8. dönem memur TİS’inin anlattıkları
Yaklaşık 4 milyon memurun ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2026 ve 2027 yılları arasındaki çalışma koşullarını belirleyecek 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmeleri 27 Ağustos tarihinde nihayete erdi. TİS masasında anlaşma sağlanamaması üzerine korkulan oldu ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na gidildi. Kurul’dan memur ve memur emeklilerine sefalet zammı reva görüldü. Hakem Kurulu’ndan çıkan zam oranları 2026 yılı için yüzde 11+7, 2027 yılı için ise yüzde 5+4 oldu. Ayrıca taban aylığına 1000 TL’lik bir artış yapıldı.
Beklenen ama engellenemeyen ihanet!
Görüşmelerin başında görece yüksek zam talebiyle masaya oturan yetkili sendika Memur-Sen, taban basıncının da etkisiyle sokağa inmiş, ardından da iş bırakma kararını açıklamıştı. 18 Ağustos Pazartesi günü diğer kamu konfederasyonlarının (Kamu-Sen, Birleşik Kamu-İş, Kesk vb.) da katılımıyla bir günlük iş bırakma gerçekleşti. Fakat memurların en mücadeleci kesimi olan öğretmenlerin tatilde olması ve konfederasyonların da gerçek bir hazırlığının olmayışı, iş bırakma eylemini sembolik düzeyde bıraktı. Ayrıca Tek Adam rejimi eyleme katılımı zorlaştırmak için TCDD ve PTT gibi kurumlarda eyleme katılan memurlar hakkında soruşturma başlatacağı tehdidinde bulundu. Devam eden süreçte rejimin temsilcileri memurlara kırıntıları teklif etmekte ısrarcı olurken, Memur-Sen ise Tek Adam rejiminin politikalarını eleştirmek yerine memur ve kamu işçileri arasında ayrımları derinleştirmeyi seçti. TİS görüşmelerinde taban öfkesinden dolayı imza atamayan Memur-Sen, çoğunluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan Hakem Kurulu’na katılmayı kabul ederek beklenen ihanete de imza atmış oldu. Oysa Hakem Kurulu’nun toplanabilmesi için en az 8 üyenin olması gerekiyordu ve yetkili 3 sendikanın katılmayı reddetmesi kurulu devre dışı bırakabilirdi. Bu ihtimal gerçekleşseydi süreç meclise gelecek ve rejimin üzerindeki basınç artacaktı. Fakat Memur-Sen daha önce olduğu gibi rejimin payandası olmayı tercih etti. Memurların hak ettiği koşullara ulaşmak için başta Memur-Sen olmak üzere rejimin güdümündeki sendikal bürokrasiyi aşma zorunluluğu kendini bir kez daha ve acı bir şekilde hatırlattı.
Rejim küresel finans kapitalin emrinde!
8. Dönem Kamu TİS görüşmeleri, Kamu Çerçeve Protokolü sürecinde kamu işçilerine verilen zam oranı ile birlikte düşünüldüğünde Tek Adam rejiminin yapmak istediği aşikâr: emeğin payını küçültürken sermayeyi büyütmek. Kamuda gerçekleşen her iki TİS için rejimin referans noktasını hedeflenen enflasyon oranları oluşturuyor. TÜİK’in açıkladığı ve gerçeği yansıtmayan enflasyon oranının bile oldukça altında olan hedeflenen enflasyon, küresel finans sermayesinin talepleri doğrultusunda belirleniyor. Mehmet Şimşek ile özdeşleşen Orta Vadeli Program’ın enflasyonu düşürmek ve ülkeye sıcak para çekmek adına şart koştuğu ekonomik yıkım programı kamu işçisi veya memur ayrımı gözetmiyor, bütün emekçilerin sofrasını küçültüyor. Oysa ne enflasyonu emekçilerin ücretlerine yapılan zamlar yükseltiyor, ne de ülkede bir kaynak sorunu var. Emekten yana bakanlar için kaynak var. Örneğin geçtiğimiz ay Koç Holding’in vergilerinin yüzde 90’ını silindiği açıklanmıştı. Bu vergileri tahsil etmekle başlanabilir ve rejimin büyük şirketlerden sildiği kurum vergilerinin peşine düşülerek devam edilebilir. Türkiye ekonomisi büyüyor ama emeğin payı küçülüyorsa, yapılması gereken bu zenginliği üreten işçi ve emekçilerin lehine çözümler üretmektir. Bu yüzden en zengin kesimden servet vergisi alınmalı ve bu kaynaklar emekçilerin yararına kullanılmalı.
Yorumlar kapalıdır.