Brezilya’da gerçekleşen katliamlar ve yükselen adalet talebi

Rio de Janiero eyaletine bağlı favelalarda, uyuşturucuya karşı mücadele bahanesiyle onlarca kişinin katledilmesi Brezilya’da ve uluslararası ölçekte tepkilere neden oldu. Konuya ilişkin İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) Brezilya partisi Sosyalist İşçi Akımı (CST) bir açıklama yayımladı.

1- Rio de Janeiro eyaletine bağlı Alemão ve Penha favelalarındaki (gecekondu mahallelerindeki) katliamda 130’dan fazla kişi öldürüldü. Bu katliam, Bolsonaro çizgisindeki Rio Valisi Cláudio Castro’nun yürüttüğü politikanın bir parçasıdır. Bu politika, sömürge döneminden ve askeri diktatörlükten miras kalan soykırımcı geleneği sürdürmeyi amaçlamaktadır. Aşırı sağ, kendi projesini kurşunla, tüfekle ve polis postallarıyla dayatmak istiyor; tıpkı Eldorado dos Carajás, Corumbiara, Vigário Geral, Candelária ve yakın zamanda Jacarezinho ve Baixada Santista’da yaşanan katliamlarda olduğu gibi. Bu; kafaya kurşun sıkarak, arkadan bıçaklayarak, boğaz keserek yapılan yargısız infazların “kanun ve nizam” anlayışıdır.  “Suçla ve uyuşturucuyla mücadele” adı altında yürütülen bu kampanya, aslında işçileri ve siyah gençliği yıldırma ve sindirme politikasıdır. Bu söylemle burjuvaziye hizmet eden aşırı sağ, muhafazakâr seçmen tabanını sağlamlaştırmaktadır.

2- Bu katliam, aynı zamanda Trump’ın Brezilya egemenliğine saldırdığı ve “uyuşturucuyla mücadele” bahanesiyle Venezuela ve Kolombiya’ya yönelik askeri operasyonlar yürüttüğü bir dönemde gerçekleşti. Bu saldırı ve operasyonları kınıyoruz. Yine aynı dönemde Netanyahu’nun Gazze’deki ateşkesi bozmasını da lanetliyoruz. Brezilya askeri polisinin kullandığı yöntemler, İsrail’in Nazi güvenlik aygıtından ithal edilmiştir. Aşırı sağla diyalog mümkün değildir. Aşırı sağ ile mücadele etmenin yolu, örgütlenme ve sokakta birleşik bir mücadeledir.

3- İşçi Partisi (PT), Brezilya Komünist Partisi (PCdoB), Sürdürülebilirlik Ağı (REDE) ve Sosyalizm ve Özgürlük Partisi’nin (PSOL) oluşturduğu geniş cephe ve Lula hükümeti, aşırı sağ karşısında etkisiz kalmıştır. Söylemleri doğruymuş gibi görünmekle birlikte, şimdiye kadar hiçbir kitlesel eylem çağrısı yapmamışlardır. Söz yetmez, eylem gerekir: Polis operasyonları derhal durdurulmalı, uyuşturucu yasası yürürlükten kaldırılmalıdır. Bahia eyaletinde İşçi Partili vali Jerônimo Rodrigues’in yönetimi, ülkenin en kanlı askeri polislerinden birine sahiptir. Lula hükümeti, Adalet Bakanı Ricardo Lewandowski aracılığıyla soykırımcı Cláudio Castro ile “diyalog” kurmaya çalışıyor. Bu, Lula hükümetinin ve İşçi Partisi’nin patronlarla, Faria Lima’daki finans çevreleriyle, gerici güçlerle (örneğin Múcio) ve eyalet valileriyle yaptığı uzlaşma politikasının sonucudur.

