İş cinayetleri: “Hukuk devleti” ise cezasızlık niye?
Sakarya/Hendek’te 3 Temmuz 2020 tarihinde bir havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlama sonucunda yedi işçi hayatını kaybetmiş, pek çok işçi de yaralanmıştı. Her iş cinayeti yargılamasında olduğu gibi hiçbir önlemin alınmadığı, güvenlik tedbirinin uygulanmadığı, yalnızca kâr hırsıyla üretimin devam ettiği fabrikada yaşanan patlama nedeniyle yargılanan sanıklar “ihmalen” öldürme suçundan cezalandırıldı.
Yargıtay ise fabrikanın patronu olan sanık hakkında ihmalen öldürme suçundan cezalandırılma kararı verilmesini hukuka aykırı buldu. Riskli üretim yapan bu fabrikada patronun 25 yıldır bu işin içinde olduğunu; daha önce meydana gelen patlamalara ve uyarılara rağmen güvenli bir çalışma ortamı sağlamaya çalışmak ve patlama riskine karşı güvenlik tedbirleri almak yerine izinsiz şekilde barut üretimi yapılması ve depolanması gibi kâr hırsı ile yalnızca üretimi artırmaya yönelik hareket ederek çalışanlarının güvenliklerini hiçe sayması nedeniyle, yaşanan patlama neticesinde oluşabilecek sonucu öngörebileceği değerlendirmesini yaparak, söz konusu patronun öldürme suçunu kasten işlemiş olduğunu, diğer sanıklar yönünden verilen cezaların da yetersiz olduğunu belirterek önceki kararı bozdu.
Aslında Yargıtay, tüm iş cinayetleri ile ilgili yürütülen yargılamalarda, gerek adalet arayan işçi ailelerinin, gerek hak savunucularının gerekse kamuoyunun taleplerine nadir görülen şekilde cevap verdi. Bu karar ile fabrika patronuna “Patlama riskini bilmene rağmen, engellemek yerine daha fazla para kazanmak için işçilerinin ölümünü göze almışsın” demiş oldu. Buna karşılık Yargıtay’ın söz konusu kararından sonra, 13 Mayıs 2025’te görülen ilk duruşmada fabrikanın patronu şu sözler ile ülkedeki iş cinayetleri konusunda yargının tutumunu ve rejimin cezasızlık politikasını gözler önüne serdi: “Soma’da 301 kişi öldü, orada bu cezayı vermediniz. Türkiye genelinde patlayan fabrikaların hiçbir patronu tutuklanmadı, ihale bana kaldı.” Hukuk sistemindeki cezasızlık politikaları nedeniyle artık mahkemelerce “olması gereken” hukukun uygulanması karşısında sanıklar “sitem ediyor”.
Biz bu durumla ilk kez karşılaşmıyoruz. Rejim bir yandan “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir” derken diğer yandan uyguladığı cezasızlık politikaları nedeniyle iş cinayeti failleri, kadın cinayeti failleri, cinsel istismar failleri sokaklarda geziyorlar ve “Üç ay yatar çıkarım” güvencesi ile suç işlemeye devam ediyorlar. Görülen o ki patronlar korkmuyorlar çünkü 300-500 işçi de ölse ceza almayacaklarını biliyorlar ve bugün, hukuka uygun davranıp ceza vermek isteyen mahkemeye de bunun hesabını soruyorlar.
Anılan duruşma tarihinden tam 11 yıl önce, 13 Mayıs 2014’te, Soma’da yaşanan maden faciasında 301 işçi hayatını kaybetmişti. Dünya tarihinde en ölümcül 13. kaza olarak nitelendirilen bu facia ile ilgili yapılan yargılamada ise tam tersine, önce mahkeme yargılanan sanıkların kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verdi, ardından Yargıtay’ın kararı bozması ile sanıklar ihmalen öldürme suçundan cezalandırıldılar. Bugüne geldiğimizde Soma katliamı ile ilgili yargılanan hiçbir sanık cezaevinde değil, yalnızca davada işçi ailelerinin avukatlığını üstlenen Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı cezaevinde. Soma katliamı ile ilintili olduğu belirtilen kamu görevlilerinin yargılandığı dava neticesinde de 10 kamu görevlisi hakkında beraat kararı verilirken diğerleri için verilen cezalar 5-6 ay arasında. İşçi aileleri ise 11 yıl önce ulaşılan bedenlerin çoğunda kimlik tespitini bile yapamadıkları yakınlarının acısını hâlâ yüreklerinde en ağır şekilde taşıyor.
Yaşanan iş cinayetleri kapsamında yürütülen yargılamaların bilançosu fecaat. İşçiler ölmeye devam ediyor, ancak “hukuk devleti” olduğu vurgulanan sistem, ödül gibi cezalar verilmesini emrediyor. İş cinayetlerinin işyerlerinde bağıra bağıra sinyal vermesine rağmen denetim yok, tedbir yok, mezarlıklar binlerce işçi ile dolu ama patronlar yargılanmıyor. Yargılananlar ise cezaevinde değiller, fabrikalarında servetlerine servet katmaya devam ediyorlar.
İşte bu yüzden soruşturmalar etkin yürütülmedikçe, ardı arkasına facialar yaşanırken gerçek sorumlular kasten öldürme suçu ile yargılanmadıkça, işyerlerinde zorunlu işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri uygulanmadıkça ve denetlenmedikçe, insanca koşullarda çalışma şartları sağlanmadıkça sermaye emek sömürüsüne, işyerleri de emekçiler için mezar olmaya devam edecek!
Yorumlar kapalıdır.