2024 yılının 1 Mayıs’ını geride bırakmışken görüyoruz ki gençliğin sorunları ile işçi sınıfının sorunlarının giderek daha da ortaklaştığı bir zamandayız. Artan hayat pahalılığı, kamusal ve nitelikli eğitimin eksikliği giderek daha çok sıra arkadaşımızı okurken çalışmaya mecbur bırakırken çocuk yaşta işçileşmek zorunda bırakılanların sayısı her geçen gün artıyor. Bu bağlamda, içinde bulunduğumuz dönemde gençliğin ve emekçilerin mücadelesini de ortaklaştırmak önümüzde duran en acil görevlerden biri olarak beliriyor. Bu mücadelenin en acil odağı ise şüphesiz iktidarın Orta Vadeli Program’ı (OVP) ve 12. Kalkınma Planı olacaktır.
“IMF’siz IMF programı” olarak adlandırdığımız bu emek düşmanı sefalet programının işçi sınıfından götürdükleri çokça tartışıldı. Biz burada, OVP’nin bilhassa gençlik üzerindeki etkilerinden bahsetmek istiyoruz. Özellikle şu soruyu cevaplayacağız: OVP’nin gençlikten istediği nedir?
Gerek 12. Kalkınma Planı gerek OVP lafı hiç dolandırmadan bizlere şunu söylüyor: Saray rejimi öğrencileri ucuz işgücü; üniversiteleri ise sermayenin arka bahçesi olarak görüyor. Hem de bunu tüm samimiyetleriyle, utanmadan yapıyorlar. Çocuk işçilerin asgari ücretin üçte birine çalıştırıldığı MESEM anlaşmalı staj yerlerinde çocuklar korkunç iş cinayetlerinde hayatlarını kaybederlerken “Mesleki ve teknik eğitimde özel sektörle işbirliği artırılacaktır,” diyebiliyorlar mesela. Üniversite-sanayi işbirliğini artırmaktan dem vurabiliyor; KYK yurtlarında adeta yaşam mücadelesi veren öğrencilerin asansör “kazalarında” can vermelerine göz yumarken özel sektöre teşvik ve destek dağıtmaktan çekinmiyorlar. Üniversite-özel sektör-kamu sektörünün güçlerini birleştirdiği TOGG, TURKOVAC gibi “muhteşem” projelere benzer ulusal girişimlerin destekleneceğini belirtirken, bilim üretme kapasiteleri her geçen gün azaltılan kamu üniversitelerinde -rekabeti artırmak amacıyla- devletten alınan ödeneklerin bu üniversitelerin “performansları” ile ilişkilendirileceğini söylemekte hiçbir çekince göstermiyorlar. Öğrenciler kampüslerinde kayyum rektörlere karşı “Kayyum rektör istemiyoruz” ve “Söz, yetki, karar üniversite bileşenlerine” sloganlarını yükseltirken, fırsattan istifade üniversite yönetimine mütevelli heyetlerini katarak üniversite-özel sektör ilişkilerini geliştirmek onlar için en doğal çözüm yolu.
İşte OVP’nin biz gençlere söylediği, biz gençlerden istediği bu. Okullarımızı, emek gücümüzü, yaşam alanlarımızı, hayatlarımızı istiyorlar bizden. Bu saldırı planlarına karşı öğrenciler ve genç işçiler olarak kendi mücadele planımızı koymalıyız: onların sermaye için uygulamaya çalıştıklarına karşı bizim yani ülkenin bütün emekçilerinin çıkarını savunan bir plan. Okullarımızdan işyerlerimize her yerde ve bulunduğumuz alanlarda çağrısını yaptığımız bir mücadele planı için bir araya gelmeliyiz.
Yorumlar kapalıdır.