4- Vali Cláudio Castro, “suçla ve uyuşturucuyla mücadele” söyleminin arkasına sığınıyor; bu, favela halkına korku salmak için tasarlanmış açık bir safsatadır. Bu bölgeleri kontrol eden askeri güçler ile güçlü uyuşturucu ve silah kaçakçılığı baronları, hükümetle iç içe yaşamaktadır ve Rio de Janeiro’nun büyük siyasi partileri ile mevcut elitin seçim kampanyalarını finanse etmektedir. Bunlar, kapitalist sistemden servet kazanan, Rio’nun milyarderlerinin ve Faria Lima sermayesinin çıkarlarını besleyen kişilerdir. Tesadüf değildir ki, Castro’nun yakın çevresinden biri olan MDB Partisi milletvekili Thiago Raimundo dos Santos Silva (kamuoyunda TH Joias olarak bilinir), kısa süre önce uyuşturucu kaçakçılığı, yolsuzluk ve kara para aklama suçlarından tutuklanmıştır. Kendisinin Comando Vermelho (Kızıl Komando) adlı suç örgütüyle bağlantısı olduğu düşünülmektedir. Bu durum, gerçek suçluların iktidarda olduğunu göstermektedir: Laranjeiras Sarayı’nda ve ALERJ’de (Rio de Janeiro Eyalet Yasama Meclisi). Ve unutmamalıyız ki, Rio Sivil Polisi’nin eski başkanı, Marielle Franco cinayetinin mimarlarından biridir. On yıllardır Rio de Janeiro’daki “uyuşturucuyla savaş”, marjinalleştirilmiş nüfusa -özellikle siyah gençliğe- karşı yürütülen bir soykırım ve kitlesel hapis politikası için bahane olarak kullanılmaktadır. Valinin söylemi, işçi sınıfının sorunlarını çözmedeki yetersizliğini gizlemeye çalışmaktadır: işsizlik, barınma eksikliği, kamu sağlığı krizi, güvenlik ve eğitim. İşçi sınıfının durumunu yalnızca sosyal politikalar iyileştirebilir. Mafyalara, büyük silah kaçakçılarına ve uyuşturucu kartellerine karşı mücadele, denetimin, istihbarat operasyonlarının ve bu çetelerle mücadele edebilmek için daha iyi hazırlığın güçlendirilmesiyle verilmelidir; çünkü bu çetelerin etkisi Laranjeiras Sarayı’na, ALERJ’e, belediyeye, kent konseyine, mahkemelere, askeri ve sivil polise, hatta Ulusal Kongre’ye kadar uzanmaktadır.

5- “Uyuşturucuyla savaş” adı altında çocukların, gençlerin, kadınların ve siyahların öldürülmesini kabul edemeyiz. Aynı şekilde, gecekondu mahallelerinde evleri basan ve halkı terörize eden “operasyonları” da kabul etmiyoruz. Baskıya ve yasakçılığa dayalı bu strateji hiçbir sorunu çözmemekte, tersine yeni sorunlar yaratmaktadır: Bu, favela gençliğinin hapsedilmesi ve yok edilmesi anlamına gelir. Tüm bunlar, 2006 yılında İşçi Partisi (PT) hükümetleri tarafından çıkarılan Federal Uyuşturucu Yasası ve 2025 Şubat’ında Yüksek Adalet Mahkemesi tarafından onaylanan Federal Polis Eylem Planı (ADPF) ile daha da ağırlaşmıştır; çünkü bu plan, polis operasyonlarında kullanılacak güç düzeyini polisin kendisinin belirlemesine olanak tanımaktadır. Biz, uyuşturucuların yasallaştırılmasını savunuyoruz, tıpkı alkol ve tütün gibi. Bu tutum, bu maddelerin tıbbi veya eğlence amaçlı kullanımının, polis baskısına gerek kalmadan tanınması anlamına gelir. Psikotrop madde bağımlılığı bir kamu sağlığı meselesi olarak ele alınmalıdır. Bu, kapitalist uyuşturucu ticareti şirketlerinin çokuluslu paralel piyasa kazançlarını sona erdirmenin etkili bir yoludur; çünkü bu kazançlar, geleneksel siyasetçilerin kampanyalarını finanse etmektedir.

5.1 Biz, Birleşik Sağlık Sistemi (SUS) kapsamında yürütülen zarar azaltma politikalarını savunuyoruz. Bu politika, uyuşturucu kullanımını ve etkilerini insancıl bir bakış açısıyla ele alır. Uyuşturucu kullanımını hemen bırakmak istemeyen veya bırakamayanlar için, zarar azaltma yaklaşımı, zararları en aza indirerek özerkliği ve toplumsal katılımı teşvik eder. Buna karşılık, tam yoksunluğa dayalı yasakçı model, uyuşturucuya ahlakçı ve kriminalize edici bir yaklaşım getirir ve bu da “uyuşturucuyla savaş” adı altında yürütülen soykırımı körükler. Gerçek savaş, Alemão ve Penha’daki katliamlarda olduğu gibi, siyah halka karşı yürütülmektedir.

