar kapalıdır.