TEKSTİL – İşyerindeki sorunlar

Merhaba arkadaşlar, ben iki katlı 30 kişililik bir iş yerinde çalışıyorum. Alt katta çalışan işçi sayısı 20, üst kata çalışan sayısı 10. Alt kat kişiye özel sipariş üretimi yapıyor, üst katta normal seri üretim yapıyoruz.

Patron genellikle alt katta müşterilerle ilgilendiği için üst katla fazla ilgilenmiyor. Üst katta ustabaşı yok. Aslında bu biz işçilerin de genelde istediği bir ortam. Ama bu sadece madalyonun güzel yüzü. Bir de madalyonun öteki yüzü var. Durumun böyle olması aslında patronun ilgilenmediği anlamına gelmiyor. Örneğin çıkması gereken iş adeti tam da onun istediği gibi çıkıyor. Peki bunu nasıl yapıyor? Çok basit. Bütün iş yerlerinde var olan patronun adamları, biz bunlara ajan diyelim bizim katımızda da mevcut.

Bu ajanlar biz işçilerle konuşurken içimizden biriymiş gibi davranıyorlar. Bunu fark etmek zor olabilir. Ama insan bir işyerinde çalıştıkça, zamanla içerde çalışan kişileri tanımanın o kadar da zor olmadığını anlıyor. Ben de zamanla patronun ajanlarını tanımaya başladım. Bu ajanlar iki kişiden oluşuyor. Ajanların görevi üst katta çalışan arkadaşlarımın en ufak bir hatasını bile patrona yetiştirmek. Hatta bir kişinin tuvalette ne kadar zaman geçirdiğini dahi dakikası dakikasına patrona yetiştiriyorlar. Ama bunu yapmalarına bile gerek yok. Çünkü malum, dünyada ve ülkemizde süren küresel mali krizin bizlerin sırtına yüklenmesiyle yükselen işsizlik karşısında işsiz kalmamak için işçiler işine dört ele sarılıyorlar. Patron ajanları da bu durumun farkındalar. İşini kaybetmemek için patrona yalakalık yapıyorlar. Aslında bu durumun biz işçilere zarar verdiği kadar onlara da zarar vereceğinin farkında değiller. Çünkü patronun adamı yoktur sadece çıkarı vardır.

Örneğin bir yıldır zam alamıyoruz. Tabiî ki bahaneyi sormaya gerek yok. Malum, kriz. Aslında krizin bu iş yerini teğet geçtiğini söyleyebilirim. Başbakanımızın söylediği gibi kriz Türkiye’yi teğet geçti derken bu patronları kast ediyordu sanırım. Çünkü kriz patronların fırsatçılığı haline geldi. Örneğin patronun dış ülkede mağaza sayısı 13 iken 20’ye çıktı. Benim bildiğim kriz olduğunda işlerin olmaması lazım. Ama biz iş yetiştiremiyoruz. Maaşlarımızı aldığımız zaman patronun bizlere yaptığı açıklama şu: “Arkadaşlar ben bu paraları zor topluyorum.” Ama biz işçiler biliyoruz ki paralar zor toplansa 13 olan mağaza sayısı nasıl 20’ye çıkar? Ben de bu durumu elimden geldiğince çalışan arkadaşlarımla paylaşıyorum. Bunun üzerine zam konusunu patronla iki kere konuştuk. Patronlarsa bize kasım ayında zam yapabileceğini açıklamakla yetindi. Bunun üzerine arkadaşlarla kasımda yapılacağı söylenen zam konusunu tartışmaya başladık. Bunu gören ajanlar bize doğru kaymaya başladılar. Ama bizler bu durum karşısında temkinli davranıp önlemimizi almak zorundayız çünkü su uyur patron uyumaz.

Yorumlar kapalıdır.