AKP diye yazılır, işçi düşmanı diye okunur!

29 Ocak’ta başlayan ve Bakanlar Kurulu kararıyla fiilen yasaklanan metal grevi Türkiye işçi sınıfı tarihi açısından önemli bir kırılma noktası olarak tarihe geçecek. Her fırsatta 12 Eylül darbesini ve darbecileri karşısına aldığını ifade eden hükümet, yeri geldiğinde 12 Eylül yasaklarını cunta rejimini aratmayacak biçimde uygulamaktadır. Grev yasakları, AKP’nin iki yüzlü ve işçi düşmanı politikalarının en açık ifadesidir! Hükümet, 12 yılı aşan iktidarı boyunca zaten var olan bir devlet geleneğini (grev yasaklama) fiili bir hak gaspı noktasına kadar vardırmıştır. Hatırlayalım; 2010 referandumu öncesi hükümet ve patronlar gazetelerinde yayınladıkları tam sayfa ilanlarla, çaldıkları minareye kılıf uyduruyor ve grevli, toplu-sözleşmeli sendikalaşmayı fiilen imkânsız hale getiriyorlardı. Aradan geçen 5 yılda Soma’da, Ermenek’te ve Türkiye’nin her yerinde çeşitli iş kollarında binlerce işçi iş cinayetine kurban gitti, yine binlercesi sendikalaştığı için işten atıldı. Dahası, doğrudan hükümetin güdümünde olanlar dışındaki tüm sendikalar işkolu barajı nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya…

Bunun yanında, AKP hükümetleri bugüne kadar “milli güvenliği” ve ” genel sağlığı” tehdit ettiği gerekçesiyle İzelman, İzenerji, Darphane, Şişecam ve maden sektöründekilerin yanı sıra lastik sektöründe de grev yasaklama yoluna gitti. 21 Aralık Gebze mitinginden sonra gelişen süreçte ise metal işçisinin grev konusunda gösterdiği kararlılık Birleşik Metal-İş yönetimini grev kararı almak zorunda bırakmıştı. Bütün engellere rağmen, metal işçisi üretimi durdurma konusundaki kararlılığını hükümetin aldığı yasaklama kararının ardından da göstermiş ve sendika yönetiminin tüm atalet ve isteksizliğine rağmen bu yasağı fiilen delmeyi başarmıştır. Metal işçisi Türkiye işçi sınıfının içinde bulunduğu olumsuz koşullara rağmen ileri doğru atılacak her adımın kazanımla sonuçlanabileceğini göstermiştir! 4 işverenin sahibi olduğu toplam 7 fabrikada patronların MESS’ten ayrılması ve sendikayla TİS görüşmesi yapmayı kabul etmesi, PAKSAN’da işçilerin taleplerinin kabul edilmesi, EJOT’ta işçilerin gösterdiği dayanışma ve kararlılık gibi örnekler sınıfın diğer kesimlerine de örnek teşkil edecektir. BOYTAŞ ve BOSCH’da binlerce işçinin TİS süreciyle ilgili olarak gerçekleştirdiği eylemler bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Metal işçisinin kazanım hanesine yazılması gereken bir diğer olgu da, AKP’nin iktidarı boyunca ilk kez olarak işçi düşmanı politikaların bu ölçekte ayyuka çıkmış olmasıdır. Her konuya müdahil olmaktan ve manipülasyon yapmaktan geri durmayan hükümet ve Cumhurbaşkanı ne hikmetse metal grevi ve yasaklanması konusunda sessizliğini korumaktadır!

Yıllardır söylediğimiz gibi, AKP patronların temsilcisidir. Onların, çıkarlarından başka çıkara hizmet etmesi mümkün değildir. Kısaca, işçi düşmanıdır! Patronlardan ve onların hükümetinden işçiler ve toplumun tüm ezilen kesimleri için demokrasi ve özgürlük beklemek hayaldir. Gördük ki, patronların demokrasisi bize işsizlik, esnek ve güvencesiz çalışma koşulları ya da ölümden başka bir şey vaat etmiyor. Gördük ki, işçilerin yönetmediği bir sendika işçilere yaramıyor. Gördük ki, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız! Demokrasi ve özgürlük için, grev, sendika ve toplu sözleşme hakkı için, birleşik bir mücadele için, sabırla fabrika fabrika, atölye atölye çalışmalı iş yeri komitelerimizi ve bu komitelere dayalı bir sendika anlayışını örgütlemeliyiz. Kurtuluşumuz için bulunduğumuz her alanda İşçi Demokrasisi‘nin mücadele araç ve yöntemlerini geliştirmeliyiz!

Yorumlar kapalıdır.