Erdemir’de kriz fırsatçılığı
Karadeniz. Ereğli Zonguldak ili sınırlarında şirin bir sahil kasabası. Ereğli’yi diğer sahil kasabalarından ayıran ve bir balıkçı kasabasından bir sanayi şehrine dönüşmesini sağlayan kurum ise, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları. Erdemir sayesinde hızla sanayileşen ve göç alan ilçe, yıllar içinde önemli bir sanayi kenti halini almış.
İlçede Erdemir’in yanı sıra irili ufaklı metal, boru fabrikaları ve atölyeleri bulunmaktadır. Ayrıca 5 bine yakın işçinin çalıştığı tersaneler ilçedeki önemli işkollarından biridir. İlçenin çok yakınındaki Kandilli bölgesindeki devlete ait ocaklar kapanmıştır. Ancak yine yakın bölgelerde özel sektöre ait bir dizi irili ufaklı maden ocağı bulunmaktadır. İlçe ayrıca bir maden bölgesi olan Zonguldak’a 45 dakika uzaklıktadır.
Özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce, önemli hak mücadeleleri geliştiren Erdemir işçileri, bu mücadeleleri sayesinde maaşlarını ve sosyal haklarını geliştirmişlerdir. Böylece şehirde refah düzeyi, benzeri bölgelere kıyasla daha gelişmiştir. Gündelik hayat, Erdemir’de çalışanlara bağlı olduğu için, Erdemir işçisi mücadelelerinde Ereğli halkını da yanına rahatlıkla çekebilmiştir. Oy kaybetmekten korkan hükümetler de bu tepki karşısında genellikle geri adım atmışlardır. Ancak bu birliktelik darbenin ardından dağılmış, mücadeleci işçilerin büyük bir kısmı fabrikadan atılmıştır.
Darbeden sonra saldırılar başlıyor
İşçileri başıboş bırakmak istemeyen hükümetler ve MESS (Metal İşverenleri Sendikası), işçilerin başına Türk Metal denen işçi düşmanı sendikayı ve onun 34 yıllık Genel Başkanı Mustafa Özbek’i (Ergenekon davası sanığı) musallat ettiler. Bu sendika eliyle emekçilerin mücadelesini engellemeye çalıştılar. 90’lı yıllarda Türk Metal’in saltanatını yıkmak isteyen bir grup işçi Birleşik Metal’de örgütlendi. Çoğunluğu sağlamalarına rağmen, Hükümetin, Erdemir yönetiminin, Türk Metal’in ve bunların yönlendirdiği bazı çetelerin baskıları ve masa üstü oyunlarıyla sözleşme hakkını alamadılar. AKP iktidarı ile birlikte, Çelik-İş sendikası fabrikada etkin olmaya çalışsa da, hükümetin desteğine rağmen, başarılı olamamıştır.
Erdemir işçilerinin kazanımlarından rahatsız olan hükümetler, fabrika yönetimleri, özellikle taşeronlaşma yöntemiyle işçilerinin haklarını gasp etmeye, ücret ve sosyal hakları kısıtlamaya çalışmış ancak tam anlamıyla başarılı olamamıştır. Gerçek saldırı özelleştirme ile başlamıştır. Özelleştirmenin ardından fabrikayı satın alan OYAK, kademeli olarak işçileri emekli etmeye başlamış, içeride çalışma şartlarını ağırlaştırarak işten ayrılmaları teşvik etmiştir. O dönemde yapılan tüm uyarılara rağmen Erdemir işçisi özelleştirmeye karşı topyekûn bir mücadele verememiş ve geldiğimiz noktada kazanımlarını yitirmeye başlamıştır. O gün konuştuğumuz birçok işçi arkadaşımız özelleştirmenin sonuçlarının bu kadar ağır olacağını tahmin etmiyordu. Hatta iyi olacağına inananlar vardı. İşçiler, Türk Metal’in de yönlendirmesiyle, sadece fabrikanın yabancılara satılmasına itiraz eder hale gelmişlerdi. Sonunda fabrikayı, Türk silahlı kuvvetlerinin bir şirketi olan OYAK aldı. Sonuç? Pervasız bir saldırı ile karşı karşıya kalındı.
Erdemir ve İsdemir’de yüzde 35 ücret indirimi, tersanelerde maaşsız çalışma
Özelleştirmenin ardından, hem Erdemir’i, hem İskenderun Demir Çelik Fabrikaları’nı (İSDEMİR) alan OYAK, krizi bahane ederek çalışanlarının maaşlarında 16 ay boyunca yüzde yüzde 35 indirime gitti. Sözleşmeyi kabul etmeyen işçileri ise, İş Kanunu’nun 22. maddesinden işten attılar. Bu maddeye göre “esasta değişiklik” yapan işverenin önerdiği sözleşmeyi kabul etmeyen işçiler işten çıkarılabilirler.
