İşçi sınıfı ve Kürt halkı Taksim’de 1 Mayıs’ı kitlesel şekilde kutladı!

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yüz binlerce emekçi Taksim Meydanı’nı doldurdu. BDP öncülüğünde Kürt halkının 1 Mayıs’a kitlesel katılımı ise ayrıca çok önemliydi. 12 Haziran genel seçimleri öncesi işçi sınıfının, emekçi yoksulların ve Kürt halkının 1 Mayıs meydanında bir araya gelmesi hiç kuşkusuz Emek, Demokrasi ve Özgürlük açısından çok ayrı bir anlam ve değer ifade etmektedir.

İşçi Cephesi olarak işçi sınıfının öncülüğünde tüm ezilen ve sömürülen kesimler açısından daha adil, daha eşit ve daha özgür bir hayatı kurmanın anahtarının da bu birliktelikten geçtiğine inanıyoruz.

Evet, emek örgütleri, emekten yana siyasi çevreler, Kürt halkı, kadın kurtuluş hareketleri, doğa ve insanın barış içinde bir arada yaşamasından yana olanlar kısaca insanın insana zulmünün ve kulluğunun bitmesini isteyen tüm kesimler 1 Mayıs gibi tarihsel bir günde bir araya geldiler. Ne yaşadığımız hayat kaderimiz ne de başımıza çöreklenmiş tiranlara mecburuz dediler ve haykırdılar:

Değiştirebiliriz!

İnsanın insana kulluğunu bitirebiliriz!

Adil, eşit ve özgür bir hayatı kurabiliriz!

Kendi kaderlerimizi tayin edebiliriz!

İhtiyacımız olan sadece birlik ve mücadele!

Nitekim Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Suriye’ye dek onlarca ülkede gerçekleşen devrimler, halk ayaklanmaları ve halen sürmekte olan mücadeleler de başımızdaki zorbalara, sömürücülere mecbur olmadığımızın en taze kanıtlarını sunmaktalar.

Bu çerçevede 1 Mayıs’ta Taksim’den Arap devrimlerine yüz binlerin selam göndermesi, onların mücadelelerini sahiplenip örnek alması, onlardan öğrenmesi işçi sınıfının ve emekçi yoksul halkların enternasyonal birlikteliğinin de kıymeti tartışmasız bir örneğini sundu.

Kürt halkının kendi kaderini tayin etme hakkının önündeki tüm engellerin kaldırılması mücadelesinde işçi sınıfı ve emekçi yoksullar en önemli müttefiktirler. “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!” sloganında hayat bulan bu gerçek 1 Mayıs günü Taksim Meydanı’na da damgasını vurdu.

On yıllardır devam eden neoliberal karşıdevrimle ve son dünya kriziyle yerle bir edilmek istenen hak ve özgürlüklerin savunusu ve yeni kazanımların elde edilmesi, işçi sınıfı hareketinin tartışmasız en temel mücadele hattını oluşturmaktadır. İşsizlik, yoksulluk, örgütsüzlük, baskı ve şiddet uygulamaları dünyada olduğu gibi Türkiye’de de neoliberal saldırganlığın en sıradan icraatları içinde yer almaktadır. Bu nedenle, “İşten çıkartmalar yasaklansın!” talebi aciliyetini korumaya devam etmektedir. Bu açıdan Taksim 1 Mayıs’ı neoliberal karşıdevrime hayır demenin, geçit vermemenin irade ve kararlılığın da potansiyel varlığını ortaya koydu.

Çuvaldızı kendimize!

Şüphesiz işçi sınıfı tarih yapıcıdır. Yeni ve güzel olanı inşa edebilme gücüdür. Lakin bu güç işçi sınıfının kitleselliğinden değil üretimde oynadığı rolden kaynaklanır. Ve bu rolü ancak ve ancak birlik olduğunda gerçekleştirebilir. Bir milyon kişi bile bir meydanda bir araya geldi diye devrim olmaz, hayat değişmez. Kitlesellik ayrı, birlik ayrı bir şeydir. Kitlesel birlik, kuşku yok muazzamdır. Ve devrimler örgütlü güçten doğarlar; her kafadan bir sesin çıktığı, herkesin kendini allame-i cihan zannettiği meydanlardan değil. Devrimler birlikte yapılır, aynı mücadele gibi. Devrimin de, mücadelenin de sahibi benim, patent bende diyen anlayışların egemen olduğu durumlarda ise, örneğini dünyada da Türkiye’de de yüzlerce kez yaşadığımız yenilgileri yaşamak kaçınılmazdır. Kapitalist sömürü dünyasının rekabetçi, bir diğerine yaşam hakkı tanımayan ve ancak rakibinin kanını içerek güç ve iktidar kazanan anlayışlarının tarihte sosyalist hareketlere ne büyük acılar yaşattığını unutmak mümkün değil, ama tekrarlamamak elimizde.

