Suriye ve Ermenistan protokolleri ve Türkiye dış siyaseti üzerine

Ortadoğu ve Kafkaslarda emperyalizmin barış güvercini rolünü üstlenen ve “demokratik açılım” sürecinden geçen Türkiye’nin dış siyaset projesi oldukça mesafe kat etti.

Suriye ile sınırdan vizesiz geçiş uygulaması başlarken, “yapay sınırların kalkması” dahi konuşulur hale geldi. Ermenistan ile ise sınır kapısının kaldırılması amacı güdülüyor.

Bu gelişmelerden yola çıkarak, geçmişte en ufak bir gerginlikte savaş tamtamlarının çalınmaya başlandığı bu iki ülkeye karşı bugün, mevcut emperyalist projenin somut barış olanakları sunduğu iddia ediliyor.

Suriye ile Hatay meselesi ve Fırat-Dicle suları cumhuriyet tarihi boyunca sürekli bir sorundu. Ermenistan ile ise soykırım ve Azerbaycan meseleleri aşılması teklif dahi edilemez bir sorundu ve bu ülke ile iyi ilişkiler hayal dahi edilemezdi. Öte yandan, kesin bir stratejik ortaklık ve dostluk ilişkisi içerisinde sürdürülen İsrail-Türkiye ilişkileri, hiç olmadığı kadar kötü durumda.

Emperyalizmin enerji projesi ve bir enerji koridoru olarak Türkiye

Ortadoğu ve Kafkaslar üzerindeki emperyalizmin temel gündemi bölgedeki enerji yönetimi ve transferi sorununu en güvenilir ve de külfetsiz şekilde çözmek. Bu bağlamda, Kafkaslar ve Ortadoğu için emperyalizmin enerji planının içerisinde Türkiye kilit bir rolü üstlenmekte ve bir enerji koridoru haline gelmiş bulunmakta.

Emperyalist kapitalizm en büyük sektörlerinden biri olan enerji sektörünü asla şansın korumasına terk etmez. O kendi enerji koridorunu, tehlike ve sürtüşmelerin gündemde olduğu bir coğrafyaya inşa etmez.

Bugünkü barış ve dostluk rüzgârlarının esmesi için diplomatik baskı ve desteklerini esirgemeyen ABD ve AB’nin tavırlarını, Türkiye’nin aktif rolünü ve imzalanan protokolleri bu çerçevede okumak gereklidir.

“Barış” atmosferinin güvenilirliği

Emperyalizm bu gün konjonktürel (duruma bağlı) olarak bölgede barışın yerleşmesi projesini hayata geçirmeye çabalıyor. Ancak emperyalizm için hiçbir şey, özellikle de barış, konjonktürel olduğu zaman güvenilir değildir. Kalıcılığı daima sorgulanır.

Bugünkü barış rüzgârı ve enerji koridoru projesi burjuvalara yüksek kârlar vaat etmekte. Ancak yarın savaş yeniden kârlı hale gelirse, ya da enerjinin paylaşımı gün gelir de değişirse, bu barış rüzgârları da ters yönde esmeye başlayacaktır.

Barış rüzgârının suniliği

Öte yandan bugünkü diplomatik ilişkiler Ortadoğu ve Kafkaslar için gerçek bir barışı vaat etmekten oldukça uzak.

Ortadoğu’da barıştan bahsetmek istiyorsak, öncelikli olarak kendi varlığı Arapların sürekli olarak sürülmesi ve imhasına bağlı olan Siyonist İsrail Devleti’nin yok olması gerek. Çünkü bölgedeki bitmeyen kanlı savaşların en güçlü motifi O. Ve halen İsrail’in bölgedeki faaliyetinin ABD, AB ya da Türkiye tarafından kınanması ve saldırılarını durdurması için herhangi bir baskı uygulaması söz konusu değil.

Kafkaslarda ise Azeriler ve Ermeniler arasındaki sürtüşme sonlandırılmış değil ve Ermenistan işgali altındaki Azeri topraklarının kaderinde halen kapitalist bir erteleniş söz konusu.

Bunun yanı sıra, Suriye ile Türkiye arasındaki tarihsel husumet konuları çözülmemiş ve yalnızca hasıraltı edilmiş durumda. Ermenistan ile kurulan bağlar ise, yalnızca geçmişten ve çözüm bekleyen sorunlardan bahsetmeksizin sürdürülebiliyor.

Bu kapitalist “dostluk” kısa vadede pek çok yenilikler yaratacak olsa da, uzun vadede yeni sorunlara gebedir.

Tüm bu olup bitenler proletarya enternasyonalizmini sahneye çağırıyor.

Yazan: Sedat D. (27 Ekim 2009)

Yorumlar kapalıdır.