Erdemir’de 7025 işçi ve İsdemir’de 6157 işçi çalışmaktadır. 2006 yılı kârı 685 milyon lira, 2007 yılı kârı 640 milyon lira, 2008 yılı kârı 227 milyon 693 bin liradır. Yani Erdemir yıllardır kâr eden bir kurum. Ve bu kuruma yıllardır kâr ettiren işçiler, ekonomik daralmanın bedelini ödemek zorunda kaldılar. Erdemir işçisi 16 ay sonra yüzde 55 zam alarak ancak eski ücretlerine geri dönebilecek. Erdemir yönetiminin gerçek niyeti, daha az işçiyi, daha ağır çalışma koşullarında ve daha düşük ücretle çalıştırmak; dolayısıyla kârını daha da arttırmaktır. Bu, Başbakan’ın deyimiyle “krizi fırsata çevirme”, bize göre ise kriz fırsatçılığıdır.
Tüm bu hak kayıpları bölgede hızlı bir yoksulluğa neden olmaktadır. Gelir seviyesi hızla düşerken işsizlik görünmemiş oranda artmakta, esnaf zarar etmektedir. 5 bin işçinin çalıştığı tersanelerde işçiler 3-4 aydır düzenli ücret alamamaktadır. İşsizlik korkusu insanların bir araya gelmesini etkilemekte, örgütsüzlük patronların saldırısını arttırmaktadır.
Türk Metal yönetimi işçilerine ihanet etmiştir
Bütün bu olup bitenler karşısında Türk Metal yönetimi ne yaptı? Zam sözleşmesine oturması beklenen Türk Metal Sendikası, bu sözleşmeyi kolayca kabul etti. Hatta Ereğli Şube Başkanı Yusuf Ziya Odabaş’ı protesto edenlerin işten atılmasını sağladı. Yıllardır işçi çıkarılmasına göz yuman, hatta işçi çıkarılmasını sağlayan Türk Metal, 1400 işçi atılmasını engelledik diyecek kadar da hayâsızdır. Türk Metal’in bu ihaneti sadece Erdemir ve İsdemir işçilerini değil, ülkedeki tüm emekçileri etkileyecektir. Erdemir gibi kârlı bir firmayı örnek gösteren patronlar, bizlerden ve sendikalarımızdan daha düşük ücretleri kabul etmemizi isteyeceklerdir. Türk Metal Yönetimi derhal bu ihanetten geri dönmeli ve bir tek işçi çıkarılmadan, bizlerin ücretlerinin eski haline dönmesini sağlamak için mücadele etmelidir. Sendika yönetiminin görevi patronlarla işbirliği yapıp işçiyi satmak değil, emekçilerin birliğini sağlayarak biz işçilerin haklarını patronlardan korumaktır. Mücadeleci işçiler bu ihanete suskun kalmamalı, işbirlikçi şube yönetimini değiştirmek için tabanda örgütlenmelidir. Aksi halde koşullarımız daha da kötü olacaktır.
Erdemir ve İsdemir yıllardır kâr eden kurumlardır. Bugün biraz zarar ettilerse bunun zararını neden işçiler çekmek zorundadır? Zarar ettiğini söyleyen Erdemir’de nasıl olmuş da ücret indiriminin ardından siparişler artmıştır? Erdemir ve İsdemir yönetimlerinden tüm mali defterlerini biz emekçilerin denetimine açmasını istiyoruz. Bizler Erdemir’in ve İsdemir’in zarar etmediğini biliyoruz. Zarar ettiği iddia olunan bu fabrikalar işçilerin denetiminde yeniden kamulaştırılmalı, işten atılan işçiler geri alınmalı, ücretler ve sosyal haklar yeniden eski haline döndürülmeli, taşeronlaşma kaldırılmalıdır. Ayrıca tersanelerde, demir haddanelerinde, boru fabrikalarında sigortasız bir tek işçi kalmamalıdır. Aylardır ödenmeyen ücretler ivedilikle ödenmeli, sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bütün bunlar için işçilerin birlikte hareket etmesi, kararlı olması, işbirlikçi yönetimden kurtulup sendikalarını mücadeleci bir işçi örgütüne kavuşturması şarttır… Görev budur…
Yazan: Fuat Karahan (28 Mayıs 2009)
Yorumlar kapalıdır.