Sendikalarda yetki sorunu üzerine

Geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in yaptığı açıklama, sendikalarda yetki sorununu tekrardan gündeme getirdi. Çelik, bakanlık kayıtlarında %59.8 olarak geçen sendikalı işçi sayısının SGK kayıtları baz alınarak hesaplandığında %8.9 olduğunu açıkladı. Rakamlar arasındaki uçurum kayıt dışı işsizliğin boyutlarına dair bir fikir verirken, OECD verilerine göre Türkiye’de sendikalaşma oranı her geçen yıl biraz daha azalıyor ve 2009 yılında açıklanan son verilere göre %5.9 seviyesinde. Krizin derinleşmesi ve kayıt dışı işsizliğin artmasıyla beraber bu rakamların daha da düştüğünü söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Faruk Çelik’in, “İstatistikler yayımlandığı zaman yanılmıyorsam 35 sendika devre dışı kalıyor. TÜRK-İŞ’in 15-16 sendikası kalıyor. HAK-İŞ, DİSK tarihe karışmış oluyor” demeçleri “Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı”nın kabul edilmesi ile beraber oluşacak durumun da habercisi. Çeşitli işkollarının birleştirilmesi ve işkolu barajının %3’e çekilmesi, barajın 5 yıl içerisinde kademeli olarak %1’e indirilmesi, toplu görüşme yapma yetkisi bulunan sendikaların fiilen bu yetkilerini kaybetmesi anlamına geliyor. Zira, SGK verilerine göre açıklanan toplam sigortalı işçi sayısı birkaç kat artarken, aktif sendikalı işçi sayısı birkaç kat azalacak. İşyeri barajının %50+1 olarak kalacağını da hatırlatalım. Sendikaların Bakanlığa yaptığı bildirimleri esas almak yerine, SGK’nın kayıtlarının esas alınacak olmasının ortaya çıkardığı bir başka sorun ise, işverenlerin düşük prim ödemek için birçok yerde işkoluyla ilgili olarak eksik ve/ya yanlış bildirimde bulunuyor olması. Bunun sonucunda, hangi sendikanın nerede örgütleneceğine ilişkin birçok sorunun ortaya çıkması da kaçınılmaz.

Peki, bütün bunların anlamı ne? Esnek ve güvencesiz çalışma koşullarında ayakta kalmaya çalışan bizler için değişen pek de bir şey yok. Yapılması muhtemel toplu sözleşmelerin ardından gelecek zamların da doğalgaz, elektrik, vs. gibi zamlarla çoktan geri alındığını söyleyebiliriz. Sendikal bürokrasinin ayrıcalıklarını kaybediyor olması ve bu sebepten kopardığı yaygara, burjuvazinin pazarlık öncesi elindeki kozu artırmak için yaptığı girişimlerin bir sonucu. “Yetki Meselesi”ni “Demokles’in Kılıcı” gibi sallandırıyor burjuvazi.

Halihazırda çeşitli işyerlerinde devam eden direnişlerin önemli bir çoğunluğu sendikalaştıkları için işten atılan işçiler tarafından yürütülüyor. TİİY ise, içinde bulunduğumuz kriz koşullarından ötürü, artık sendikal bürokrasiye bile katlanamaz hale gelen burjuvazinin sendikalaşma oranını sıfıra yaklaştırmak ve “istikrar” için attığı son adım. Buna karşı, biz işçilere düşen görev ise, işyeri komiteleri temelinde hem burjuvazinin saldırı politikalarına ve hem de sendikal bürokrasiye karşı, grevli toplu sözleşme ve sendika hakkı için mücadeleyi büyütmek.

Yorumlar kapalıdır.