Sosyal haklar paramparça!
Kriz teğet geçti! Onlar batarken biz büyüyoruz! Yükselen dev! Ve daha nice şamata… AKP hükümeti iftiharla sunuyor, patronlar elleri patlarcasına alkışlıyor… Gerçekte olan nedir?
Şubat ayının son gününe ait iki haber. Biri yoksulluk, bir diğeri zenginlikle ilgili…
Birinci haber, yoksullukla ilgili olan, gelir testi sonuçları üzerine.
Gelir beyanı değil, açlık beyanı!
AKP hükümeti herhangi bir sosyal güvenlik kaydı bulunmayan herkese gelirini beyan etme zorunluluğu getirdi. Gelirini bildirmek için şu ana dek 3 milyon 300 bin kişi başvurdu. İnceleme sonucu yaklaşık 2 milyon 300 bin kişinin gelirinin brüt asgari ücretin üçte birinden daha az olduğu ortaya çıktı. Mevcut brüt asgari ücret 886 lira. Üçte biri 295 lira. Diğer bir ifadeyle 2 milyon 300 bin kişi, aylık gelirim 295 liradan daha az demiş ve SGK tarafından resmi olarak kayıt altına alınmış.
TÜRK-İŞ’in Şubat 2012 ayı araştırma sonuçlarına göre ise dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 974 lira. Kısacası bir kişinin açlık sınırı 243 lira.
Sözün özü gelir beyanı olmuş açlık beyanı!
Bir kişinin açlık sınırı 243 lirayken 2 milyon 300 bin kişi, aylık gelirim 295 liradan az, demiş. Resmi olarak aç sayılmaları için arada en iyi ihtimal 52 lira fark kalmış.
Milyonlarca insanın açlık ve yoksullukla bu yakın akrabalığı kaçınılmaz bir kader mi? Şaşmaz, değişmez bir doğa kanunu mu bütün bunlar?
Zenginlik değil, tiranlık!
İkinci haber, zenginlikle ilgili olan, Türkiye’nin dolar milyarderleri üzerine.
Her yıl Türkiye’nin milyarder sayısı ve servetlerinin büyüklüğü açıklanıyor. Türkiye’de 35 adet dolar milyarderi mevcut. En tepedekinin serveti üç milyar dolar. Türkiye’nin “En Zengin 100” listesinde yer alan patronların toplam servetleri ise 95 milyar dolar!
Bir yanda aylık 295 lira gelirden mahrum 2 milyon 300 bin kişi, diğer yanda 95 milyar servetiyle 100 kişi! Sömürünün adı ne zaman kader oldu?
Tek bir adamın serveti 2 milyon 300 bin kişinin toplam gelirinin beş katı ediyor! Doğa kanunu mu? Bu derece vahşi bir paylaşımı hiçbir ormanda bulamazsınız!
İşte bu Türkiye’nin gerçek fotoğrafıdır.
Pekiyi, kasaları dolanların gözleri de doymuş mudur?
Üç milyar dolar servetiyle bu yılın birincisi Hüsnü Özyeğin, sosyal haklar diğer ülkelerle rekabette bizi dezavantajlı konuma getiriyor, diyor. Sosyal haklar dediği nedir? Hani şu kıdem tazminatı gibi haklar! 2 milyon 300 bin kişinin toplam gelirinin beş katı serveti olan adam hala Türkiye’de sosyal haklar fazla diyor.
Anlıyoruz ki, milyonlarca insan açlık, yoksulluk, işsizlik içindeyken tek dişi kalmış sosyal hakların da peşinde koşmanın adıdır zenginlik. Ve en zengin 100’ler, 500’ler listesi en yoğun sömürüyü hangi patronların daha iyi becerdiğinin iftihar vesikasıdır.
Direnç hattı
Patronlar kıdem tazminatı gibi sosyal haklar rekabette dezavantaj yaratıyor diye üzülüp, merak buyurmasınlar. AKP onun da icabına bakıyor! Aylık 295 lira geliri olan açlık sınırındaki insandan dahi 35,5 lira sosyal güvenlik primi almanın hesabına yapan AKP hükümeti elbet kıdem tazminatının da hakkından gelecektir. Diğerlerinin hakkından geldiği gibi…
Görüldüğü üzere işçi ve emekçiler için kriz teğet geçmiş değil. Büyüyen sadece patronların servetleri. AKP hükümetinin izlediği politikalar sosyal güvenliği paramparça etti, ediyor. Nüfusun büyük çoğunluğu çok daha kötü yaşam koşullarına mahkûm ediliyor. Ki bütün bunlar sadece krizle ilgili, sınırlı değil.
Ulusal İstihdam Strateji Belgesi’nin de gösterdiği üzere AKP hükümeti işçi ve emekçilere kalıcı darbeler indirmenin peşinde. Bedelini sadece bizim ya da çocuklarımızın değil torunlarımızın dahi ödeyeceği kalıcı darbeler. Kıdem tazminat hakkımız işte bu darbelerin önünde duran hayati bir direnç hattını oluşturuyor…
Yorumlar kapalıdır.