Mavi Kuş ne kadar özgür?

Amerika’nın en zengin iş insanlarından, vizyoner(!) ve geleceğin inşacısı(!) olarak pazarlanan Elon Musk’ın son hamlesi kendisinin de aktif olarak kullandığı sosyal iletişim platformu Twitter’ı satın almak oldu. Nisan ayında başlayan süreç, 28 Ekim’de yaklaşık 44 milyar dolara gerçekleşti. Elon’a göre bu satın alımın iki tane önemli nedeni vardı: “ortak bir dijital kent meydanına sahip olmanın uygarlığın geleceği için önemli olması” ve “Mavi Kuş’un özgürleştirilmesi”. Gelin bunlar ne kadar gerçekçi bakalım.

Twitter nedir?

Twitter, kullanıcıların “tweet” olarak bilinen mesajları yayımladığı ve birbirleriyle etkileşimde bulunduğu bir mikroblog ve sosyal ağ hizmeti. 2006’da kurulan bu platform, diğer platformlardan farklı olarak, fikrimizi ve düşüncelerimizi mesaj başına 140 karakter ile sınırlıyor. Bu açıdan, eskimekte olan teknoloji SMS’e benzese de özellikle iletişimin hızlandığı sanallaşsan dünyalarımızda oldukça rağbet gördü. 2010’da 200 milyon aktif kullanıcı sınırını aşan bu platform şu an yaklaşık 330 milyon aktif kullanıcıya ve milyarlarca insana erişmeyi sağlayan sosyal bağlantılara sahip. Bilginin demokratikleşmesi için böyle küresel uygulama ve ağlar çok önemli, gerçeklikle kurduğu bağlar açısında bir o kadar da dramatik ve ilginç.

Gerçek, Twitter mı?

Özellikle pandemi bizleri kapalı evlerimizde sanallaşmaya daha çok muhtaç hale getirdi. Bunun yanında yozlaşan ulusal ve global eski düzen medya, artık hızlanan iletişim aygıtlarına cevap veremez halde. Ve bu durumda milyonlarca kullanıcıya, aslında sinir ucuna sahip Twitter sanal dünyası her gelişmeyi inanılmaz hızlarda yaymaya ve bilginin demokratikleşmesine hizmet etmeye başladı. Fakat bunun yanında sanallaşmanın insan doğasına uygun olmayışı ve olguları sanki sıradan bir yemek gibi tüketmeye başlamamız, sanal tepkiler göstermemiz, Twitter’ın soğutucu işlevi görmesine neden oldu, oluyor.

Twitter, gerçek hayat değil

Aslında insana, sola ve hayata dair olmayan her şey şu an Twitter’da vücut bulmuş durumda. Tepkiler sanal, eleştiriler sanal ve çoğu kaygı ve tartışma olayın özüyle hiçbir bağa sahip değil. Beğenme ve gösterim sayısına göre bir iletiyi öne çıkartıyor, ama o iletinin öneminin ve aciliyetinin gerçekle hiçbir bağı yok. Sanal ve sınırlandırılmış mahalleler oluşturuyor, bunların da her gün içinden geçtiğimiz, mücadele ettiğimiz yaşam yerlerimizle hiçbir ilgisi yok.

Peki neden?

Twitter’a sahip olmak ciddi bir kârlılık getirmiyor. 44 milyar dolarlık satın alım yanında senelik 500 milyon dolar gibi kârlılıktan bahsediyoruz. Fakat Elon Musk’ın da gördüğü ve çoğu zenginin bu amaç uğruna servetlerini harcadığı şey, global kültürel güce sahip olmak. Ve hiçbir zaman gündemlerinde özgürleştirmek, denetlenebilir hale getirmek veya insanlığın faydaları için kullanmak olmayacak. Tıpkı Dünya’yı kirletirken Mars’ı pazarlamaları veya kârlılığı daha da artırmak için binlerce Twitter çalışanının işine son vermeyi planladıkları gibi.

Yorumlar kapalıdır.