Kapitalizmin kendisi pandemi!

Artık nezle/grip mertebesinde bir hastalık olarak var olacağı söylenen ve neredeyse bittiği ilan edilen Covid-19, Omicron’un alt varyantlarıyla birlikte yeniden arzı endam etti. Öyle etti ki sonbaharda yeniden pik yapmasından, kapanma gibi önlemlerin geri gelmesinden bahsediliyor. Şimdiden maske, aşı, mesafe uyarıları yeniden yapılıyor. Bu sırada çoğunluğu Afrika’daki gibi yoksul ülkeler olmak üzere dünya nüfusunun yüzde 40’ı ise tek doz dahi aşı olmuş değil. Maske, el dezenfektanı gibi koruyucu ürünler de yine bu yoksul ülkelere en az şekilde ulaşmış durumda. Oysa emperyalist ABD, Kanada, AB ve benzer ülkeler ihtiyaçlarının çok üzerinde milyonlarca aşı stokladı, hatta bir kısmı beklerken bozuldu. Yine patent nedeniyle bütün dünya nüfusunun yaygın, eşit ve parasız aşılanması mümkün olmadı. Zengin ve yoksulların aşıya ve koruyucu ekipmanlara ulaşması da en eşitsiz şekilde oldu. İşçi sınıfı mensupları ve yoksul emekçiler pandemiye rağmen çalışmak zorunda kalırken para ve imkân sahipleri ise kendilerini koruyabildi. Bu yüzden her kesimden insan hastalansa ve ölse de esas olarak pandemi yoksulların pandemisi oldu.

Covid-19’un ortaya çıkışı ve bir pandemiye dönmesi nasıl doğrudan kapitalist sistemden kaynaklıysa tedavi imkânlarının tüm dünya nüfusuna eşit ve etkin şekilde ulaşamaması da yine kapitalist sistemden kaynaklandı. Tam da bu nedenlerle benzer hatta daha tehlikeli virüslerin gelecekte ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor. Ve mevcut eşitsiz koşullardan kaynaklı nedenlerle yine öncelikle yoksulları kırıp geçirmesi sürpriz olmayacak. İnsanlığın bu nedenle Covid-19 ve benzeri pandemilerle değil, bizatihi hepsinin kaynağı olan kapitalist pandemiye karşı mücadele etmesi ve bu yıkıcı sisteme son vermesi gerekiyor.

Nitekim küresel iklim değişikliğinin yarattığı yıkım her geçen gün yıkıcı etkilerini ortaya koyuyor. Seller, orman yangınları, su kaynaklarının tükenmesi, doğanın geri dönüşsüz tahribatı, bitki ve hayvan türlerinin yok olması küresel iklim değişikliğinin doğrudan sonuçları. Örneğin Avrupa ülkelerinin birçoğu tarihlerinin en yüksek sıcaklıklarına maruz kalıyor. Kavurucu sıcaklar nedeniyle binlerce insan hayatını kaybediyor. Sıcak, sel, yangın başlı başına gıda krizini küresel bir gıda pandemisi haline getirmeye aday. Hiç kuşkusuz bütün dünya bu yıkımdan etkilense de öncelikle ve en yoğun şekilde etkilenenler yine en yoksul insanlar, bölgeler ve ülkeler oluyor. Küresel iklim krizinin ardında fosil yakıtlar, yani kapitalizmin bizatihi kendisi var. İklim krizinin en azından yavaşlatılması için karbondioksit emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Bunun için ise fosil yakıtların, birçok iklim zirvesinde temrin edildiği üzere, azaltılması ve zamanla kullanımına son verilmesi şart. Güneş, rüzgâr başta olmak üzere alternatif enerji kaynaklarına yatırımların artırılmasıyla bu mümkün ama bunlar fosil yakıtlar kadar kârlı değil. O yüzden dünya, kapitalistlerin yüksek kârları uğruna göz göre göre yok oluyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte ortaya çıkan tablo başta kömür olmak üzere fosil yakıtların kullanımını kısıtlamak bir yana artışına yol açtı bile. Kömür madenlerini kapatmış ya da sayısını azaltmış ülkeler dahi yeniden kömür üretimine geçme hazırlığı yapmaya başlamış durumda. Dünya felaketlerden uzaklaşmak bir yana mevcutları derinleştirirken, yenilerine de davetiye çıkarmakta… Bu yüzden kapitalizmin kendisi pandemi diyoruz. Kapitalizme karşı gerçek bir kopuş mücadelesi verilmedikçe kalıcı ve eşitlikçi bir çözüm üretmek mümkün değil. Kapitalizm oldukça dünya asla güvende olmayacak. Antikapitalist bir programa sahip bir enternasyonalist sol-sosyalist hareket ve birleşik bir emek ittifakının kurulması hayati önemde. Önümüzde daha önemli ve öncelikli bir görev yok.

Yorumlar kapalıdır.