Ofis çalışanlarının kulağına bir çağrı fısıldanıyor: Kaç Bize Gel!

“Güneşe ve temiz havaya hasretsen, fazla mesai yapmak istemiyorsan, çalışırken çocuğun için endişelenmek istemiyorsan, rekabetten yorulmuşsan, patronun azarlamalarından ve baskılarından yılmışsan, canın sıkılıyorsa ve kendini yalnız hissediyorsan, hayatını değiştirmek için bir kitap okumayı bekleme… KAÇ BİZE GEL!” diyen ve ofis çalışanları içerisinde grevli toplu iş sözleşmesi hakkı için mücadele eden KaçBizeGel’in temsilcileri ile KaçBizeGel hakkında görüştük.

İC: KaçBizeGel’in en genel anlamı ile ofis çalışanları içerisinde grevli toplu iş sözleşmesi hakkı için mücadele ettiğini web sitenizden de anlıyoruz. Peki sizleri bu çalışmaya iten şey ne oldu?

KBG: En kısa şekilde ekonomik kriz diyebiliriz. Kriz ofis çalışanları üzerinde çok dramatik bir değişiklik yarattı. 2000’lere kadar üniversitesinden mezun olmuş ve bir ofiste çalışmaya başlayan mühendis, avukat ya da bir teknik eleman için iş yaşamı daha fazla seçenek sunmaktaydı. Daha da önemlisi bu dönemde işe başlayanlar açısından işten atılma korkusu çok daha az olduğu gibi maaş ve çalışma koşulları açısından da ayrıcalıklı bir hayat sürdürmekteydiler. Hatta bu yüzden kendilerinin bir işçi olduğunu da inkar eden, daha küçük burjuva bir yaşam biçimi sürdürebiliyorlardı. Ama kriz işleri değiştirdi ve belki de en güçlü saldırısını ofis çalışanları üzerinde gerçekleştirdi. Öyle çok sayıda işten çıkarmalar yaşandı ki, artık ofis çalışanları ne kadar başarılı kimseler olurlarsa olsunlar, aslında en kolay işten çıkartılabilecek kimseler olduklarını anladılar.

İC: Peki niçin genel bir güvencesizlik çalışması değil de, ofis çalışanları için böyle bir çalışmadan yanasınız? Tüm işçileri kapsayan bir güvencesizlik hareketi daha kapsayıcı ve güçlü olmaz mıydı?

KBG: İfade ettiğiniz gibi genel bir güvencesizlik temelinde kimi kıymetli çalışmalar zaten mevcut. Ancak bizim için ofis çalışanları dememizin ayrıca sebepleri var. Öncelikle ofis çalışanları üzerinde çok ciddi bir baskı söz konusu. Uygulanan mobbing’in, dayatılan ücretsiz fazla mesainin ve aşağılamanın haddi hesabı yok. Öyle ki, artık Türkiye’de bile çalışma koşullarından ötürü ofis içerisinde intihar vakaları görülebilmekte. Ama işi dramatize etmeden de cevaplar verilebilir. İşveren bu büyük güvencesizliğin de, buradaki emeğin çok kolay yeni işçilerlerle değiştirilebildiğinin de, aynı zamanda da bu sektörden çok büyük paralar kazanabildiğinin de farkında. Düşünsenize, sadece İstanbul’un nüfüsunu 8 milyon artıracak bir dönüşümden söz ediliyor ve bu 8 milyonluk nüfusun da istihdam alanı tamamen ifade ettğimiz ofis çalışanlarına denk düşüyor. Dahası da var, herhangi bir tekstil işçisinin sahip olduğu mücadele deneyimi ofis çalışanında yok. Düşünsenize bir tekstil atölyesinden 200 kişiyi aynı anda işten atsanız ve bunun haberini o günün sabahında verseniz bu işçiler mutlaka tepki gösterirler. Ama çoklu işten çıkarma dönemlerinde dahi beyaz yakalı diye tarif edilen bu büro işçileri, sorunu çözmek için müdürleri ile görüşmeye koşup kişisel çözümler arıyorlar. Kimi örneklerde ise müdürleri tarafından sakinleştirici ilaçlar içirilip kuzu kuzu evlerine dahi gönderildiler. Yani ofis çalılşanları içerisinde bir mücadele geleneğinden bahsetmek çok da mümkün değil. Bu sektör içerisinde öncelikle bir kimliğe sahip olma kavgası veriyoruz. Ofis çalışanları da, yaşamak için emek güçlerini satmak durumunda olan kimseler olduklarından ve bir üretim aracına sahip olmadıklarından ötürü işçidirler. Biz buradan başlıyoruz. Şirketindeki ünvanın ne olursa olsun aslına o işi yapan bir işçi olduğununu ve bunun gurur duyulacak bir şey olduğunu anlatmaya çalıyoruz. Başlangıç noktamız bu. Ama tabii ki de bizler Türkiye işçi sınıfının bir parçasıyız. Bu yüzden de tüm emek sorunlarını çözmek için birleşik bir sınıf mücadelesi hattının doğal bir bileşeniyiz.

İC: Peki KBG nasıl bir çalışma yöntemi izliyor?

KBG: Öncelikle işyerlerimizde sendiakalaşarak grevli toplu iş sözleşmesi hakkımıza sahip olmak istiyoruz. Bu doğrultuda işyerlerimizde sendiakalaşmak, çalışmamızın temel eğilimi bu. Ama bunun dışında bir sıkıntımız daha var. Büro çalışanları öylesine yalnızlaştırılmış durumda ki, birbirimize güvenebileceğimiz ve beraber üretebileceğimiz bir birlik oluşturmaya çalışıyoruz. Web sitemiz bizim için bu yüzden anlamlı. Onun içeriğini hak hukuk köşesi ile, Hüseyin Abi’den Kültür Fizlik ile, Suzan Bilir’imiz ile beraberce oluşturup genişletiyoruz. Tanıtım filmimiz de Tiyatro Fobi’den dostlarımızın da büyük katkısı ile yine beraber bir üretimle gerçekleşebildi. Kısacası böyle birlik ve güçlü bir çalışma için web sitesi, vs. için ciddi bir içerik katkısına ihtiyacımız var.

İC: O halde ofis çalışanları nasıl kaçıp size gelebilir? Sizinle nasıl iletişime geçebilirler?

KBG: Haftalık düzenli toplantılarımız mevcut. Katılım için ya da içerik yaratıcı bir katkıda bulunmak için bize kacbizegel.com web sitemizden, ya da facebook ve twitter’dan da ulaşabilirler. Ya da sabahları işlerine giderken metro çıkışlarında kendilerine uzatılan KaçBizeGel broşürlerini alıp kendisine günaydın diyen bir KaçBizeGel’li ile de sohbet edebilirler.

Yorumlar kapalıdır.