Mısır’daki vahşi katliamı nefretle kınıyoruz! Askeri-sivil hükümet defol!

Mısır’da Temmuz ayında iktidara gelen yeni diktatörlüğün askerleri ve polisleri tarafından bir katliam gerçekleştirildi. İslamcı eski devlet başkanı Muhammed Mursi’yi destekleyen göstericilerin kamp alanlarının vahşice tahliye edilmesi sonucunda, 600’den fazla kişi hayatını kaybetti ve binlerce kişi yaralandı. Bunlar bizlere ulaşan ilk rakamlar, fakat ölü ve yaralı sayısı çok daha yüksek olabilir.

14 Ağustos, ülke tarihinin en kanlı günüydü. Askeri-sivil hükümet tarafından emredilen ve yürütülen vahşi baskı, yalnızca başkent Kahire’de değil, aynı zamanda birçok şehirde cereyan etti.

3 Temmuz’daki darbeden itibaren, eski devlet başkanı Mursi’nin destekçileri, Müslüman Kardeşler’in öncülüğünde kesintisiz biçimde kitlesel seferberlikler düzenledi, Mursi’nin özgürlüğü ve yeniden devlet başkanı olarak tanınması için çeşitli meydanlara kamp alanları kurdu. Ordu birçok kez bu seferberlikleri bastırdı ve son olarak 14 Ağustos Çarşamba günü başta Adeviye Meydanı’na dönük olmak üzere, Kahire’nin çeşitli mahallelerindeki ve diğer şehirlerdeki kamp alanlarına yönelik olarak vahşi bir saldırı başlattı.

Ordunun keskin nişancılarının müdahalesini açıkça gösterir biçimde, ölenlerin çoğu başından ve göğsünden vurulmuştu. Müslüman Kardeşler’in sözcüsü Muhammed El Beltagi, “Adeviye Meydanı’nda göstericilere her taraftan kurşun yağıyor” şeklinde açıklama yaptı. Beltagi de daha sonra Meydan’a yakın bir bölgede polis tarafından tutuklandı. Müdahale sırasında öldürülenler arasında Gulf News’un bir gazetecisi ile Sky News kanalının kameramanı da vardı.

Katliamın ardından hükümet, durumu kontrol altına alabilmek ve yeni seferberliklerin önüne geçmek için bir ay boyunca olağanüstü hal ilan etti ve Kahire ve 10 bölgede (Giza, İskenderiye, Beni Süveyf, Minya, Asyut, Sohag, Kuzey ve Güney Sina ve Süveyş) sokağa çıkma yasağı uygulamaya başladı.

Dünya halkları bu katliamı reddetmeli

Obama hükümeti ikiyüzlülükle şiddeti “telin” etti, ama daha başından itibaren askeri darbeyi reddetmekten uzak durdu ve Mısır ordusuna yılda 1,55 milyar dolar askeri “yardım” yollamayı sürdürdü. Bundan amacı, Mısır ordusunun Filistin halkına karşı İsrail ile gerçekleştirdiği “barışa” olan desteğinin faturasını ödemeye devam edeceğini göstermekti. Bu nedenle de, Temmuz darbesinin ardından Mısır ordusu ve hükümeti Gazze ile olan sınırlarını kapattı.

Arap ve dünya halklarının bu katliamları durdurmak ve Mısır’da kurulmuş olan yeni diktatörlüğe son vermek için sokaklara çıkması gerekmektedir.

Başta Mursi’nin eski Savunma Bakanı olan eli kanlı zalim general Abdel Fatah al Sisi olmak üzere, bugün Mısır’da gerçek iktidarı elinde bulunduran askerler, iktidarı bir darbeyle ele geçirebilmek için, Temmuz’da Mursi ve Müslüman Kardeşler (MK) hükümetine karşı yükselen ve Tahrir Meydanı’nda toplanan milyonların seferberliğiyle gelişen gerçek halk ayaklanmasından yararlanmışlardır.

Haziran’da seferberlik halindeki halk ve gençlik hatalı bir biçimde askeri müdahaleyi ve gerçekleşen darbeyi selamlamışlardı. Hatta askerler ve onların hükümeti Mısır solunun Ulusal Selamet Cephesi’nde toplanmış olan ve aralarında Mursi’ye karşı ayaklanmayı başlatmış olan Tamarud gençlik örgütü ile yeni hükümette Çalışma Bakanını tayin eden Bağımsız Sendikalar Federasyonu’nun da bulunduğu bazı kesimlerinin desteğini almıştı. Sadece 6 Nisan gençlik hareketi askeri hükümeti desteklemekten uzak durmuştu.

Bugün Ulusal Selamet Cephesi’nde yer alan sol akımların, fulul (eski rejimin artıkları) ve liberal güçlerle birlikte yürüttükleri sınıf uzlaşmacı politikaları reddediyoruz. Sol akımların çoğunun askeri darbeye verdikleri -ve onu kitleler önünde meşrulaştıran- desteğin hesabı çok ağır olacaktır. 2011’de başlamış olan devrimden beri talep edilen köklü değişimleri gerçekleştirebilecek olan yalnızca halktır, onun emekçilerinin, kadınlarının ve gençlerinin devrimci seferberlikleri ve iktidarlarıdır.

Devrimci sosyalistler olarak, askeri darbeyi desteklemek büyük bir hatadır ve askerlere ve onların MK muhalifi politik güçlerden, patron ve emperyalizm yanlısı akımların, önce baskı politikalarını destekleyip sonra istifa etmiş olan Nobel Barış ödüllü Muhammed el Baradey gibi liderlerinden oluşan yeni hükümetine bel bağlamak demektir. Gerçek iktidar, çoktan beri binlerce MK sempatizanını baskı altında tutmakta ve tutuklamakta olan askerlerin elindedir. Söz konusu olan, halkı katleden ve Arap devriminin başarılarını tehlikeye sokan yeni bir diktatörlüktür.

