Kâr tavana, zarar tabana

Emekçinin maaşı gerçek enflasyonun altında iyileştirmelerle her zaman eziliyor. Her sene asgari ücretin açıklanmasının ardından her şeye zam yapılmakta. Bu durum çoğu zaman işçinin maaşının eline dahi geçmeden erimesi sonucunu doğuruyor. Birkaç senedir mecburiyetten uyguladıkları yılda iki zam uygulamasının ortadan kaldırılması da enflasyonun etkilerinin daha fazla görülmesine sebep olacak.

İktidar ise işçilerin ne yiyeceklerine, yaşamlarını nasıl idame ettireceklerine dair bir strateji geliştirmek bir yana, işçileri borç batağına itmeyi tercih ediyor. Uygulanan ekonomi politikaları işçinin üzerindeki yükü artırma üzerine temellendiriliyor. Burjuvazinin çıkarları doğrultusunda yaratılan yeni politikaların sonucunda oluşan borçlar tabana ödetilmeye çalışılıyor.

İşçiler devlet eliyle borç batağına itiliyorlar. Alım gücü azalan emekçiler yaşamlarını devam ettirebilmek için kredi kartlarını kullanıyorlar. Ama geri ödemesi geldiğinde, olmayan para ile ödeme yapılamadığı açığa çıkıyor. Çoğu zaman bir borcu kapatmak için başka borç alınıyor. İlk borcun faizi yetmezmiş gibi bu sefer kat kat artan faizlerle yeni borçlara giriliyor. 2022 yılı sonunda piyasada bulunan kredi kartı sayısı 99 milyon iken 2023 yılı sonunda bu sayı 114 milyona çıkmış.

2023 Aralık ayında açıklanan kredi kartı borç artış oranları ise işçilerin kötü durumunun sonucunu gözler önüne seriyor. 2022 yılının sonunda halkın kredi kartı borcu 446 milyar düzeyinde iken 2023 yılı sonunda bu borç katlanarak artmış ve 1 trilyonun üzerine çıkmış. Sadece bir senede emekçiler iki kattan fazla borçlanmak zorunda kalmışlar. Bankaların kredi kartı veya kredilerde uyguladığı faiz oranlarındaki ani değişimler de borçları artırıyor.

İşçinin borçlanması yalnızca kredi kartı ile olmuyor elbette. Faizleri birkaç kat artırılmış ihtiyaç kredilerinin kullanımında da neredeyse iki kat artış görülüyor. Üstelik dönemsel politikalarla başlıca ihtiyaç kredilerine dahi ulaşım zorlaştırılmakta. Bankaların kredi kullanımından çok kredi kartı kullanımını teşvik etmesinin altında yatan ise kredi faizlerinin alındığı tarihe tabi olması ancak kredi kartı faizlerinin dönemsel oynaklığıdır. Böylece bankalar, verdiği kredilerin enflasyon karşısında değersizleşmesinin önüne geçmiş oluyor.

Burjuvazinin çıkarları doğrultusunda iktidarın uygulamaya koyduğu politikalar sonucu işçiler borçlandırılmaktalar. Bunun arkasında dış borçlanma, dolar kurunun kontrol edilememesi, üretimdeki desteğin düşmesi vb. birçok etken sayabiliriz. Mehmet Şimşek’in “yeni” ekonomi politikaları borcun tabana yayılması, vergilerin artırılması, emekçinin maaşının enflasyon karşısında daha fazla ezilmesi anlamına geliyor.

Birçok şirketin devasa vergi borçları bir kalemde silinirken işçilerin her gün daha da borçlandırılması kabul edilemez. Biz bu sebeple, hane halkı borçlarının iptal edilmesini talep ediyoruz. Burjuvaziden alınmayan vergilerin ve dış borcun yükü biz emekçilerin omuzlarına yüklenemez. Bu borçların ödenmesi için emekçilerin üzerine yüklenen vergi yükü tamamen ortadan kaldırılmalı ve dış borç ödemeleri durdurulmalıdır. Ayrıca, işçinin maaşının enflasyon karşısında erimemesi ve alım gücünün düşmemesi için üç ayda bir enflasyon oranında zam talebimizi her alanda dile getirmeye devam edeceğiz!

Yorumlar kapalıdır.