Kanal İstanbul kimin için inşa ediliyor?

Kanal İstanbul’un planlanan güzergâhı çevresinde yapılaşmanın hızlandığına, özellikle de Sazlıdere Barajı çevresindeki inşaatlara dair haberleri görünce aklıma bazı sorular takıldı: İstanbul bu yaz ne kadar yağış aldı? İstanbul’un su kaynakları nerelerde? Kanal İstanbul bu kaynakları nasıl etkileyecek? Ve en önemlisi, Kanal İstanbul kimin için yapılıyor?

İlk olarak, geride bıraktığımız bunaltıcı yaz mevsiminin verilerine bakalım. Yaz boyunca defalarca sıcak dalgalarına maruz kaldık ve yaşadığımız kentlerin bu sıcaklara dayanıklı olmamasının bedelini ağır bir şekilde hissettik. Copernicus verilerine göre geçtiğimiz temmuz ayı dünya genelinde ölçülen en sıcak üçüncü temmuz oldu. Marmara Bölgesi içinse son 65 yıldaki en kurak ay olarak kaydedildi. Üç büyük şehirdeki barajların doluluk oranları da alarm verici seviyelere geriledi: İstanbul’da geçen yıl aynı dönemde yüzde 54,9 olan oran bu yıl yüzde 48,1’e, İzmir’de yüzde 13,2’den yüzde 4,1’e, Ankara’da ise yüzde 32,8’den yüzde 9,3’e düştü.

Tüm bunlar yaşanırken Kanal İstanbul güzergâhında, Sazlıdere havzasında binlerce konut için ihaleler açılmaya devam ediliyor. Bu, İstanbul’un içme suyu ihtiyacını karşılayan en önemli kaynaklardan birinin yok edilmesi anlamına geliyor. Yalnızca kentin su güvenliği değil çevredeki tarım ve hayvancılık da ciddi bir tehdit altında. Karadeniz ve Marmara arasındaki akıntı dengesinin bozulacağı, Marmara Denizi’nin uzun vadede canlılığını yitirip ağır kirlilik ve dayanılmaz kokuyla “ölü bir denize” dönüşebileceği defalarca dile getirilmişti. Bunun yanında sulak alanların ve ormanların yapılaşmaya açılması ekolojik yıkımı çok daha derinleştirecek.

Peki plan ne? Anadolu coğrafyası kuraklıkla boğuşurken, iktidarın ve sermayenin planı rant uğruna su kaynaklarını, ormanları ve tüm canlıların yaşam alanlarını imara açmak. Yani hükümet yanlısı zenginleri daha da zenginleştirmek. Daha önce “Yap-İşlet-Devret” modeliyle, gerekirse de milli bütçeden karşılanarak “inadına” yapılacağı söylenen bu projenin tek amacı emekçilerden toplanan vergilerin patronların kasasına aktarılması.

Sermayenin daha da zenginleşmesi için işçilerin yoksullaşmasına, iş cinayetlerinde katledilmesine, Marmara Denizi’nin yok olmasına, Kuzey Ormanları’nın talan edilmesine göz yumuluyor. Patronların siyaseti hepimizi aynı anda öldürüyorsa, kurtuluş da ancak birleşerek mümkün olabilir. Emek ve yaşam mücadelemizi birleştirelim!

İşçi ve doğa düşmanı tüm mega projeler durdurulsun!

Çevreye zarar veren işletmeler işçi denetiminde kamulaştırılsın!

İklim felaketlerinin yükü yoksul emekçilerin sırtına yıkılamaz, zenginlerden alınacak vergilerle afet fonu oluşturulsun!

Yorumlar kapalıdır.