Yerel seçimlere doğru: Türk tipi başkanlığa karşı işçi tipi demokrasi

Türkiye’de demokrasinin en büyük destekçisi olduğunu iddia edenlerin demokrasiden ne anladıklarını çok iyi kavrayabildiğimiz günleri yaşıyoruz.

Pek demokrat olduğunu söyleyen kimselerin hepsinin, birinci sınıf işçi düşmanı olan Özal’a, Çiller’e, Yılmaz’a, Ecevit’e ve nihayetinde Erdoğan’a destek verdiklerini gördük.

Demokrasinin en radikalinden, çoğulculuğundan bahseden Selahattin Demirtaş’ın “1 oyluk canları var” ve “oy verin, gerisini bize bırakın” dediğini duyduk. Bizleri, “işçilerin demokrasisi mi olurmuş, çoğunluğun demokrasisi olmalı. Sadece işçiler değil herkes için demokrasi,” diyerek geri kafalılıkla suçlayanların ise Muharrem İnce’ye çağrıda bulunduklarına da şahit olduk.

Netice itibari ile “bir oyluk can” çıkmayınca ve “adam kazanınca” tüm umutlar söndü mü?

Biz demokrasinin sadece bir oya sığacağına inanmıyoruz. “Herkese demokrasi” diyen tuzağı görüyoruz.

Yerel seçimler yaklaşırken bir kez daha işçi demokrasisini düşünelim.

Bugünün sisteminde iki handikap var: Öncelikle bir düzen partisinin belediye seçimlerini kazanmasıyla yaşadığımız şehir, ilçe, mahalle patronlara açılıyor. Belediye taşeron çalıştırıyor. Tüm altyapı bizim ihtiyacımız için değil, yandaş firmalar için üst üste sökülüp takılıyor. Kısacası vergilerimiz bizim için değil, zenginlerin firmaları için kullanılıyor ve biz icraat sırasında söz söyleyemiyoruz.

Bugünün sisteminin ikinci ve ciddi handikabı şu: Başkan, seçilen belediye başkanlarını kafasına göre yerinden alıp başkasını atayabiliyor.

Peki, işçi demokrasisinde durum nasıl olur?

Öncelikle işçi demokrasisinde oy veren herkesin denetleme hakkı olur. Bugün belediye meclis toplantılarına katılamıyoruz. Çünkü patronun demokrasisi var. Eğer işçinin demokrasisi olursa bu toplantılar açık olur. Biz yalnızca oy veren olmayız. Denetleyen ve kararları hep birlikte alan oluruz.

Daha önemlisi, seçtiğimizi görevden geri çağırabiliriz. Seçilen eğer doğru çalışmıyorsa, seçenler onun görevine son verip yerine yenisini getirebilirler.

Seçilenler kalifiye bir işçinin maaşından daha fazla maaş alamazlar.

Böyle bir demokrasi en güçlü, en doğrudan demokrasi olur. Sadece patronun demokrasisi olmaz. Çünkü bu düzende yandaş patronlar işçileri kötü koşullarda çalıştırıp öldüremez. Vergileri cebe indiremez. İşçi demokrasisinde tüm ezilenler gibi kadınlar da daha güçlü yer alabilir. İlerisi, radikali ya da Türk tipi olanı değil, yalnızca böyle bir demokrasi doğayı, çevremizi ve ekmeğimizi gözetebilir.

 

Yorumlar kapalıdır.