40 yıllık bir işçinin gözünden öncesi ve sonrası ile 1 Mayıs!

1 Mayıs öncesi: Her 1 Mayıs yaklaştığında bir tedirginlik başlar; nasıl gideceğiz, işyerinden izin verecekler mi, bir sıkıntı, bir bilinmezlik alıp başını gider…

2009’da 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiş olsa da hiçbir önemi yok. Yaptırımı olmayan kanunlar, yasalar patronlar için hiçbir önem arz etmez. 1 Mayıs’a gitmemize bu yıl da izin verilmedi. Patron, “Biz küçük bir atölyeyiz tatil yaptıramam” diye diretti. Biz de bir grup arkadaş aramızda kendimizce bir çözüm bulduk ve patrona 1 Mayıs’ta tatil yapalım onun yerine de Cumartesi tam gün çalışalım teklifi yaptık. “O zaman olur” dedi ve 1 Mayıs öncesi, Cumartesi günü çalıştık ve 1 Mayıs planlarına başladık…

1 Mayıs’ta Taksim serbest olursa işyerinden 4-5 arkadaş aramızda anlaşıp birlikte 1 Mayıs’ta kutlamalara gidecektik. Ama yasak olursa hiç kimse gitme niyetinde değildi…

Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’ta Taksim yine yasaklandı ve Taksim’de taleplerimizi dile getirmek hayalden öteye gidemedi. Tabi İDP saflarında yasak da olsa 1 Mayıs’ta Taksim’e gidebilmek için Beşiktaş-Barbaros’tan Taksim’e gitmeye çalıştık ama polisin orantısız güç kullanması, biber gazı, Toma’lar derken polis ile adeta köşe kapmaca oynadık, çok gaz yedik ve Taksim’e gitmekte başarılı olamadık.

Peki, amacımız polis ile kovalamaca oynamak mıydı? Elbette ki değil. Bizler alanda olup taleplerimizi dile getirmeyi tercih ederdik. Olmadı, olamadı. Sendikaların çapsızlığı, Taksim’e gidiyormuş gibi yapma tavrı yine bir 1 Mayıs’ın karmaşa içerisinde geçmesine sebep oldu. Aslında anlatacak çok şey var ama uzatmadan 1 Mayıs’tan sonrasına geçelim.

Ertesi gün işe gittiğimde gördüm ki çalıştığım atölyede hiçbir işçi arkadaşım Taksim’e gitmeyi denememiş. Patronun değerlendirmesi ise, “Bunlar 1 Mayıs’a değil kavgaya gitmişler. Hepsi hazırlıklıydı.” şeklinde. “Gaz maskeleri ve ellerinde sapanlar var”mış. “Yasaklamasalar bunlar olmazdı” dedim. “Siz de Yenikapı’ya gitseydiniz, inatlaşmanın ne anlamı var” dedi. Halbuki ayak direyen, inatlaşan iktidar. İşçiyi şehir merkezlerinin dışına atmak istiyor. İşçileri halktan uzaklaştırmak ve 1 Mayıs’ın ruhunu öldürmek, içini boşaltmak niyetinde. İktidar istiyor ki işçi 1 Mayıs’ta kırlara çıksın, börtü böcek peşinde koşsun, piknik yapsın.

Polisin kullandığı biber gazı, ses bombaları, Toma’lardan kimyasal su sıkması gayet masum görünürken işçilerin kendilerini korumak için taktığı gaz maskesi kavgaya hazırlık olarak yorumlanıyor, pes doğrusu.

Biz işçiler vandal değiliz. Bizi şiddet yanlısı gibi gösteren bir burjuva medya var. Bu medya, ruhunu ve kişiliğini satmış durumda. Bizim talebimiz 1 Mayıs’ta işçi sınıfı sorunlarını dile getirebilsin. Amacımız esnek çalışmaya, taşeronlaşmaya hayır diyebilmek, güvencesiz çalışmaya, açlık sınırındaki maaşa, işsizliğe itiraz edebilmek. İşçi cinayetlerine, kıdem tazminatımızın gasp edilmesine karşı durarak sesimizi yükseltmek ve hak verilmez alınır diyebilmek için 1 Mayıs’ta alanlarda olmak istiyoruz. Ve olacağız!

Yorumlar kapalıdır.