İşçi sınıfı devriminin, sınıf devrimciliğinin, sınıf dayanışma ve kardeşliğinin ne olduğunu tarihsel süreçler içinde birileri unuttu. Bu kuşkusuz çok büyük bir noksanlığımız. Ama esas felaket hep birlikte devrim ve sosyalizmin ters yüz edilmiş bu ucube anlayışlarına kapılmamız olacaktır. 1 Mayıs meydanında yana yana durduğun senin sınıf kardeşindir, bayrakların ayrı olsa da hepsinin rengi kızıldır. Önce hep birlikte bunu hatırlayalım, neden ve nasıl devrimci olduğumuzu da hatırlamamızı sağlayacaktır bu durum.

İşçi Cephesi: Onurlu bir iş, onurlu bir yaşam için…

İşçi Cephesi olarak geçen yıl olduğu gibi bu yıl da kortejlerin hiyerarşisine değil sınıfın birliğine olan inancımızla 1 Mayıs kutlamalarına katıldık. Sloganlarımızla, marş ve türkülerimizle, halaylarımızla işçi sınıfının ve emekçi yoksul halkların birlikteliğini güçlendirmek için Taksim Meydanı’na Şişhane kolundan yürüyerek girdik. Dört temel ana vurguyu 1 Mayıs meydanına taşımaya çalıştık:

1)Neoliberal saldırganlığa ve krizin yıkıcı sonuçlarının işçi ve emekçilere fatura edilmesine hayır dedik. Bu çerçevede taşıdığımız iki pankart; “Onurlu Bir İş, Onurlu Bir yaşam İçin Karanlığın Perdesini Yırtalım!” ve “İşten Çıkarmalar Yasaklansın!” oldu. İşten çıkarmalara, işsizlik fonlarının hortumlanmasına, sendikasızlaştırmaya, taşeronlaştırmaya, esnek çalışmaya karşı talep ve sloganlarımızı yine bu çerçevede dile getirdik. Eğitim, sağlık, ulaşım, temiz su ve barınma gibi temel insani ihtiyaçların kapitalist özel mülkiyete ve kâr hırsına kurban edilmesine hayır dedik.

2)Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır dedik. Bu çerçevede başta anadilde eğitim, kendi karar ve yönetim mercilerini oluşturmak dahil olmak üzere Kürt halkının ulusal, demokratik haklarının destekçisi olduğumuzu ifade ettik.

3)Asker-polis rejiminin demokratik dönüşümü çerçevesinde siyasal demokrasi talebimizi dile getirdik. Bu çerçevede KCK davası çerçevesinde tutuklu 2500 Kürt siyasi temsilcinin adilce yargılanması ve bir an evvel serbest bırakılması, siyasi tutuklu ve hükümlülerin üzerindeki baskı ve şiddete son verilmesi ve özgürlüklerine kavuşmaları için anti-demokraik yasa ve uygulamalara son verilmesi, tutuklu-hükümlü gazetecilerin bir an evvel serbest bırakılmaları taleplerimiz arasında yer aldı.

4)Emperyalist işgal ve saldırganlığa hayır, Arap devrimlerine evet dedik. Bu çerçevede Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de süren işgallerin derhal son bulması çağrımızı yineledik, “Emperyalizm Ortadoğu’dan Defol!” diye haykırdık. Tunus’tan Mısır’a, Libya’dan Suriye’ye Arap devrimlerini ve halk ayaklanmalarını, “Yaşasın Ortadoğu Sosyalist Federasyonu!” talebimizle selamladık.

Geçen yıl olduğu gibi kitlesel bir 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Sınıf hareketinin üzerindeki ölü toprağını atması açısından bu kitlesellik çok önemli. Lakin sadece kitlesel değil birleşik bir 1 Mayıs ihtiyacı da kendini giderek daha hayati kılmakta. Krizin faturasının işçi sınıfına ve emekçi yoksullara çıkartıldığı, neoliberal saldırganlığın pervasızca sürdüğü, emperyalist işgallerin sıradanlaştırılmaya çalışıldığı, Kürt halkının kendi kaderinin önünün kesilmeye çalışıldığı mevcut koşullar altında ancak “Birleşik, Kitlesel ve Tek bir 1 Mayıs” karanlığın perdesini yırtmamızı sağlayabilir. Ancak birleşik ve kitlesel mücadeleler Emek, Demokrasi ve Özgürlük alanlarımızın gelişmesini sağlayabilir.

Yorumlar kapalıdır.