Zamlara da AKP’ye de mecbur değiliz!

AKP Hükümeti’nin dikişleri patlıyor! Geçtiğimiz günlerde bunu bir kez daha doğrulayan iki istatistik açıklandı. Ya da hükümet kendi ağzıyla bazı gerçekleri bizzat itiraf etti, diyelim.

İlk istatistik; yılın ilk 6 ayında, “Güvenlik ve savunmaya yönelik malzeme ve hizmet alımları” tutarı 732.7 milyon lirayken, sadece Temmuz ve Ağustos’ta bu harcamaların toplam 846 milyon lirayı bulmasıydı. Dolayısıyla, bütçede oluşan devasa açığın nedenlerinden biri de, aylarca süren çatışmalar ve Suriye üzerinden yapılan ‘gövde gösterisi’ idi. Ocak-Ağustos döneminde bütçe tam 8 milyar 520 milyon lira açık verdi.

AKP tam bir yavuz hırsız misali kendi cürümlerini, zarar verdiği bizlere yüklemeye çalışıyor. Afyon’daki patlamada ve çatışmalarda ölen onlarca canın hesabını vermeden bütçe açığını zamlarla bizlere fatura etti; alkolden, benzine ve birçok dolaylı vergiye de zam yağdı. Hükümet, “alkolünü tüketen, bedelini ödeyecek” diyerek sanki kendi tabanına dokunmazmışçasına poz verirken, doğalgaza ve elektriğe de zam geçikmedi. Ancak bunca savaş harcamalarının, çatışmalarda ölen onlarca insanın hesabını AKP’den başkası verecek değil!

Bütçeyi açanlar kapatsın!

Şüphesiz bütçenin neden ve nasıl açık verdiği sorusu sorulduğunda, faturasının kimlere kesilmesi gerektiği de belli oluyor. Görülüyor ki, son iki ayda yapılan güvenlik harcaması, yılın ilk altı ayında yapılan toplam harcamanın 113 milyon lira üzerinde. Bütçede bir de örtülü ödenek harcamaları var. Örtülü ödenek; yani tamamen Başbakan’ın inisiyatifinde ‘devletin milli güvenliği’, ‘devlet itibarının gerekleri’ dolayısıyla ‘kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri’ için kullanılan bu para; Temmuz ayında tüm zamanların en fazla miktarına ulaşmış durumda: Tam 127.7 milyon lira. Bu paranın içinde Suriye’ye aktarılan “kapalı istihbarat” harcamalarının da payı var. Kıssadan hisse, bütçe açığının sorumlusu savaş ekonomisinin bizzat uygulayıcıları.

Nasıl bilirdiniz?

Televizyonda onlarca ölüm haberi işitirken, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, bu savaştan övünerek bahsediyor: “Teröre karşı son üç yılda 30 yıldan 50 misli daha başarılıyız”.

Bu neyin başarısı diye sorduğumuzda, İdris Naim Şahin’den dinliyoruz: “Tüm bunlar hep nasip işi, şehitlik de, gazilik de, uzun yaşamak da, genç yaşta şehit olmak da hep nasip işidir.”

Açıklanan ikinci istatistik ise, tabloyu biraz daha berraklaştırıyor! Türkiye İstatistik Kurumu Türkiye’nin en yoksul yüzde 20’si ile en zengin yüzde 20’sinin arasında gelir farkının 8 kata ulaştığını açıkladı.

Soframızdaki ekmeğin her geçen gün küçüldüğüne kendi gözlerimizle şahit oluyoruz da, zenginin servetinin katlanması pek de nasip işine benzemiyor. Hükümet, büyüme uğruna milyonlarca çalışanın kıdem tazminatı, güvenceli iş hakkını iç ediyor; bütçenin açık vereceğinden çekinmeden teşvik, imtiyaz, vergi avantajlarıyla burjuvaziyi ihya etmeye devam ediyor. Zamları ekmeğe, suya yaparken, servet vergisine el sürmüyor.

Meclis’te ziller çaldı!

Meclis üç aylık tatilin sonunda yeniden açıldı, milletvekilleri meclisi doldurdu. Meclisin gündeminde bekleyen Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı var. Bu yasayla örgütlenmenin, sendikalaşmanın önündeki engeller kolaylaştırmak bir yana, daha da zorlaştırıldığı gibi, hükümetin, patronların daha rahat “rekabet etmeleri” için özel istihdam büroları, bölgesel asgari ücret, kıdem tazminatının kaldırılması gibi geleceksizleştirme projeleri de rafta bekliyor.

Öte yandan Kürt halkına ve meclisteki Kürt halkının siyasi temsilcilerine dönük saldırılarını ‘yeni konseptler’de sürdürecek. Bu savaş ekonomisinin ‘başarı’sını kendisine, faturasını bizlere kesmeye çalışacak. Meclis’in ilk icraatının Suriye’ye yönelik askeri müdahale yetkisi veren savaş tezkeresi olması da bu gerçeğin bir ifadesi. MHP desteğinde namlusunu Suriye’ye çeviren AKP hükümetine kuşkusuz mecbur değiliz, ne de zamlarını sineye çekmeye!

Zamlar uygulanmasın, derhal geri alınsın!

Krizin faturasını krizin sorumlusu patronlar ödesin!

Bütçe savaşa değil, eğitime ve sağlığa harcansın!

Savaş tezkeresi iptal edilsin!

Yorumlar kapalıdır.