Güvenceli iş ve insanca yaşam ücreti!

İktidara geldiği 2002 yılından bu yana AKP hükümetinin emekçi düşmanı uygulamalarının ana eksenlerinden birini işgücü maliyetlerini düşürmek oluşturdu. Bu hedefe yönelik olarak, iki yöntem sistematik olarak uygulandı ve uygulanmaya devam ediyor: düşük ücretler ve sosyal hakların gaspı. Böylece işçinin hem devlet hem de işveren tarafından bir yük olarak görülen maliyeti gittikçe azaldı; yoksulluk ve güvencesizlik ise sürekli arttı.

İşsizlik bir boyun eğdirme aracı!

Tüm bu süreçte ise ölümü gösterip sıtmaya razı etme misali “işsizlik” bir araç olarak kullanıldı. Hükümetin esnek-geçici çalışma modelleri ile ve/ya istatistiklerde iş arayan sayısını düşürmeye yönelik küçük oyunlarla işsizliği gizleme çabalarına rağmen; TÜİK tarafından geçtiğimiz ay açıklanan Eylül 2012 ayı istatistiklerine göre Türkiye genelindeki işsiz sayısı geçen yılın [2011] aynı dönemine göre 141 bin kişi artarak 2 milyon 539 bin kişiye yükseldi. Yani bugün resmi olarak bile işsizlik yüzde 9,1 düzeyine çıkmış durumda, gerçek rakam ise bunun yaklaşık iki katı… Artan işsizliğin en önemli sonucu hayatlarını işgüçlerini satarak idame ettirmek zorunda olan işçilerin bu en temel haklarından yani ekmeklerinden mahrum kalmaları. Bunun kadar önemli bir diğer sonuç ise artan işsizliğin, işçi sınıfı üzerinde bir boyun eğdirme aracı olarak kullanılıyor oluşu. 10 kişiden ikisinin işsiz olduğu, üstelik bu oranın genç nüfus içinde 10 kişiden 4’e çıktığı bir dönemde güvencesiz çalışma ve düşük ücretler hem ülkedeki hem de Avrupa’daki işsizlik üzerinden, adeta “elindeki ile yetin yoksa onu da kaybedersin” denilerek meşrulaştırılıyor.

Asgari ücret, asgari bir yaşam bile sunmuyor!

2012 yılının son günlerinde açıklanan 2013 yılı asgari ücretleri de bu türden bir meşrulaştırmanın bir sonucu oldu. Ekonominin büyüdüğünü söyleyen hükümet, bu büyümeden işçi sınıfına düşen payı Çalışma Bakanı’nın söylemiyle “elbette ülke ekonomisini gözeterek” belirledi ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu oy çokluğu ile 2013 asgari ücretlerini ilk 6 ay yüzde 4,1; ikinci 6 ay yüzde 4,4 olarak açıkladı. Buna göre 2013’te net asgari ücret 739,79 TL’den kademeli olarak önce 774 TL’ye, ardından ise 804 TL’ye çıkarılacak.

Yani, bir işçi; gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını bu ücretle karşılayacak!.. Hayır, bunu biz söylemiyoruz. Bunu yönetmelik söylüyor. 2004 tarihli Asgari Ücret Yönetmeliğine göre asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” olarak tanımlanıyor.

Doğrusu ise komisyon tarafından belirlenen ücretin Türk-İş tarafından belirlenen açlık sınırına bile karşılık gelmediği gerçeği… Çünkü Türk-İş raporuna göre dört kişilik bir ailenin yalnızca sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı Ekim 2012 için 958,01 TL!

Alım gücü sürekli düşüyor!

Hükümet tarafından belirlenen zam oranı, enflasyon oranına dayandırılıyor. Oysa DİSK-AR tarafından hazırlanan rapor bu konudaki örtbası da açığa seriyor: Enflasyon oranlarının belirlenmesi noktasında kullanılan ürün sepetinde asgari ücretle geçinen bir işçinin temel ihtiyaçları yeterli ağırlığa sahip değil.

Raporda, son 1 yılda en temel ihtiyaçlara karşılık gelen ekmek, yağ, elektrik, su, odun ve kömürde yaşanan fiyat artışları ile alım gücünün büyük oranda düşmüş durumda olduğuna işaret ediliyor. Ancak bu ürünler enflasyon sepetinde yeterli ağırlığa sahip olmadığı için enflasyon oranını düşük gösteriyor ve asgari ücrette rakamlarla gizlenmeye çalışılan bir yoksullaşmayı açığa seriyor.

Bugün resmi olarak 16 milyon ücretli işçinin yüzde 44’ü asgari ücretle çalışıyor ve bu sefalet düzenine mahkum ediliyor. Çünkü bir toplu pazarlık sürecini gerektiren asgari ücret kapalı kapılar ardında hükümet ve işverenin sınıf çıkarları doğrultusunda belirleniyor ve dayatılıyor.

En temel hak olan güvenceli bir iş ve insanca yaşam ücreti ise bugün bu nedenle en önemli mücadele taleplerimizden biri olmaya devam ediyor. İşçilerin büyüyen ekonomiden payına düşen ortada, şimdi mücadeleden payımıza düşeni seçme vakti!

Yorumlar kapalıdır.