Stonewall Ayaklanması’ndan 55 yıl sonra: Haklarımız için savaşmaya devam ediyoruz

Haziran ayı kapitalistlerin onur ayı değildir. Haziran ayında anılan şey 28 Haziran 1969’da New York’ta Stonewall Inn isimli bir barda gerçekleşen, toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimi üzerinden ayrımcılığa uğrayan kesimlerin modern tarih tarafından kaydedilen ilk isyanıdır.

Dünyada kadınların ve lgbti+’ların mücadelesinin yolunu çizen bu sembolleşmiş isyanın üzerinden yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. O günden önce de cinsiyet kimliği ve yönelim özgürlüğü ve onuru için eylemler gerçekleştiren protestolar ve muhalif hareketler vardı ancak baskı ve zulme karşı polisle karşı karşıya gelinen o geceler, olayların şiddeti nedeniyle lgbti+ hareketi için bir milat oldu.

Bugün de haklarımızın tam olarak tanınması için mücadele etmeye devam ediyoruz. Düzinelerce ülkede lgbti+’lar ölüme mahkûm edilmeye, zulme uğramaya, yaftalanmaya, hapsedilmeye, taşlanmaya, baskı altına alınmaya, sürgün edilmeye devam ediyor. Diğer pek çok ülkede kimliklerimizin tanınması, toplumsal veya biyolojik cinsiyete bakılmaksızın partnerlerimizle evlenme hakkı için mücadele etmeye devam ediyoruz. Sağlık, eğitim, barınma ve insani koşullarda çalışabileceğimiz işlere erişimin yanı sıra yıllarca devletin ötekileştirmesine maruz kalanlar için tazminatlar ödenmesi için de mücadele etmeye devam ediyoruz. Hâlihazırda kazanılmış haklarımızı Arjantin’deki Milei ya da İtalya’daki Meloni gibi sağcı hükümetlerin gerici saldırılarına karşı savunmak gibi zorlu bir görevimiz var. Hatta yakın zamanda Dina Boluarte’nin darbe hükümeti tarafından transların akıl hastası olarak kabul edildiğinin ilan edildiği ve uluslararası tepkiler karşısında geri adım atmak zorunda kaldıkları Peru’da olduğu gibi gerici saldırılara karşı atakta olmak zorundayız.

Bedenlerimizde ve ruhlarımızda yara izleri bırakan ya da daha kötüsü bizi öldüren nefret saldırılarına karşı her gün mücadele ediyoruz. Kapitalist ülkelerdeki siyasi ve ekonomik krizlerin ateşinde kavrulan ve şekillendirilen nefret söylemlerinden cesaret alan bu saldırılar, İspanya Devletinde Vox, Rusya’da “dönüşüm” kamplarıyla Putin ve lgbti+’ların Ortadoğu’nun en gerici ülkelerine benzer şekilde zulüm gördüğü, sosyalizmle hiçbir ilişkisi olmayan Çin’in kapitalist diktatörlüğü gibi en gerici kesimler tarafından yükseltilmektedir.

Ama aynı zamanda, her yıl çokuluslu şirketlerin ve ilerici hükümetlerin “pinkwashing” ve “gökkuşağı kapitalizmi” olarak tezahür eden şatafatlı kampanyalarının maskesini de düşürmek zorundayız. Bunlar multimilyoner şirketlerin ve bazı ilerici hükümetlerin Onur Ayı’ndan sonra kaybolan sahte bir gökkuşağına binerek, lgbti+ topluluklarının onayını alarak kârlarını ve siyasi kazançlarını artırmaya çalıştıkları kampanyalardır. Bu kesimler bir yandan kadınların, lgbti+ların en çok darbe aldığı kemer sıkma politikalarını uygular ve hakların tanınmasını reddederken bir yandan hayata geçirdikleri bu iki yüzlü kampanyalarını sürekli olarak reddediyor ve kınıyoruz. Nike, Calvin Klein gibi spor giyim şirketlerinin mega etkinlikleri ve viral reklam kampanyaları ya da FIFA gibi sporda ayrımcılık ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı kılını kıpırdatmayan spor kuruluşları bunun açık bir örneğidir. Bunların arasında onlarca ülkedeki kemer sıkma politikalarının suç ortağı devasa yatırım şirketi BlackRock da bulunuyor. Bu gibi şirketler suçlarını Onur Ayı’nda gökkuşağı maskesiyle aklamaya çalışıyor. Dahası, gökkuşağı bayrağını sahiplenme yarışına bölgenin en “gayfriendly” ülkesi olmakla övünen İsrail hükümeti de ekleniyor. İsrail’deki Filistinli lgbti+ları takip altında tutup onlara saldıran, Gazze’de binlerce Filistinliyi katleden ve Batı Şeria’da yerleşimcileriyle Filistin topraklarının sömürgeleştirilmesinde şiddetle ilerleyen aynı hükümetten bahsediyoruz.

Bu yüzden, bu yeni yıldönümünde, kapitalist ve ataerkil sistemi, daha sağda veya solda yer alması fark etmeksizin bizi sömüren ve baskı altına alan hükümetlerin kemer sıkma ve yoksulluk politikalarını, kınamaktan vazgeçmeyeceğiz. İUB-DE’den lgbti+’lar olarak herkesi bizimle birlikte örgütlenmeye, dünyadaki binlerce gencin öğrenci kamplarında yaptığı gibi siyonist İsrail devletine karşı ve özgür bir Filistin için mücadeleyi derinleştirmeye; kimliklerimize yönelik saldırılarda somutlaşan nefret söylemlerine karşı mücadele etmeye; hükümetlerin kemer sıkma politikalarına karşı çıkmaya ve tam anlamıyla özgürlük içinde yaşayacağımız sosyalist bir dünya için işçi sınıfı, gençlik, kadınlar ve lgbti+’ların seferberliklerini teşvik etmeye çağırıyoruz.

İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE)

Yorumlar kapalıdır.