Aliağa gemi söküm işçisi ile söyleşi: Örgütlüysen her şey, örgütsüzsen hiçbir şey!

Aliağa gemi söküm işçileri insan onuruna yaraşır bir ücret talebiyle 11 gün süren önemli bir mücadeleye imza attılar. Aliağa’da uzun yılların ardından ilk kez gerçekleşen bu işçi seferberliği çok önemli dersler barındırıyor. Seferberlik süresince eylem komitesinde yer alan işçi dostumuzla konuya ilişkin Metal Gazete‘nin yaptığı söyleşiyi paylaşıyoruz.

Metal Gazete: Mücadele süreciniz nasıl başladı, mücadelenizin talepleri nelerdi?

Yaşadığımız ülkede her şeye günlük zam gelmekte. Tuzundan, peynirinden, ekmeğine kadar her şeye her gün zam geliyor. Bizler de yevmiyelerimize zam istedik. Bu talebin karşısında bir tersanenin dışında 21 tersane patronu zammı kabul etmedi. Üstelik zammı veren tersane patronuna baskı yaparak zammı geri çektirdi. Tabii bu bardağı yarısına kadar dolduran bir tavırdı. Bardağı taşıran, bizi de öfkelendiren olay ise patronlardan birinin iş bırakan işçilere gösterdiği tepki oldu. Patron, tersanede yemekhanenin kapısını kilitleyerek yemekleri çöpe döktü. Zam talebimize karşı yapılan bu tepki Aliağa’da kıvılcımı ateşleyen olaydı.

Biz ilk önce sadece ücret talebiyle çıkmıştık. Gemide bozma yapan ustalar için 500, tersanenin sahasında bozma yapanlar için 450, yardımcılar için de 350 lira bizim talep ettiğimiz ücretlerdi. Eylem başlayınca bu talebimize ek olarak 1) sigortalarımızın aldığımız ücret üzerinden yatırılması, 2) iş ekipmanlarının işveren tarafından karşılanması, 3) hafta sonu tatili, 4) zorunlu izinlerde ve yağmurlu günlerde yevmiye kesintilerinin kaldırılması, 5) iş güvenliği ve iş sağlığı koşullarının uygulanması gibi talepler de gündeme gelerek taleplerimizin arasına girdi.

MG: Mücadeleye kaç işyerinden kaç işçi katıldı?

Aliağa gemi söküm tersaneleri, 22 işletmeye sahip Avrupa’nın en büyük gemi söküm tersanesidir. Gemi söküm tersaneleri çok ağır ve zor şartları olan bir iş alanıdır. Sayısız iş cinayetine ve iş kazasına arkadaşlarımızı kurban verdik. Böylesi çalışma koşullarında sabahleyin evimizden çıkarken ailemizle vedalaşıyor, akşam da işten çıkıp evimize gittiğimizde günü kazasız belasız atlattığımız için çok seviniyoruz. Böyle koşullarda çalışan işçiler olarak 22 tersanenin tamamı ilk gün ve ikinci gün eyleme katıldık. İlerleyen günlerde maalesef hem hemşericiliğin etkisiyle hem de patronların ve emniyetin baskısıyla kısmi işe dönüşler yaşandı ve eylemi sürdüren işçilerin sayısı azalmaya başladı.

MG: Mücadele nasıl ilerledi? Kararları nasıl aldınız?

İş bıraktığımız ilk gün tersane patronlarının derneği olan Gemi Söküm İşverenleri Derneği’nin önünde eylemimiz başladı. Öğlene doğru tersanelere bir yürüyüş örgütledik. Az sayıda çalışan işçi arkadaşlarımızı da eyleme davet ettik ve mücadeleyi birlikte sürdürmeye dair kararlılığımızı ortaya koyduk. Bu ilk gün ne yapabileceğimizi ve ne yapacağımızı kestiremiyorduk, çünkü otuz yılın ardından ilk defa Aliağa gemi söküm tersaneleri işçileri iş bırakıyordu. İkinci gün sabah erkenden eylem alanında buluşmaya başladık ve zam talepli eylemimizi sürdürdük. Arkadaşlar eylem alanında grup grup öbekleşerek kendi aralarında sohbet etmeye ve neler olacağını konuşmaya başladılar. Sonradan alınan karar ile 22 tersaneden işçilerin seçmiş olduğu temsilciler ile bir komite oluşturuldu. Ve bundan sonraki gelişen süreçte işçiler ve temsilciler birlikte yaptıkları tartışmalar ve aldıkları kararlarla mücadeleye birlikte yön verdik.

MG: Mücadele nasıl sona erdi ve gemi söküm işçilerinde nasıl bir deneyim bıraktı?

