Greif direnişi, işçi sınıfının bir mevzisi
Amerikan menşeli Greif çuval fabrikasının Türkiye’de 1500 kadar çalışanı var. Bu çalışanların 1000 kadarı taşeron! 2013 yılından beri sendikalaşarak özlük haklarını savunan Greif işçileri, taşeronlaşmanın Greif’te tamamen son bulması adına, patronun taleplerini kabul etmemesinin ardından işyerlerini işgal ederek haklarını savunmaya giriştiler.
Greif direnişine destek ver!
Greif işçileri sendikalarından da doğrudan bir destek göremeden 600 işçinin bilfiil katılımı ile kurdukları örnek işyeri komiteleri ile haklarının savunusuna geçtiler.
Greif direnişinin zaferle sonuçlanması öncelikle örgütsüz olan işçi sınıfının yeni bir mevzi kazanması anlamına gelecektir. İşte bu yüzden tüm taşeron çalışanların, dahası iş güvencesinden mahrum olan her işçinin (neredeyse hepimizin) bu direnişe destek olması birincil görevlerimizden biri haline gelmektedir.
Greif direnişi maalesef ki, sınıf dayanışması ve birlikte mücadele ağının henüz kurulamadığı bir dönemde gerçekleşmiş durumda. Bu durum mücadelelerini sürdüren direnişçi işçilerin başlıca zorluklarından biri olarak önlerinde duruyor. Ancak Greif işçileri kararlıkları, yeni gelişen direnişlerle hızlıca bağ kurma çabaları ve yaratılan dayanışma ağı ile hepimize umut vermeyi sürdürüyor.
Sermaye sınıfı adına Greif direnişinin işçi sınıfı tarafından sahiplenilmesi ve sadece Türkiye değil dünya işçi sınıfı tarafından da desteklenmesi bir korkulu rüyaya dönüşebilir.
Tüm bu olanakların yanında Greif işçileri direnişlerini sadece kendi imkanları ile sürdürüyorlar. Bunun karşısında DİSK Tekstil sendikasının derhal işçilere sahip çıkması ve gelişen örgütlülüğe, direnişin zafer ile sonuçlanması için tüm kaynaklarını aktarması sonucunda bir mevzi kazanılmasını sağlaması, taşeronlaşma karşıtı ve iş güvencesi yanlısı mücadele için bir mevzi kazanmamızı sağlayabilir.
Greif direnişi ve “çağdaş sendikacılık” anlayışı
“Çağdaş sendikacılık” kavrayışı, 1990’lı yıllarda sendikaların tüm sosyal mücadelelerin yalnızca bir parçası olarak kavranılması ve de işçilerin sorunlarının çözülmesi için işverenlerle diyalog ortamının oluşturulmasını içeriyordu. 90’ların ardından sendikaların kitleselliğini yitirmesi ise hem sendikal bürokrasinin darbe alması hem de işçi sınıfının temel haklarına karşı patronlar lehine pek çok tavizlerin verilmesi sonucunu doğurdu.
Bugün gerçek bir mücadeleci sendika kavrayışını yaratmak da mücadelelerin sahiplenilmesi ve işçilerin kendi örgütlülükleri ile sendikalarının içerisinde yer almaları ile mümkün olabilir. Bu koşullar altına neredeyse çıkar sağladığı tabanını dahi yitirmiş olan sendikal bürokrasi ile mücadele dinamikleri de, sendika ağalarına karşı mücadele söylemi ile sınırlı bir hatla değil, kendi örgütlülüğümüzle sendikaların içerisine girmek ile sonuç verebilir.
Greif işçileri bu bağlamda temel haklarını kazanarak sendikal örgütlülükleri ile işyerlerine dönebilirlerse sınıfın tüm mücadeleci sektörlerinin bir mevzi daha kazanacağını söyleyebiliriz.
Bu ihtimale inanmak için iki şeye ihtiyacımız var. Birincisi Greif işçilerinin kararlılığı, ki bunu Greif işçileri bize fazlasıyla sunuyorlar. İkincisi ise Greif direnişinin etrafında bir dayanışma ağının örülmesi. Bugün Greif direnişinin zaferle sonuçlanması bizlerin de desteğine bağlı. İşçilerin kararlığı ise bizi her geçen gün daha da büyüyen bir biçimde bu dayanışmanın bir parçası haline getiriyor.
Yorumlar kapalıdır.