Nedir bu vergi adaletsizliği?

Maçka Parkı’nda, havuza yakın bir ağacın altında, aynı üniversiteden mezun Zeynep ve Ahmet, uzun bir süre sonra buluşmuşlardı. Zeynep, okulu bitirdikten sonra Fransa’da bir iş bulurken, Ahmet de İstanbul Maslak’ta bir plazada çalışıyordu. Özel hayattan biraz lafladıktan sonra Ahmet, Türkiye’deki zorlukları Zeynep’e anlatmaya başladı:

– Zeynepçiğim, sen Fransa’ya attın kendini tabii kurtuldun, biz burada en iyi ihtimalle sabah 9 akşam 6 çalışıyoruz. Vergi dilimlerinden dolayı Ocak ayındaki maaşımızla, Aralık ayındaki maaşımız arasında dağlar kadar fark var. Mobbing desen, almış başını gitmiş durumda. İşyerinde birçok arkadaşım taşeron ve güvencesiz çalışıyor. Biz böyle çalışarak 65 yaşında emekli oluyoruz. Ben de fırsatını bulsam Fransa’ya kaçacağım, beni de yanına alır mısın?

– Pardon Ahmet ama bizde de durum farklı değil; her sabah 5.30’da kalkıp işe gitmek zorunda kalıyorum, işyerimiz şehrin oldukça uzağında yer alıyor. Ayrıca biz de günde 8 saat çalışıyoruz, hatta Macron dokuz buçuk saate çıkarmak istiyor. Mobbing desen bizde de oldukça fazla. Güvencesiz ve taşeron çalışma bizde de çok. Ayrıca sistem maaşımıza da göz koymuş, sürekli azaltma peşinde. Emeklilik sorununa hiç girme, Fransa’da 62 yaşından 64 yaşına çıkarmayı düşünüyorlar.

– Vay be, desene her yerde aynı… Ama bizde ücretler brüt maaş üzerinden veriliyor, paramız daha elimize geçmeden vergi alımları başlıyor. Maaş skalasına göre vergi dilimleri de artıyor ve hiçbir giderimizi vergiden düşemiyoruz. Bu ay çalışanların ödediği vergi, patronların ödediği vergilerden fazla bir hale gelmiş, çünkü patronlar bütün giderleri vergiden düşüyor. Benim içtiğim meyveli sodadan bile özel tüketim vergisi alırken; patronların yatından, pırlantasından bir kuruş özel tüketim vergisi alınmıyor.

Zeynep daha fazla dayanamayıp söze girdi:

– Bütçe açıklarını, patronlardan değil de bizden almaya çalışıyorlar da ondan. Bu sermaye düzeni sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada böyle işliyor. Fransa’da biz, bu ve buna benzer pek çok sorun için fabrikalarda, işyerlerinde birlikte mücadele etmeye başladık. Türkiye’de de öyle yapmak lazım bence.

– Evet, bir şeyler okumuştum Fransa’da olanlar hakkında ama ayrıntısını çok bilmiyordum. Haklısın Zeynep, sus sus nereye kadar? Artık dayanacak gücümüz kalmadı, hayat her geçen gün daha pahalı olmakla beraber iş koşulları da kötüye gidiyor. Yarın bu konuştuklarımızı iş arkadaşlarıma anlatacağım. Maaşımız elimize geçmeden alınan vergilere, maaşımıza uygulanan saçma vergi dilimlerine, giderlerimizi brüt maaşımızdan düşmeyen ama patronların neredeyse her giderini vergiden düşen bu sisteme karşı biz de mücadele başlatmayız.

Ahmet, Zeynep’le uzun zaman sonra ilk kez görüşmüştü ama bu son olmayacaktı. Ahmet’in işyerinde arkadaşlarına fikirlerini anlatmasıyla başlayan süreç, sisteme karşı mücadele etmelerinin bir başlangıcı mı olacaktı?..

Vergi dilimleri kazanca göre belirlensin!

Vergi adaletsizliğine karşı sınıfsal mücadeleye!

Yorumlar kapalıdır.