Barınma krizinin çözümü var
Geçtiğimiz günlerde açıklanan Konut Finansman Projesi, üç çözüm paketini içeren bir müjde olarak duyuruldu. İlk pakette ilk kez ev alacaklara 10 yıla kadar vadeli aylık yüzde 0,99 faizli konut kredisi var. İkinci paketten faydalanabilmek için, alınacak konut değerinin yüzde 50’sinin mevcut döviz veya altın hesabından karşılanması şart koşulmuş. Üçüncüde ise en az yüzde 40’ı bitmiş ve yüzde 50’si satılmamış inşaat projelerinin tamamlanmasını desteklemek için şirketlere 20 milyar TL kaynak ayrılmış. Ayrıca TOKİ’ye 30 milyar TL’lik finansman da yapılacak. Yani ortada bir kaynak var ama emekçiler için değil, sermaye sahipleri için kullanılacak. Paketlerde asgari ücretle çalışan bir işçinin konut sahibi olmasını sağlayan gerçekçi bir destek yok. “Müjde”nin hemen ardından konut fiyatları hızla yükseldi. Buna paralel olarak kiraların da artacağını öngörmek hiç de zor değil.
Halbuki yakıcı hale gelmiş bir barınma kriziyle karşı karşıyayız. Emekçiler krediyle konut sahibi olmak şöyle dursun, ev kiralarını bile ödemekte zorlanıyor. Yoksulluk sınırı 17 bin TL’ye, resmi enflasyon yüzde 70’e dayanmışken ücretler hangi temel ihtiyacı karşılamaya yetsin? Dahası, barınma krizi toplumun her kesimini farklı boyutlarda etkilemekte. Örneğin kadınlar, yüksek kiralar yüzünden ya şiddet dolu aile ortamından ayrılamıyor ya da bu ortama geri dönmek zorunda kalıyor. Fahiş fiyatlı özel yurtları veya kiraları karşılayamayan öğrenciler cemaat yurtlarına mahkûm ediliyor. Ayrımcılık sebebiyle halihazırda ciddi bir barınma sorunu yaşayan LGBTİ+lar için durum ekonomik krizle katmerleniyor. Sınırlarda tutulan, uydu kent gibi uygulamalar yoluyla kontrol edilen veya kendi kaderlerine terk edilen mülteciler en temel sosyal haklardan biri olan barınma hakkından bazen faydalanamıyor bile. Türkiye genelinde 70 bin civarında evsiz olduğu tahmin ediliyor.
Mevcut konut politikaları sadece bir avuç zengini daha da zengin ediyor. Barınma sorununu çözmek için üretilen TOKİ diye bir kurum var oysaki; amacı dar ve orta gelirli vatandaşların konut ihtiyacını karşılamak. Peki bugüne kadar TOKİ, barınma sorununa ne kadar çözüm oldu? AKP iktidarının zamanında herkesi ev sahibi yapma iddiasıyla güzellediği kentsel dönüşüm projeleri pek de çözüm olmadı. Aksine sonuç: yerinden edilen binlerce kişi, palazlanan inşaat sektörü, peşkeş çekilen proje ihaleleri, kentin-doğanın talanı, bedelini bazen canıyla ödeyen emekçi halk (ör. Karadeniz’de dere yatağına yapılan TOKİ konutlarında sel sonucu hayatını kaybedenler) ve şu an kredi borçlarıyla yaşayan binlerce emekçi. Mayıs ayı itibarıyla halkın bankalara, finansman şirketlerine ve TOKİ’ye olan borcu 1 trilyon 173 milyar TL.
Toplumun tüm yoksul ve ezilen kesimleri barınma sorunu yaşarken milyonlarca daire boşta. Sadece İstanbul’daki boş daire sayısı 700 bin civarında (İBB’nin tahminlerine göre). Mevcut boş konutlar acilen ihtiyaç sahipleri için kullanılmalı. Konut politikalarının önceliği kâr ve rant değil; ihtiyaç odaklı, nitelikli, depreme dayanıklı evler olmalı. AKP’nin konut politikaları yalnızca inşaat şirketlerine ve bankalara yarıyor. Tüm bankalar ve büyük inşaat firmaları kamulaştırılmalı. Bunların uygulanabilmesi ise işçi denetiminde, merkezi ve planlı bir ekonomiden geçiyor.
Yorumlar kapalıdır.