6- Sokaklarda birleşik bir yanıt verilmesi gereklidir. Serra da Misericórdia’da infaz edilenlerin bulunmasını ve kimliklerinin tespit edilmesini, ayrıca Vigário Geral’de olduğu gibi insan hakları ihlallerinin açığa çıkarılmasını sağlayan özörgütlenme, önemli bir ilk adımdı. Penha’daki cesetlerin çıkarılması sırasında halkın öfkesi, efsanevi Cidinho ve Doca’nın Rap’inde yankı buldu; bu da bir başka olumlu adımdı. “Cláudio Castro, terörist katil” pankartıyla Penha’da yapılan gösteri, bunun bir başka kanıtıdır. 21 Eylül eylemlerinde işçi sınıfının, halkın ve demokratik kesimlerin gücü açıkça görülmüştür. Mücadele, cezai faaliyetlerle ilgili özel anayasa değişikliğinin (PEC) sonlandırılmasını sağlamış ve 5.000 real’e kadar gelir vergisi muafiyetinin onaylanmasını güvence altına almıştır. Bu kazanım, CUT (Birleşik İşçi Merkezi) ve CTB (Brezilya İşçileri Merkezi); MTST (Topraksız İşçiler Hareketi) ve UNE (Ulusal Öğrenciler Birliği); PSOL (Sosyalizm ve Özgürlük Partisi), PT (İşçi Partisi) ve PcdoB’un (Brezilya Komünist Partisi) ortak tutum sergilemesiyle mümkün olmuştur. Ve her şeyden önemlisi, Caetano Veloso, Gil, Chico Mendes, Djavan, Paulinho da Viola, Chico César, Duda Beat, Daniela Mercury, Fernanda Takai, Nanda Costa, Djonga ve DonL gibi sanatçıların katkıları sayesinde gerçeklik kazanmıştır. Alemão ve Penha’daki soykırımı kınamak için bu ittifakı yenilemek acildir. Biz, Siyah Hakları Koalisyonu, MNU, UNEAFRO, favela sakinlerinin dernekleri ve insan hakları hareketleri aracılığıyla geniş bir birliği savunuyoruz. Bu nedenle bu taleplerle gerçekleşen eylemlere aktif biçimde katılıyoruz. 21 Eylül’ün birliğini yeniden sağlamalıyız: Polis cinayetlerine ve siyahlara yönelik soykırıma karşı mücadele günü!

7- CST (Sosyalist İşçi Akımı) şunları savunur:

  1. Favela’larda askerileşmeye ve polis operasyonlarına son verilsin! Sivil ve askeri tüm sorumlular cezalandırılsın! Cláudio Castro’nun ve diğer valilerin soykırımcı politikalarına son verilsin! Cláudio Castro istifa etsin!
  2. Cinayetler ve insan hakları ihlalleri hakkında bağımsız bir soruşturma yapılsın! Mahalle sakinleri, dernekler, siyah hareketleri, sendikalar ve OAB (Brezilya Barolar Birliği) temsilcilerinden oluşan bir komisyon kurulsun!
  3. Askerî Polis, Sivil Polis, Federal Karayolu Polisi ve tüm baskı aygıtları lağvedilsin!
  4. 8 Temmuz’daki darbe girişimine karışan herkes tutuklansın ve mallarına el konulsun! 1964 darbesi ve 8 Temmuz darbesinin yüksek askerî komutanları cezalandırılsın! 8 Temmuz’u finanse eden şirketler kamulaştırılsın!
  5. Yasakçılığa ve askerî baskıya karşıyız, uyuşturucuların yasallaştırılmasını savunuyoruz!
  6. Lula hükümetinden taleplerimiz:

 – Favelalarda ordunun ve polisin gerçekleştirdiği tüm operasyonları yasaklayan geçici bir kararname çıkarılsın! Uyuşturucu yasası yürürlükten kaldırılsın! Uyuşturucular yasallaştırılsın!
 – İsrail’in Nazi rejimiyle ilişkiler kesilsin. İsrail silahlarının ve tekniklerinin Brezilya topraklarında kullanılmasına yasak getirilsin.
 – ABD ve çokuluslu şirketlerine karşı karşılıklılık yasası uygulansın. Venezuela ve Kolombiya’nın egemenliğine yönelik saldırılar reddedilsin.

29.10.2025 Sosyalist İşçi Akımı (CST) | İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal (İUB-DE) Brezilya seksiyonu

Yorumlar kapalıdır.