Diyarbakır’dan bir enerji işçisi: “Sömürüldüğümüz en temel nokta zihnimiz”
Sizce sömürülen sadece işgücümüz, psikolojimiz, bedenimiz ya da kısacası yaşamımız mı? Bence artık sömürüldüğümüz en temel nokta zihnimiz. Zihnimizi inekleri sağmak için kullanılan makineler gibi makinelerle sömüremezler belki fakat en az onun kadar işlevsel makineler var. Maruz kaldığımız rezil yaşamla nasıl barışık yaşayabileceğimizi zihinlerimize işliyorlar. Hem de ilmek ilmek. Hatta öyle ki, bir gün herhangi bir markete girdiğimde Marx’ın komünal yaşam ülkesi oyuncak setini 49,99 TL’den sattıklarını görsem şaşırmam artık (Proletarya armağanlı).
Ya da 2056 yılında bir araba aldığını gösteren sanal gerçeklik gözlüğü de satabilirler. Yeter ki biz tüketelim, her şey olur. Kapitalizm, vahşi kapitalizm, canavar kapitalizm tanımlamalarının yetersiz kaldığı bu dünyada neden olmasın. Yaşam mücadelemizin bile artık reklam panolarında, medyada hunharca kullanılıp oradan da ayrıca bir para kaynağının oluşturulması bazen beni umutsuzluğa itmiyor değil.
Peki, onlar bütün aygıtlarını bu kadar işlevsel kullanabiliyorken ya da kullanabildiklerine bize inandırabiliyorken biz ne yapıyoruz? Bir zamanlar metotları kurgulayıp yönetiyorken şimdilerde metotların içinde kaybolmuş gözükmüyor muyuz? Sizce de modellediğimiz ve idealize ettiğimiz yaşam için kullandığımız ya da öngördüğümüz metotların kendisi amacımıza dönüşmedi mi? Tanımladığımız bir durum, durumun acımasızlığını yeterince hafifletiyorken neden bu kadar kavramlara boğulduk? Oysa hayat ne felsefe ne tasavvuf hatta ne bir düğün günü ne de bir yas günü, sadece bir işgünüdür. Ve bu bir gün yeterince mekaniktir. Mücadelemizin de tıpkı bu mekaniklik gibi duygusuz, soğuk ve basit olması gerekmiyor mu? En bireysel haliyle bile kitlesel bir ortak yaşamın mücadelesi belki de bu kadar zor değildir. Belki de bunu anlasak bizi yaşatacak şeylerin reklamlarda, marketlerde değil Haymarket’lerde olduğunu da kavrayabiliriz.
Yorumlar kapalıdır.