Gazze’de kıtlığı sonlandırmak bizim elimizde!
Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan, hepimizin canlı canlı izlediği Gazze soykırımı bu satırlar yazılırken 700. gününe yaklaştı. Filistin halkının ve direniş örgütlerinin bu imha projesine karşı gösterdiği kahramanca direniş karşısında Siyonist İsrail devletinin cevabı, Gazze üzerindeki ablukayı tüm yardımları ve ticareti fiilen durduracak şekilde genişletmek oldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), yaptıkları ortak açıklamada Gazze’de resmen kıtlık olduğunu ilan etti. 114’ü çocuk olmak üzere en az 281 Filistinli açlıktan hayatını kaybetti, iki bini aşkın Filistinli ise yiyecek aramaya çalışırken işgal güçleri tarafından öldürüldü. Bu cevapla birlikte hava saldırılarının, tankların, kara işgali girişimlerinin yıldıramadığı Gazze halkını bu sefer de aç bırakarak yok etmeyi hedefleyen Siyonist devlet; hayli kabarık savaş suçları sicilini günbegün kabartmaya devam ediyor.
Gazze’yi açlıkla sınayan işgal devleti, Batı Şeria’da da ilhak projesini geliştirmekten geri durmuyor. Temmuz ayında İsrail Parlamentosu’nun (Knesset) aldığı karar ile işgal altındaki Batı Şeria’nın tamamının ilhakı onaylandı, İsrail devletinin Batı Şeria üzerindeki egemenliği ve Siyonist yerleşimcilerin fiili dokunulmazlığı “yasallaştı”. Gazze’deki ablukayla eşzamanlı gerçekleşen bu saldırı, Siyonist devletin Filistin halkını imha ve Filistin’i ilhak planını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Siyonist devletin bu artan saldırganlığını onun gücüne bir delalet olarak görmek yanlış olur. Tam aksine, İsrail’in soykırım saldırılarındaki böyle bir artışa 20 Ocak ateşkesinin öncesinde tanık olmuştuk. Tıpkı o zaman olduğu gibi uluslararası arenada gitgide yalnızlaşan, emperyalist müttefiklerini her geçen gün daha az ikna edebilen, işgalin ekonomik yükünü finanse etmekte zorlanan Siyonist devlet; yeni bir ateşkesin arifesinde tüm vahşiliğiyle kalıcı bir ateşkes ihtimalini tuzla buz etmeyi, olur da bu ateşkes gerçekleşirse anlaşma masasında elini güçlendirmeyi hedefliyor. Direniş güçlerinin ateşkesi onaylamasıyla oluşan basınç, Fransa ve Kanada’nın eylüldeki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Filistin Devleti’ni tanıyacağı yönündeki açıklamaları, Zorlu Enerji’nin İsrail’deki enerji üretiminden tamamen çekilmesiyle ufak bir kısmını görebildiğimiz ekonomik yalnızlaştırma… İsrail’in kanla boyadığı maskenin arkasında işte bu gerçekler yatıyor.
Unutmamamız gereken şey, işgal devletini yalnızlaştırma konusundaki tüm bu başarıların ne emperyalist devletlerin ne de soykırıma karşı üç maymunu oynayan gerici Arap rejimlerinin bir lütfu olduğu. Başta kahraman Filistin halkının direnişi, devamında dünya halklarının yerkürenin her köşesinden en gür sesleriyle yükselttikleri “Soykırıma hayır! Nehirden denize özgür Filistin! İsrail ile tüm ilişkileri kesin!” sloganları, Filistin halkının imhasına karşı tek güvencemiz.
Dünya halklarının soykırımı sonlandırmak ve bu yoldaki en acil görev olan Gazze’deki kıtlığı bitirmeye yönelik girişimleri bugün Sumud Filosu’nda somutlaşıyor. Onlarca gemi ile İspanya’dan, Tunus’tan ve diğer limanlardan hareket eden filo, Gazze’deki ablukayı kırmayı hedefliyor. Gazze’ye su, gıda ve ilaç ulaştırmak bizim elimizde! Sumud Filosu’nun bu girişimini tüm gücümüzle destekleyelim, Gazze’de kıtlık ve soykırıma karşı seferber olalım! Nehirden denize özgür Filistin!
Yorumlar kapalıdır.