Emek bölünürse sermaye kazanır: İzmir’de grevler, sessizlikler ve işten çıkarmalar
29 Mayıs 2025 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde DİSK’e bağlı Genel-İş sendikası üyeleri, ücret adaletsizliğine karşı greve çıktı. Emekçilerin talepleri açık ve netti: Aynı işi yapmalarına rağmen farklı ücret politikalarıyla karşı karşıya kalıyorlar, bu da çalışma barışını ve emekçilerin onurunu zedeliyordu. Günler süren direnişin ardından, kimi kazanımları içeren, orta seviyede bir toplu iş sözleşmesine imza atıldı. Ancak bu süreçte emek mücadelesinin en can alıcı sorunu bir kez daha gözler önüne serildi: Emekçilerin birliği ve kolektif mücadelenin eksikliği.
Genel-İş üyesi işçiler greve çıktığında, aynı belediyede çalışan, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleri sessiz kaldı. Grevle dayanışma gösterilmedi. Aynı kantinde yemek yiyen, aynı otobüsle işe gelen, aynı kaldırımda yürüyen işçiler, sendikal ayrımlar üzerinden bölündü. Sermaye sınıfının yıllardır işçilere karşı kullandığı en etkili yöntemlerden biri, yine başarıya ulaşmıştı: “Böl, parçala, yönet.”
Bugün tablo tersine dönmüş durumda. Belediye-İş’e bağlı İZDOĞA, İZBETON ve İZULAŞ gibi şirketlerde çalışan yaklaşık 1000 işçi işten çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya. Fakat bu kez de DİSK’e bağlı Genel-İş cephesi sessiz. Emekçilerin iş güvencesi ellerinden alınırken, bir zamanlar grev çadırında omuz omuza durmayanlar şimdi sessizliğe gömülüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi her ne kadar CHP yönetiminde olsa da, uygulanan politikalar AKP’nin yıllardır sürdürdüğü neoliberal ekonomik yaklaşımın kopyasından ibaret. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kürsülerden AKP’yi eleştirirken “işçi harap, emekli bitap” diyor; ancak İzmir’de kendi partisinin belediyesi işçiyi görmezden geliyor, işten çıkarıyor, ücret eşitsizliğine göz yumuyor.
Bu tablo bize bir kez daha şunu gösteriyor: İktidarın rengi ne olursa olsun, sermaye sınıfı kendi çıkarlarını korur. İşçi sınıfı ise ancak birlikte hareket ettiğinde kazanabilir.
Sendikaların farklı olması, işkollarının ayrı olması, bir arada mücadele etmenin önünde engel olmamalıydı. Eğer 29 Mayıs’ta işçiler bir bütün olarak hareket edebilseydi, bugün ne ücret eşitsizliği olurdu ne de 1000 kişi işini kaybetmekle karşı karşıya kalırdı.
Bu yüzden bugün daha yüksek sesle şunu söylemek gerekir:
Farklı sendikalar değil, ortak mücadele hattı gereklidir.
Farklı işkolları değil, birleşik emek cephesi gereklidir.
Çünkü emek bölünürse, sermaye kazanır.
Yorumlar kapalıdır.