Brezilya işçi önderi Babá’dan PSOL militanlarına açık mektup

Başkan, Başkan Yardımcısı ve Ulusal Kongre’nin seçileceği Brezilya genel seçimlerinin 2 Ekim 2022’de yapılması planlanıyor. 2018’de seçilen ve hâlâ görevde olan aşırı sağcı başkan Jair Bolsonaro yeniden seçilmek için aday. 2002’de seçilen ve 2006’da yeniden seçilen eski başkan Luiz Inacio Lula da Silva ise, başkanlık seçimlerinde Bolsonaro’nun başlıca rakibi olarak gözüküyor.

PT’den (İşçi Partisi), onun sınıf işbirlikçi ve neoliberal politikaları dolayısıyla yıllar önce kopmuş olan ve sosyalist sol bir kutup oluşturma iddiasındaki PSOL’da (Sosyalizm ve Özgürlük Partisi) geçtiğimiz bahar ve yaz aylarında, yaklaşan genel seçimlerde alınacak tutum hakkında önemli tartışmalar yaşandı.

PSOL’un sağ kanat kesimleri seçimlerde Bolsonaro’nun yenilgisi uğruna, Brezilya işçi sınıfı ve yerli halklarına kendi iktidarı boyunca saldırmaktan geri durmamış olan Lula’nın seçimlerin birinci turundan itibaren desteklenmesi gerektiği görüşünde. Ne yazık ki bu kesimler PSOL’da zafer kazanmış durumda; PSOL şu anda resmen Lula ve onun burjuva ortaklarıyla ittifak halinde. İşçilerin Uluslararası Birliği – Dördüncü Enternasyonal’in (İUB-DE) Brezilya seksiyonu olan Sosyalist İşçi Akımı (CST) ise, sınıf bağımsızlığını merkeze almayan bu uyarlanmacı tutuma karşı birleşik bir sol cephenin inşa edilmesini ve PSOL’un Bolsonaro ile Lula’dan bağımsız bir aday etrafında sosyalist bir seçim kampanyası yürütmesi gerektiğini savunuyor.

Bu bağlamda, CST’nin ve Brezilya işçi sınıfının önderlerinden Babá’nın, PSOL’un nisan ayındaki Seçim Konferansı’ndan önce, parti militanlarına yönelik kaleme aldığı açık mektuptan pasajları aşağıda okurlarımızla paylaşıyoruz. Babá, CUT ve FASUBRA sendikalarının eski bir önderi ve Lula-Alencar hükümeti tarafından önerilen sosyal güvenlik reformuna oy vermeyi reddettiği için 2003 yılında PT’den ihraç edilen eski bir ulusal milletvekilidir. Aynı zamanda PSOL’un kurucuları arasında yer almaktadır. Orijinal başlığı Patronların olmadığı bir PSOL için olan açık mektubun tamamına,  http://cstpsol.com/home/ adresinden ulaşabilirsiniz.

***

“Ulusal Yürütme Kurulu’nun (UYK) son kararları kabul edilemez. UYK, eski cumhurbaşkanı Lula’nın vaatleriyle müzakereler gerçekleştirmeyi kutsamaya karar verdi. Gündem, Geraldo Alckmin, PMDB, DEM ve PSD (Bolsonaro hükümetindeki bakanlıklarla!) ile müzakereleri de içeriyor. Bu ‘ittifaklar’ silsilesi sokakları demobilize ediyor ve aşırı sağa karşı mücadelenin önünde bir engel haline geliyor. Lula’nın ‘Bolsonaro Defol’ yürüyüşlerine hiç katılmamış veya çağrıda bulunmamış olması tesadüf değildi. Neyse ki, Glauber Braga’nın bloğu tam tersi bir pozisyon aldı ve önadaylık olasılığını sürdürdü.

Yürütmenin aynı toplantısında Rede ile bir federasyon kurulması müzakereleri yoğunlaştırıldı. Ne yazık ki, bu konu muhalefet oylarıyla oybirliği ile oylandı ve bu bir hataydı. Rede, Itaú Bank’ın sahipleri tarafından kurulmuş bir burjuva partisidir ve bizim onlarla müzakere edecek hiçbir şeyimiz yok.