11 gün süren iş bırakma eylemimizin işçiler için, benim için, arkadaşlarım için bir okul olduğunu ve bu okuldan birçok şey öğrendiğimi, öğrendiğimizi düşünüyorum. Daha önce böyle eylemliliklere katılmamıştık. Biz eyleme geçtiğimiz ilk gün çevre fabrikalardan, üniversitelerden, sendikalardan, siyasi partilerden, gazetelerden, dergilerden, ÇHD avukatlarından ve bir çok yerden bizlere destek geldi. Bir gün birisi kahvaltımızı, diğer gün bir diğeri öğlen yemeğimizi karşıladı. Hepsi ziyaretleri ve dayanışmayla bizlere güç verdiler.

Gemi söküm işçisinin uzun yıllar sonra yapmış olduğu ilk eylemden kaynaklı kimi zaman işçi arkadaşlarımız ziyarete gelenlere kuşkuyla yaklaştı. Ziyarete gelenlere ve destek olanlara emniyet müdürünün “aranızda ortalığı karıştırmaya gelenler var, provokatörler var” demesi gibi dışarıdan bu tip kafa karıştıran konuşmalar ve dedikodular hemen hemen her gün yapılmaktaydı.

Direnişimizin sekizinci günü işverenler derneği başkanı görüşmek için bizden 3-4 kişilik bir heyet istedi ve görüşülmeye gidildi. Bu görüşmenin aslında bir pazarlık ve uzlaşma görüşmesi değil, patronların ve emniyet müdürünün bizi azarlama ve tehdit etme görüşmesi olduğunu görüşme sırasında anladık. Dernek başkanı “yeter artık çalışacaksanız çalışın. Çalışmayacaksanız İstanbul’dan, farklı yerlerden insan getireceğiz. Olmadı Hindistan’dan işçiler getiririz. Size ihtiyacımız yok, getirir çalıştırırız” şeklinde tehditler savurması, emniyet müdürünün “Siz işçiler istediğiniz kadar orada bekleyebilirsiniz bir problem yok ama dışarıdan gelen ve aranıza giren bazı kötü niyetli provokatörler var. Gelip, megafonu ellerine alıp sizi yönlendirmeye çalışıyorlar. Bunlara müsaade edersiniz size müdahale ederiz” gibi tehditler görüşmede konuşulan tek şeydi. Tabii görüşme sonunda hiçbir anlaşma yapılmadı.

Olumlu olan bir şey ise işverenlerin grevin dağıtılması için bir arkadaşımıza suç duyurusunda bulunarak açtığı davanın beraat ile sonuçlanması oldu. Bu bizim için aslında bir kazanımdı.

Eylemimizin son günlerinde tersanelerde iş çıkışları işbaşı yapan arkadaşlarımızın servislerini alkışlama eylemleri yapmaya başladık ve ardından tekrar yürüyüş gerçekleştirip yapacağımız basın açıklamasına herkesi davet ettik. Aliağa Demokrasi Meydanı’nda ailelerimizin de katıldığı, kalabalık bir basın açıklaması yaptık.

Basın açıklaması sonrası tersane tersane işçi arkadaşlar kendi aralarında toplantı yaparak yapılan dedikoduların, tehditlerin ve örgütsüzlüğün de etkisiyle işbaşı yapma kararı almaya başladılar. Birçok işçi arkadaşı patronların, çavuşların telefonla arayarak ikna etmeye çalıştıklarını, hemşericilikten kaynaklı büyüklerin araya girdiklerini öğrendik. Ve hafta sonu yapılan kalabalık basın açıklamasından sonra 10. gün direniş alanına gittiğimizde çok az sayıda işçi arkadaşın kaldığını, birçok arkadaşımızın işbaşı yaptığını gördük. Bu bizde moral bozukluğuna yol açtı ama nedenleri vardı. 11. gün alana gittiğimizde sadece bir tersanenin kaldığını ve diğer 21 tersanenin işbaşı yaptığını gördük. Öğleden sonra da kendi tersanemizdeki işveren ve çavuşla yaptığımız görüşmeler neticesinde kısmi de olsa ücret artışında anlaşarak biz de işbaşı yaptık.

Sonuç olarak tersane işçisi için 11 günlük bir deneyim ile dayanışmayı ve kendi gücünü fark etti. Şimdilik belli sebeplerle taleplerimizi tüm arkadaşlar için karşılanmasa bile önümüzdeki süreçte neler yapabileceğimizi ve nasıl yapacağımızı tartışacağımız, öğreneceğimiz bir dönem var. İnanıyorum ki Aliağa gemi söküm işçileri daha güçlü ve daha kararlı şekilde mücadele etmeyi sürdürecektir.

MG: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu direniş eğer örgütlüysen her şey olduğunu örgütsüzsen hiçbir şey olduğunu bizlere gösterdi. Buradan bizlerle dayanışmaya gelen bütün herkese teşekkür ederiz.

Yorumlar kapalıdır.