Yaşadığımız çoklu kriz ortamında en acil sorunlarımızdan biri barınma sorunu. Enflasyonla birlikte kiralar da artıyor; alım gücü günden güne düşen emekçiler ise artan kiraları ödeyemeyecek durumdalar veya insanca yaşayabilecekleri bir ev bile bulamıyorlar. Kira sorunu öyle yakıcı bir halde ki, cinayetle bile sonuçlanan ev sahibi-kiracı kavgaları yaşanıyor artık. İktidar gerçek enflasyonu gizleyerek bunun kira artışlarına etkisini de hasır altı etmiş oluyor, ancak barınma krizinin yarattığı basınçla birlikte göstermelik bir çözüm sunmak zorunda kaldı.
Haziran ayında kira artışı sorunu için kira zammına yüzde 25 sınırlama getiren geçici bir düzenleme kabul edildi. Düzenleme sadece devam eden kira sözleşmeleri için geçerli olduğundan yeni kiracılar için hiçbir anlam ifade etmiyor. Düzenlemeyle birlikte kiralık ev ilanını geri çekip daha yüksek fiyatla tekrar yayınlayan ev sahipleri oldu. Ev sahiplerinin kiracılara boş tarihli tahliye taahhütleri imzalatacakları ve kayıtdışılığın artacağı bekleniyor. Dolayısıyla bu düzenleme, yoksulluk sınırının altında yaşayan 51 milyon kişinin sorununu çözmekten oldukça uzak. Ancak fahiş kira artışları basitçe ev sahiplerinin açgözlülüğüne indirgenebilecek bir mesele de değil. Çünkü temel sebep hükümetin ekonomi politikaları. Adalet Bakanının “şartlar nedeniyle alınan bir tedbir düzenlemesi” sözündeki şartlar, esasında bu ekonomi politikalarının emekçilerin hayatında yarattığı yıkım işte!
Barınma sorununun çözümünün, rant politikaları uğruna tercih edilmediği çok açık. Milyonlarca daire boştayken konut sayısı artmaya devam ediyor ancak ev sahibi sayısı azalıyor, çünkü konutlar sayılı kişinin elinde toplanıyor. Gereğinden fazla konut olduğu halde hâlâ daha ormanlar, su havzaları, kent çeperleri yapılaşmaya açılıyor. Örneğin, yakın zamanda Çekmeköy’ün en büyük yeşil alanı olan Çekmeköy Kışlası’nda bir inşaat projesi başlatıldı. Proje kapsamında kışla alanına 1774 konut, 141 villa ve 56 ticari alan inşa edilecek. İstanbul’un her bir karışı benzer örneklerle dolu. Ya da son olarak Okmeydanı-Fetihtepe ve Beykoz-Tokatköy’de olduğu gibi, asıl amacın depreme dayanıklı ve nitelikli konutlar sağlamak değil, ihaleler üzerinden şirketlerin kârına kâr katmak olduğu kentsel dönüşüm projeleriyle yoksul halk yerinden edilmeye çalışılıyor. Mahalle sakinlerine 1500 TL kira yardımı verip milyonlarca lira borç yıkacaklar.
Enflasyon acilen düşürülmeli, emekçilerin alım gücünün düşmesi engellenmeli. Ücretlere gerçek enflasyon oranında üç ayda bir zam talebi, temel ihtiyaçlardan biri olan barınmanın karşılanabilmesi açısından da hayati önem taşımakta. Bununla birlikte boş konutların barınma ihtiyacı olanlara tahsis edilmesi, bankaların ve büyük inşaat firmalarının kamulaştırılması ve planlı konut ve ekonomi politikalarının hayata geçirilmesi taleplerini de ısrarla vurgulamamız ve bu doğrultuda mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor.
Yorumlar kapalıdır.