Glauber Braga’nın önadaylığı etrafındaki mücadeleyi güçlendirmeliyiz. Rede ile önerilen federasyonu ve Lula-Alckmin geniş cephesini ve onların burjuva programını yenilgiye uğratmalıyız. İşçi sınıfı ve sosyalistler, patronlara karşı savaşmak için sendikalarına, partilerine ve kendi adaylıklarına ihtiyaç duyuyorlar, onlarla ulusal bir uzlaşma içinde bulunmaya değil. Grevlerde ve halk protestolarında varlık gösteren bir mücadele partisini savunan; bankacılar, patronlar veya onların temsilcileriyle ittifak yapmayan bir sınıf partisini savunan PSOL militanlarını birleştirmeliyiz. Ve kuruluşumuzun radikal pozisyonunu muhafaza etmek istiyoruz. Militan ve demokratik bir PSOL’u destekleyen ve PSOL, UP, PCB, PSTU ve Sosyalist Kutup arasında bir Sol Cephe oluşturulmasını savunanları birleştirmeliyiz.

İşçi sınıfının siyasi bağımsızlığını savunmaya yönelik bu girişim, CST’den, bağımsız militanlardan ve mücadele önderlerinden geliyor. Biz, partinin Seçim Konferansı’na yaklaşırken PSOL’un ulusal, eyalet ve belediye önderlikleri içindeki tartışmaya ve PSOL’un siyasi güçleri, bağlı kuruluşları ve militanları ile diyaloğa yönelik bir katkı olmasını amaçlayarak bu girişimi duyuruyoruz. Burası mücadele ve militan eylem için bir platformdur. Bu sosyalist ve devrimci siperde size ihtiyacımız var. Seçiminizi yapın.”

“(…) PSOL’un çoğunluk önderliği, solun temel perspektiflerini terk etti. Buna karşı geliyoruz ve PSOL’un kuruluş ilkelerine geri dönülmesini talep ediyoruz. Muhalefet kampındaki akımların somut ve mücadeleci eylemlerde bulunmak için birleşmesini öneriyoruz. PSOL içinde sınıf bilincine sahip, demokratik, militan ve mücadeleci kesimi güçlendirmek istiyoruz. 2004’te partiyi yaratan ve daha sonra çoğunluk önderliği tarafından terk edilen 1. Ulusal Kongre’de oylanan programı savunuyoruz. Bu orijinal PSOL programı şunları savunmaktaydı: 1) Kapitalist düzenin ilga edilmesinin stratejik ilkesi, demokratik hakların büyüdüğü bir sosyalizmdir, 2) emperyalist tahakkümden kopmadan herhangi bir egemenlik ve gerçek bir ulusal bağımsızlık olamaz, 3) sınıf uzlaşmasının reddedilmesi ve işçi mücadelelerinin desteklenmesi gerekir, 4) mevcut düzenin ötesine geçilmesini sağlayacak olan tarihsel pozisyonların ve mücadelelerin derhal sahiplenilmesi şarttır, 5) aktif bir enternasyonalizmin savunulması elzemdir. Temel konumumuzdan bahsettiğimizde, bu programın yeniden ele alınması gerektiğini savunmamızın nedenleri işte bunlardır. Oportünizmin çoğunluk akımına karşı yüzen işçilerin sosyalist ve enternasyonalist bayrağını yükseltmek istiyoruz. Reformistler, hiçbir zaman bir kopuşa yer yokmuş gibi konuşuyorlar ve konformizmi teşvik ediyorlar. Patronların kapitalizmle yüzleşmenin imkânsız olduğunu söyleyen ve bunun yerine burjuvaziden kırıntılar istemeye yönlendiren söylemlerini yeniden üretiyorlar. Sendikalarda ve toplumsal hareketlerde bu reformistler, geniş Lulacı cephenin sadık yandaşları ve CUT, CTB, UNE ve MST’nin çoğunluk liderlikleriyle ittifak kuruyorlar. (…)”

“(…) her kısmi mücadelede, taleplerimizi ortaya koymak veya saldırılara karşı kendimizi savunmak için hiçbir fırsatı kaçırmamalıyız. Biliyoruz ki, kapitalizmin, onun siyasi rejimlerinin ve hükümetlerinin parçalanıyor oluşu, mevcut durumu iyileştirmeye hiç yer bırakmıyor. Bu nedenle, görevimizin burjuvaziye ve emperyalist çokuluslu şirketlere karşı mücadele etmek olduğunu kabul ediyoruz; böylece sosyalist bir Brezilya’ya doğru ilerlerken, işçilerin ve halk kesimlerinin yönetmesi sağlanabilir. (…)”

Yorumlar kapalıdır.