Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı: “İstisnai vatandaşlık iptallerini durdurun”

Göçmen Mülteci Dayanışma Ağı, 13 Ekim Pazar günü İHD İstanbul Şubesi’nde “İstisnai Vatandaşlık İptallerini Durdurun” başlıklı bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Açıklamada, Suriye göçünün 13. yılında girerken, bu süreçte vatandaşlık başvurusu kabul edilmiş olan Suriyelilerin vatandaşlık belgelerinin askıya alındığından ve vatandaşlıkları bir anda iptal edilen mültecilerin ikamet, çalışma, eğitim, seyahat ve aile birliği gibi temel haklardan yoksun bırakıldığından bahsedildi. Hükümetin geçici koruma ve vatandaşlık iptallerine dair bilgileri kamuoyu ile paylaşmaya ve hukuka aykırı uygulamalara son vermeye çağrıldığı açıklamanın tamamını aktarıyoruz:

İSTİSNAİ VATANDAŞLIK İPTALLERİNİ DURDURUN!

Türkiye’de Geçici Koruma kapsamındaki Suriyeliler, son dönemde gerek “seyreltme” operasyonları gerekse geri gönderme merkezlerindeki yıldırma politikasıyla süratle ve kitlesel olarak sınır dışı edilmektedir. Bu uygulamalarla, temel insan haklarının yanı sıra göç ve iltica hukuku yerle bir edilmektedir. Suriye göçünün 13’ncü yılında girerken, bu süreçte vatandaşlık başvurusu kabul edilmiş olan Suriyelilerin vatandaşlık belgeleri de askıya alınmaktadır. Resmi olarak açıklanmadığı için tam sayı bilinmemekle birlikte, çeşitli kaynaklardan yapılan bildirimlere göre yaklaşık 4 bin kişinin vatandaşlığı askıya alınmış yahut iptal edilmiştir.

Bilindiği üzere, Suriye savaşı ve Suriye göçünün ardından Türkiye’ye sığınmış bulunan Suriyeliler, aslında “sığınma hakkı ellerinden alınmış mülteciler”dir. Türkiye’nin 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi (Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi)’ ne koyduğu coğrafi çekince nedeniyle Suriyeliler Türkiye’de “mülteci statüsü” elde edemedikleri gibi, kendilerine Geçici Koruma Statüsü tanındığı için, istisnai durumlar dışında uluslar arası koruma/Türkiye dışında bir ülkeye sığınma hakları da ellerinden alınmıştır. Hal böyle olunca, “geçici koruma” uygulaması kalıcı hale gelmiş, Suriyeliler 12 yıldır “geçicilik” sürecine sıkıştırılmışlardır. Milyonlarca insanı etkileyen bu durum insani ve vicdani olmadığı gibi, sığınma hakkını düzenleyen Uluslararası insan hakları sözleşmelerine de açıkça aykırıdır. Bu nedenle Suriye ve diğer ülkelerden Türkiye’ye sığınan ve uzun süre Türkiye’de yaşamak zorunda kalan insanların temel haklarının korunması için, Türkiye ya sözleşmeye koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırarak mülteci statüsü vermeli ya da vatandaşlık statüsü sağlamalıdır. 

1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşmenin 34. Maddesinde “vatandaşlık hakkı” şu şekilde ifade edilmektedir: “Taraf devletler, mültecileri özümlemeyi ve vatandaşlığa almayı her türlü imkân dâhilinde kolaylaştıracaklardır. Vatandaşlığa alma işlemlerini çabuklaştırmaya ve bu işlemlerin masraf ve resimlerini her türlü imkân dâhilinde azaltmaya özen ve çaba göstereceklerdir.”

Aynı sözleşmede ayrıca; sığınmacı ya da mülteciyi vatandaşlığa hazırlama gerekleri sıralanmaktadır. Dil ve meslek edindirme, barınma ve eğitim bunlardan bazılarıdır. Türkiye’deki az sayıda Suriyeliye tanınan istisnai vatandaşlık sürecinde bu gerekler göz ardı edilmekle kalmamış, vatandaşlık verilenlere sağlanması gereken güvencelerden de yoksun bırakılmışlardır. Bu durum, hukuki dayanağı olmayan kararlarla vatandaşlığın askıya alınması veya iptaline imkan yaratmış, vatandaşlığı askıya alınan ya da iptal edilen mültecileri her türlü hukuki statüden yoksun, korunmasız bir duruma düşürmüştür. Vatandaşlıkları iptal edilerek bir anda korumasız bırakılan mülteciler ikamet, çalışma, eğitim, seyahat ve aile birliği gibi temel haklarından yoksun kalmıştır. 

2019 yılı sonunda yaptığı bir açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan; “110 bin Suriyeliye vatandaşlık verdik. Diğerleri için de vatandaşlık sürecini daha da artırma konumundayız. Niye? Çünkü bu insanlar ülkemde kaçak köçek yaşamasın. Her hangi bir kurumda, kuruluşta rahatlıkla işini bulsun, çalışsın…” diyerek, vatandaşlık verilmesinin önemine işaret ederken, bugün, tanınmış olan istisnai vatandaşlıkları keyfi gerekçelerle iptal yoluna gidilmektedir.

Soruna demografik siyaset penceresinden bakan iktidar, işine geldiğinde savaş politikalarını ve göçü teşvik etmekte işine gelmediğinde sınır dışı etme politikalarına hız vermektedir. Haksızlığa itiraz eden, mağduriyetini dile getiren, hükümetlerin ya da devletlerin göç politikasını eleştiren, temel haklara erişim için mücadele eden sivil örgütlerle işbirliği yapan, etkinliklere katılan herhangi bir mülteci sınır dışı etme uygulamasıyla baş başa kalmakta, varsa geçici koruma statüsü ve vatandaşlığı hiçbir açıklama yapılmadan iptal edilmektedir. 

Hükümeti, geçici koruma ve vatandaşlık iptallerine dair bilgileri kamuoyu ile paylaşmaya ve bu hukuka aykırı uygulamalara derhal son vermeye çağırıyoruz.

GÖÇMEN MÜLTECİLERLE DAYANIŞMA AĞI 

Yorumlar kapalıdır.