2016 yılını nasıl bilirdiniz?

Birkaç hafta içinde 2016 yılı musalla taşına konmuş olacak. Ve o meşhur soru sorulacak: Nasıl bilirdiniz? Kimileri için, malum, 2016 yılı “Allah’ın Lütfu” bir yıl oldu. Hatta Türkiye, yine bu kimilerine göre, 2016 yılında bütün dünyaya parmak ısırtacak siyasi ve ekonomik güç ve özgürlüğe erişti. Pekiyi, çoğunluk için de öyle mi? 2016 yılı için, “ne güzel yıldı, keşke gitmeseydi” diyerek ardından gözyaşı dökecek kaç kişi çıkacak?

Yıkım

2016 yılını; OHAL uygulamaları, sokağa çıkma yasakları, askeri-siyasi operasyonlar, çatışmalar, ölümler, bombalamalar, tutuklamalar ve yıkımlarla açmıştık. Yılın sonu göründü ama OHAL’in sonu görünmedi. Hatta Erdoğan’ın açıklamalarına bakarsak henüz başında bile olabiliriz. Artık bütün ülke OHAL altında. Çatışmalar, ölümler, tutuklamalar da olanca hızıyla devam ediyor. Ülke 36 yıl sonra açık bir askeri darbe girişimine dahi maruz kaldı.

Sonuç: Yaklaşık beş aydır KHK’lar ile “fiilen” yönetilen ülke neredeyse tümden karakolluk olmuş durumda. On binlerce insan tutuklandı. Yüz binleri aşan sayıda insan işinden gücünden oldu. Yüzlerce şirkete el kondu. Onlarca basın-yayın kuruluşu, dernek-vakıf kapatıldı. Yüzün üzerinde gazeteci tutuklandı. Onlarca belediyeye kayyum atandı, başkanları tutuklandı. Meclisin en büyük üçüncü partisinin eş genel başkanları ve çok sayıda milletvekilleri tutuklandı. Liste yazıya sığmayacak kadar uzun. Ana fikir, “onu öyle bırakmam!” sözünde gizli.

Düşman

Pekiyi, ne oluyor? Oğuz Atay’dan ödünç alarak söylersek; ülke bir kez daha “üç yanı denizler, dört yanı düşmanlarla dolu” bir siyasi-sosyal atmosfere sokuluyor. Olağanüstü halleri bitmeyen ülkenin vatandaşlarına bir kez daha “olağanüstü hal dönemi vatandaşlığı” sefer görev emri çıkarılıyor. Bu atmosferik basınç altında, “içimizdeki İrlandalılar” kışkırtmasıyla; yolcusunun konuşmasını ihbar etmek için kaydeden muhbir taksici, sahte bir dolar yakan sözüm ona dolar karşıtı çakma köylü, 300 dolar bozdurana bedava tıraş yapacağını söyleyen açıkgöz berber, maç sonrası ekonomik demeç veren işgüzar teknik direktör gibi milli ve yerli tutum ve davranışlar ortalığa saçılıyor. Bu arada en çok döviz mevduatı olan iller AKP-MHP’ye en çok oy çıkan yerlermiş; ne önemi var! “Gavur İzmir” en az döviz mevduatına sahip yerlerden biriymiş; kimin umurunda! Metrekareye en çok “bölücünün” düştüğü Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türk lirasına en çok güvenen, yatırım yapan yermiş; geç bir kalem!

İnsan düşünmeden edemiyor: Madem ekonomi sağlam. Madem siyasi istikrar var. Madem muhalifler iki koyun bile güdemiyor. Madem millet arkanızda. Kısacası madem her şey yolunda gidiyor. Pekiyi, başkanlık için bu telaşınız, ısrarınız niye? Niye başkanlık gelmezse ülke bölünüyor? Neden Türkiye’nin geleceği rulet masasındaki top misali Avrupa Birliği ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasında gidip-geliyor? Niye bütün dünya Türk’e, Türkiye’ye “düşman?” Niye dünyada en çok “terörist” Türkiye’de var? Niye Avrupa’yı, sanki herkes Türkiye’den kaçmak istiyormuş gibi, “açarız kapıları, görürsünüz gününüzü” diye korkutuyorsunuz? Türkiye kapılar açıldığında herkesin kaçmak istediği bir ülke mi? İktidar olarak gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Öyle ise sorumlusu kim? 14 yıldır ülkeyi yönettiğinize göre cevabı biliyor olmalısınız!

Bilanço

2016 yılının ilk 11 ayında erkekler en az 241 kadın öldürmüş. “Tecavüzcüyü mağduruyla evlendirerek aklama” önergesi güç bela daha yeni püskürtüldü. 2016 yılının ilk 11 ayında iş cinayetlerinde en az 1816 işçi hayatını kaybetmiş. Daha yeni Siirt Şirvan’da madende 16 işçi hayatını kaybetti. Açıklama, yine fıtrat! Resmi işsiz sayısı dört milyona doğru gidiyor. Yani daha çok güvencesiz çalışacak, daha çok ölümler yaşayacağız.

Tam bu sırada Asgari Ücret Komisyonu’nda patronlar sıfır zam demiş. Geçen yıl asgari ücret 1300 lira olunca çok sıkıntı çekmişler, ondan! Bu oyunun adı, ölümü göster, sıtmaya razı et! Gün sonunda fedakârlık yapan yine patron olacak. Hükümet sıfır zammı enflasyon oranına bağlayıp, kahraman olacak. İşçi de açlık sınırı altındaki asgari ücretine eklenen günlük 2-3 lira zamma razı gelecek. Onu da dövizde değil, TL’de “tutacak.” 2016 yılında yerli ve milli olmak işte bu demek. Sahi, 2016 yılını siz nasıl bilirdiniz?

Yorumlar kapalıdır.