Dış borç kimin borcu?

Türkiye, emperyalizme bağımlılığı neticesinde toplumsal artı değerin dışarıya aktığı bir ülke. Bu kapsamda küresel ekonomiye entegre olduğu her dönemde dışarıya artı değer akışı yaşamak zorunda. Bu akış tarih boyunca çoğunlukla bütçe açığı veya cari açık vererek ya da dış borçlanma yoluyla kendini göstermiştir. Dış borç olgusu emperyalist ülkelere bağımlılığın en net göstergelerinden biridir. Dış borçlanma, emperyalizmin sermaye ihracı için ve mali oligarşinin dünya ekonomisini kontrol etmesinin en temel araçlarından biridir. Türkiye’nin de iktisadi açıdan bağımlı bir ülke olarak hiç kapanmayan dış finansman ihtiyacı bu dış borcun ana sebebidir.

Türkiye 2001 krizi ve ardından gelen Kemal Derviş politikalarına kadar kamu borçlanması ve bütçe açıklarıyla büyüyen bir ülke idi. Kemal Derviş’in uyguladığı IMF programıyla kamu yerine özel sektör ve hanehalkı borç stoklarını artıran ve bütçe açığı yerine cari açıkla büyüyebilen bir ülke haline geldi. Bu yeni modelin fiili uygulayıcısı da AKP hükümetleri oldu. Fazlasıyla dış finansmana ihtiyaç duyan bu model 2008 kriziyle birlikte aksamaya başladı. Günümüzün geçmişten farkı ise hem cari açık hem bütçe açığı hem de dış borçlanmanın aynı anda artıyor oluşu. İktisadi çöküşün ayak sesleri hiç bu kadar yoğunlaşmamıştı.

Bu yazı yazıldığı sırada en son açıklanmış olan dış borç verileri Nisan 2022 tarihli verilerden oluşuyor. Buna göre Türkiye’nin bir yıl içinde ödenmesi gereke kısa vadeli dış borç stoku, yani vadesine 1 yıl ya da daha az kalan borç stoku 182,4 milyar dolar. Bu kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonu yüzde 45,5’i dolar, yüzde 24,9’u avro, yüzde 9,9’u TL ve yüzde 19,7’si diğer döviz cinslerinden oluşuyor. Bu borcun 35,3 milyar doları (29 milyar doları kamu bankalarına ait olmak üzere) kamuya, 29,4 milyar doları Merkez Bankası’na, 117,6 milyar doları ise özel sektöre ait. 2022 yılında sadece şubat-aralık döneminde, kamu sektörü 22,8 milyar dolar, özel sektör 44,3 milyar dolar olmak üzere, 67,1 milyar dolarlık dış borç ödemesi yapılacak. Bu borç cebimizden kısa vadede çıkacak borç miktarıydı. Türkiye’nin toplam dış borç stoku verileri 2021 Aralık ayı itibarıyla 441 milyar dolar. Bu borcun GSYH’ye oranı yüzde 54,9. Bu oran dış borç yükümüzü ifade ediyor. Tarihsel rekor ise yüzde 60 ile 2020 sonunda kırılmıştı, yani dış borç yükü anlamında hâlâ tarihsel rekora çok yakın bir konumdayız.

İstatistikler tek başına bir şey anlatmaz, rakamları daha da detaylandırmak olayları bağlamından koparmak olur. Mesele şunu bilmektir: Dış borç bir yüktür. Türkiye’nin ABD ve AB bankalarına ve borsalarına milyarlarca dolar aktarması Türkiye’nin iktisadi bağımlılığının bir koşuludur. Bu bağımlılık ilişkisi kapitalizm altında var olduğumuz sürece bitmeyeceği gibi dış borç sarmalı bir şekilde artacaktır. 1854’te alınmaya başlanan ilk dış borcun son vadesi 1954’te ödenmişti. 100 yıllık bir yük oluşturmuştu. Bu süreçte belirli dönemlerde ülke vergi gelirleri tamamen Avrupa finans çevrelerinin eline geçmişti. Bağımlılık ve borç ilişkisi karşılıklı olarak iktisadi sömürünün koşullarını yaratmıştı. Şimdi ise altına imza attığımız borç senetleri geleceği ipotek altına almaya devam ediyor. Hem de geçmişe göre daha büyük bir faiz yükü ve anapara ödemeleriyle…

Yukarıda bahsedilen borçların kefili Türkiye’deki işçi ve emekçilerdir. Bu borçtan hiçbir fayda görülmediği gibi alınan borç çoğu zaman kamunun üstlenmesiyle özel sektörden hazineye aktarılıyor. Sosyal kesintiler, vergi artışları ve enflasyonla bu borç zorla bizlere ödettiriliyor. Yaşadığımız hayat pahalılığı yani yüksek enflasyon, borcun enflasyon yoluyla halka ödettirilmesi olarak da pekâlâ okunabilir. Ülke dışına akıtılan milyarlarca dolarlık paralarla ülkedeki en acil iktisadi ve toplumsal problemler çözüme kavuşturulabilir. Tarımda ve enerjide dışa bağımlılığın ilgası için dış borç ilişkisi ortadan kaldırılarak planlı bir sanayi yaratacak şekilde ekonomi yeniden organize edilebilir. Dolayısıyla bu borçların reddi, bağımsız bir ekonominin temel koşullarından biridir. Ülke zenginliklerinin kan emici uluslararası finans tekellerine değil bu zenginliğin gerçek yaratıcısı olan emekçi halka ait olduğunu biliyor ve bu borcu reddediyoruz. Dış borç ödemeleri durdurulsun!

Yorumlar kapalıdır.