Basın, yayın, matbaa emekçilerinin örgütlü mücadelesini yükseltmek için ileri!

Türkiye’de basın emekçileri hem işçi sınıfının tüm kesimleri gibi yoksulluğa karşı mücadele ediyorlar hem de özgün biçimleriyle yine tüm ezilenleri ilgilendiren demokrasi sorunundan paylarını alıyorlar. 2024 yılına da işte böyle bir ortamda girdik. Asgari ücretin 2023 yılı sonunda yeniden belirlenmesi bu durumu değiştirmediği gibi ekonomik kriz sürüyor ve rejimin krizi derinleşiyor. Matbaa, basın, yayın emekçileri çoğunlukla asgari ücret bandında ve kötü koşullarda çalışıyorlar. Mesailer ücretsiz, belirsiz ve zorunlu.

Basın çalışanları sıklıkla sansürle karşı karşıya kalıyorlar. Hükümet ve yargı üzerinden yapılan baskılar, gazetecilerin özgürce haber yapmalarını engelliyor. Özellikle hükümeti eleştiren veya muhalif görüşler sunan gazeteciler dava, hapis, para cezası gibi yaptırımlarla karşılaşabiliyor. Daha geçenlerde Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay uydurma bir gerekçeyle tutuklandı.

Örgütlenme ve toplu sözleşme hakkına yönelik saldırılara karşı koymak için gazetecilerin 2023 yılında pek çok grev yapması ve medya patronlarına karşı grev tehdidini öne sürmesi medya alanındaki mücadeleler açısından umut vericiydi. Bu ortamda, TGS öncülüğünde süren Sputnik grevi büyük bir anlam taşıyor. Örgütlenme, basın emekçilerinin kalemlerini özgürce ve emekten yana kullanabilmelerinin ön şartı. Sadece davalar, tutuklama tehditleri, çeteler değil bu özgürlüğe ket vuranlar, gazetecilerin üstünde bir kılıç gibi sallanan işten çıkarma tehdidi de özgür basını baskı altında tutuyor.

Buna karşı gazetecilerin, basın ve yayın işçilerinin mücadelelerini hem kendi aralarında hem de işçi sınıfının geniş kesimleriyle birleştirmesi gerekiyor.

Aralık ayının başında yapılan DİSK Basın-İş kongresi de mücadeleleri birleştirme yolunda önemli bir adımın başlangıcı olabilir. Uzun yıllardır sendikal barajın altında olan ve toplu iş sözleşmesi ya da protokoller gerçekleştiremeyen sendika, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirebilmesi durumunda Türkiye’de özellikle gazeteciler ve matbaa çalışanları açısından önemli bir mücadele mevzii olabilir. Asgari ücret pazarlıklarına yönelik özgücüyle yaptığı “Her harfin hakkını alacağız!” şiarlı eylem bu yolda atılan küçük ama değerli bir adım. Tabii burada emekten yana tüm güçlere, sendikada işçi demokrasisinin tesisi ve örgütsüz kesimlerin sendikayla buluşturulması yolunda önemli bir görev düşüyor.

Baskılarla ve yoklukla başa çıkmaya çalışan DİSK Basın-İş’in bu mücadelede ileri atılmasının yegâne yolu, işçilerle buluşması ve yolunu birleştirmesinden geçiyor. Sendikal rekabetin tüm sektörlerde işçi sınıfına zarar verdiği bir ortamda, rejimin saldırılarına karşı gazetelerde, yayınevlerinde, matbaalarda, çeviri bürolarında ve ajanslarda sendika farkı gözetmeksizin birleşik mücadelenin zeminini yaratmak DİSK Basın-İş’in birincil ödevi olmalı. Bu sayede işçi sınıfının ekonomik ve demokratik haklarına yönelik saldırılara etkili yanıtlar üretmek mümkün olabilir.

Yorumlar kapalıdır.