Twitter algoritması ve önümüzdeki seçimler

Son zamanlarda, neredeyse haftada bir bilişim teknolojilerinde hayatımızı değiştirecek ve kolaylaştırmaya aday olan bir uygulamanın yapıldığı ve yapay zekâya yeni bir boyut getirecek gelişmelerin haberi geliyor. Bunlardan en heyecan verici olanı da OpenAI şirketine bağlı ChatGpt uygulamasının 4. versiyonunun çıkması oldu. Bu versiyonda daha gerçekçi diyaloglar ve daha uzun metinleri analiz ederek hayatımızı kolaylaştıracağını iddia eden bir yapay zekâ var fakat bilgi tutarlılığı ve yaratıcılığı aslında sınırlı ve gerçekdışı kalıyor, çünkü medeniyetin girift yapısı hâlâ yapay zekâlar için aşılması zor bir duvar. Diğer açıdan, insanlığın haberleşmesinin içine dahil olmuş sosyal iletişim ağları ve bunlardan en önemlisi Twitter yine gündem oldu. Bu ayın başında Önerme Algoritmasını halka açık hale getirdiler ve bu sayede sesimizi neden kısıtlı bir çevreye ulaştırabildiğimizi daha iyi anladık. Her aksiyonumuzun bir puan teşkil ettiği, aynı Çin’de kurulmak istenen insan puanlama sistemine benzer bir yapı kurulmuş. Gelin beraber bu sisteme bakalım.

Takipçi sayısı

100 takipçiniz ve 800 takip ettiğiniz varsa, incelenen Twitter algoritmasına göre, bu kötü bir takip/takipçi oranı ve bu yüzden düşük skor alıyorsunuz. Buna göre bir kişinin ve kurumun şöhretini hesapladığını söylenebilir fakat işin görünmeyen kötü tarafı şu: Yazdıklarımız, yeterince takipçiye sahip olmadığımız için geri atılıyor ve bunu bilen yapılar sahte hesaplarla takipçi katıyorlar. Mesela 1000 olan takipçi sayısını 10.000’e çıkarıyorlar. Seçimlere girerken özellikle kararsız seçmeni etkileyecek oldukça kritik bir süreç.

Gruplaştırma

Kendisine yapay zekâ diyen fakat akılcılaştırılmaya çalışan şu anki sosyal iletişim platformları, yeni paylaşımları gösterirken bir tür kategorizasyon yapıyor ve yapmak zorunda. Bizim ilgilendiğimiz veya bizimle ilgili olabilecek konuları bizim her hareketimizden ve ilgili içerikte harcadığımız zamandan çıkarım yaparak hesaplıyorlar. Fakat burada ince bir çizgi var, bunu yapan sistemler sadece bir grup ile ilgili konu ve kişiye ait içerikleri getirmeye başlıyor. Facebook’ta bunu fazlasıyla yaşadığımızı yazmıştık, aslında Twitter da bu incelenen kodlara göre alenen bunu yapmaktaymış. Bunu bilen manipülatif yapılar ise çeşitli truva hesaplarını kritik ana kadar bu grupların içinde besliyor ve gerekli olduğu anda manipülasyonu gerçekleştiriyor.

Yok etme

Şu ana kadar takipçi sayısı oranı ve kısıtlanmış bakış açısından bahsettik; kodda fark edilen bir diğer önemli madde ise yok etme. Hesap şikâyet aldıkça, engellendikçe veya sessize alındıkça toplam puanı düşüyor. Bir süre sonra yazdıkları yakın çevresine bile görünmez hale geliyor. Nasıl, aynı bilim kurgu filminden çıkmış gibi değil mi? Bunu bilen karşıt gruplar, sistematik saldırılarla bu kişileri görünmez hale getiriyorlar, bu da seçimlere girdiğimiz süreçte oldukça önemli.

Metalaştırma

Her beğenme, paylaşma, cevap verme ve diyalog kurma, hatta ilgili içerikte en az 2 dakika geçirme, paylaşımı yapan için olumlu puan olarak geri dönüyor. Beğenme 0,5 puan iken, ziyaretçinin içeriğinizde zaman geçirmesi ve etkileşime girmesi bunun 22 katı olumlu etki yapıyor. Hele ziyaretçi sizinle etkileşime girip kendi sayfasında da paylaşıyorsa değmeyin keyfinize, beğenmeye göre neredeyse 150 katı puan alıyorsunuz. Bu, aslında emeğimizin metalaştırılıp satılması anlamına da geliyor.

Diğer bir metalaştırma unsuru ise Twitter Blue. Ayda 150 lira karşılığında bize mavi bir rozet verip, bizi adımıza açılabilecek sahte hesaplara karşı korurken, bizi mavi rozeti olmayan kullanıcılara göre daha fazla öne çıkardığı ortaya çıktı. Bu, haberleşme hakkı açısından reklamdan da ahlaksızca bir şey çünkü reklamlarda istediğimiz şekilde iyi veya kötü seçme hakkımız var. Fakat tekel olan bu yapı bize böyle bir özgürlük sunmadan bunu bize dayatıyor. Bu işin sonu rengarenk rozetlerin pazarlanması da olabilir. İletişimin temel hak olmasından bahsederken bu gibi yapılara prim verilmemesi lazım. Yapılan çalışmalara göre, seçimlerde ve politik kampanyalarda bu ağların sermayedarları korumak için soldan daha çok sağ politikalar için çalıştığını da unutmamız lazım. Ve bunların yanında verilerimizin işlenerek kendince değerli veri setlerine dönüştürülmesi ve satılması işine girmiyorum, çünkü bu tek başına başka bir inceleme yazısının konusu.

Ne yapmalı?

Seçimler öncesi ve sonrası olarak değerlendireceğimiz bir dönemdeyiz. Seçimlere kadar örgütlenme ve birlikteliğin sadece sosyal ortamlarda olmayacağını bilerek, dokunabildiğimiz her noktada partimizle veya desteklediğimiz adayla sahada olmalıyız. Tabii sosyal ağlarda da bu sanal prangaları kırmak için yukarıda belirttiğim her türlü engellemeyi aşacak birliktelik ve ortak paylaşımı öncelikli olarak artırmalıyız. Direkt beğenip geçmek veya sadece tekrar paylaşmak yerine, alıntılayarak paylaşımlarda bulunmak ve çok fazla insana yaymak eskiden de bildiğimiz gibi bizi hâlâ daha çok görünür yapacaktır. Seçimler sonrası için ise taleplerimiz çok, ama öncelikle bu tür yapıların kamulaştırılması, yani en basitinden kâr amacı gütmeyen kurumlarca yönetilmesi ve algoritmalarının kamusal denetimi şart. Seçimlere sayılı günler kalmış olabilir ama unutmadan, yaşasın 1 Mayıs ve yaşasın emekçilerin yöneteceği bir dünya.

Yorumlar kapalıdır.