Baskılara son! Yeni diktatörlük, defol! Politik tutuklulara özgürlük!

Müslüman Kardeşler’e yönelik baskıları telin ediyoruz. Bugün katledilmekte olan halk kesimleri devrimin derinleştirilmesi için vazgeçilmez kitlelerdir. Bu kesimler İslamcı neoliberal önderlikten kopmalıdırlar, ama bu ancak solun bağımsız sınıf politikası izlemesiyle olanaklı olabilir. Ayrıca askerlerin Mursi yandaşlarına yönelik bugünkü saldırıları, sol akımlara yönelik yarınki baskıları hazırlamaktadır.

Bu katliamları durdurmak ve diktatörlüğe son verilmesini talep etmek için sokağa çıkması gerekenler başta işçiler, gençler ve Mısır halkıdır. Bunu, bizzat Haziran’da Mursi’ye karşı seferber olan aynı kesimler gerçekleştirmelidir. Başta Tamarud hareketi ile Bağımsız Sendikalar Federasyonu olmak üzere bu kesimler askerlerden kopmalı ve MK’ye karşı baskılara son verilmesini ve onların tutuklanan önderlerinin ve militanlarının serbest bırakılmalarını talep etmek için sokaklara dökülmelidirler.

Sosyalist devrimciler olarak Mursi’ye ve MK hükümetine karşı seferberliği destekledik, çünkü Mursi askerlerle birlikte halkı ezmeye devam etmiş ve egemenler adına hükümet etmeyi sürdürmüştü. MK’ye en küçük bir güven duymuyoruz, zira söz konusu olan Mısır’ın en güçlü patron kesimleriyle ilişkili, patron yanlısı bir sosyal ve politik akımdır. Mursi, eski rejimden kopmayı reddederek ve onun yerine devrimi durdurmak için onlarla anlaşmalı bir geçiş sürecini yeğleyerek kendi kuyusunu kazmıştır. Bu amaca yönelik olarak da Ordu’nun ve ABD’nin desteğini almıştır.

Ama, asla bir askeri hükümeti ve onun baskılarını da desteklemeyiz. Ne de Mursi’yi ve MK önderlerini yargılayacak olanların onlar olmasını. Bunu yapacak olan emekçi halk ve onun örgütleri olmalıdır. Mısır solunun ve gençliğinin hatası da bu noktada oldu. İlerici ordu ya da darbe yoktur. Arap devriminin gündeme getirdiği köklü dönüşümleri gerçekleştirecek olan ancak emekçiler, devrimci gençlik ve halktır. Bu nedenle bütün baskılara son verilmesini, olağanüstü halin kaldırılmasını, eski başkan Mursi’nin ve tüm MK militanlarının serbest bırakılmasını, ordunun kışlasına çekilmesini, Mübarek’i deviren sendikal, gençlik ve halk örgütlerine dayalı bir hükümetin kurulmasını ve ve işçi ve halk kesimlerinin çıkarlarını gözeten bir acil durum ekonomik planının yürürlüğe konmasını talep ediyoruz.

Bir sürekli devrim dinamiğinde, kitleler seferberlik deneyimleri içinde ilerlerler ve engelleri yıkmaya başlarlar; devrimi asıl hedeflerinden saptırma kapasitesine sahip ana politik güç olarak öne çıkan politik İslam da bu engellerden biridir. Ama kitlelerin ihtiyaçlarının ve demokratik ve sosyal taleplerinin, sosyalizme doğru ilerleyen ve eski rejimin kalıntılarıyla tüm bağlarını koparan bir proje olmaksızın gerçekleşmesi olanaklı değildir. Mursi’nin iktidardan düşmesi, bu sürecin önce burjuva parlamenter demokrasinin oturtulması ve daha sonra sosyal taleplerde ileri adımlar atılması gibisinden farklı aşamalar halinde gerçekleşemeyeceğini kanıtlamıştır, zira kapitalizmden kopma doğrultusunda ilerlemeyen herhangi bir süreç, gerici güçlere kendilerini toparlama fırsatı verir. Ve eğer demokrasi ekmek ve iş anlamına gelmiyorsa, bunun 30 Haziran’da sokaklara çıkmış olan milyonlar için ne anlamı vardır? İkilem İslamcılık ile diktatörlük arasında değil, diktatörlük ile devrim arasındadır.

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi olarak tüm dünya işçilerini ve halklarını, ve kendini demokratik ve sol olarak tanımlayan tüm örgütleri, bu canice katliamları kınamaya ve yeni askeri diktatörlüğe son verilmesi talebini ileri sürmeye çağırıyoruz.

Ordunun Mısır’da gerçekleştirdiği katliamları lanetliyoruz!

Baskılara son! Olağanüstü hale son verilsin!

Mursi ve tüm Müslüman Kardeşler tutuklularına özgürlük!

Askeri-sivil hükümet defol!

Mübarek’i devirmiş olan sendikal, gençlik ve halk örgütlerine dayalı bir hükümet!

UIT-CI/UBK Koordinasyon Komitesi

İşçilerin Uluslararası Birliği-Dördüncü Enternasyonal (UIT-CI) / Uluslararası Birlik Komitesi (İşçi Cephesi, Türkiye – Enternasyonalist Mücadele, İspanyol devleti).

15 Ağustos de 2013

Yorumlar kapalıdır.