Küresel salgın koşullarında işçi sınıfının durumu: koronavirüs ile sınıfsal mücadele

Şubat ayının başından beri büyük oranda gündemimizde olan koronavirüs geçtiğimiz hafta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tüm dünyaya yayılan bir salgın hastalık olarak ilan edildi ve birçok devlet tarafından hastalığa karşı sıkı önlemler alınmaya başlandı.


Hastalığın yayılma seyrinin anlaşılmaz derecede hızlı olduğu İtalya gibi ülkelere hem ülke içinden hem de ülke dışından büyük tepkiler verilirken Türkiye gibi coğrafi olarak virüsün yayıldığı ülkelerin kesişme noktasında bulunan bir ülkede açıklanan vaka sayısının bu kadar düşük olması da garipseniyor.

Ancak hatırlanacağı gibi Türkiye’de daha Şubat ayında virüsün gerçekliği kabul edilmiş ve en azından halk kamusal alanda temel önlemleri almaya başlamıştı. Bu nedenle bu virüse karşı toplumsal farkındalığın diğer ülkelere göre göre nispeten yüksek olduğunu söyleyebilsek de hastalığın iktisadi ve sosyo-politik yapısal durumla ilişkisi bireysel ya da toplumsal farkındalığın ötesinde bir meseleye işaret ediyor.

Bu bağlamda şu anda tüm insanlar için oldukça ciddi bir hayati tehdit, kendini ciddi biçimde dayatan somut bir gerçek olan koronavirüsün işçi sınıfı üzerindeki etkisini, işçi sınıfının virüs karşısındaki konumunu ele almanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz.

Salgın tehdidi altında işçilerin durumu

Virüsün yayılmasının önüne geçmek için alınan önlemler kapsamında birçok ülkeden birçok şirket, beyaz yakalı çalışanlarının evden çalışması kararını aldı. Ancak aynı durum, endüstriyel üretimde çalışan işçiler için geçerli değil gibi görünüyor. Fabrikalarda ya da küçük atölyelerde çalışan işçiler halen üretimi devam ettirebilmek için işyerlerine gitmek zorunda. İtalya’nın tamamı karantina altında olmasına rağmen halen fabrikaya gitmeleri istenen işçiler virüs tehdidi altında fabrikaya gitmek istemediklerini beyan ederek grev kararı aldı ve bunun üzerineFiat yöneticileri belirli bölgelerdeki fabrikalarda 5 gün süreyle üretimi dudurmaya karar verdi. [1] [2] Ancak genel olarak salgın riski ve karantina durumuna rağmen, küçük işletmelerin daha ciddi önlemler aldığını görsek de, büyük fabrikaların üretimi durdurmamak adına sadece işçilerin kişisel temizliğine dikkat etmelerine yönelik bilgilendirmeler yaptığını görüyoruz.[3] Özellikle çalışma ortamı hâlihazırda zaten gerekli sağlık koşullarını sağlayamayan havasız, tozlu, karanlık, zor nefes alınabilen ve kalabalık tersaneler, ahşap atölyeleri ya da tekstil atölyeleri gibi yerlerde çalışan işçiler için bu virüs çok daha ciddi bir risk teşkil ediyor.

Çeşitli sektörlerde en azından sendikalar ve sözleşmeler aracılığıyla işçilerin korunabilmesi için bazı yollar -zor olsa da- varken virüse karşı en kırılgan kesim güvencesiz çalışanlar olarak karşımıza çıkıyor. Güvencesiz, süreksiz, geçici süreli sözleşmeye dayalı ya da sözleşmesiz çalışan işçiler patronlar için en kolay gözden çıkarılabilir grup. Karşılaşılan bazı durumlar şu şekilde ortaya konulabilir: Güvencesiz çalışanlar, kolay gözden çıkarılabilir olmaları nedeniyle evden çalışmaları istenmediği durumda işyerinde ya da insanlarla iç içe çalışmaya devam etmek zorunda kalmaktalar. Mevcut durumun sektörel çalışmayı mümkün kılmadığı durumlarda ise ücret alamama sorunu ortaya çıkmaktadır. Özellikle hizmet, turizm ve eğitim sektörlerindeki güvencesiz çalışma bunlara örnek olabilir. Bu alanda geniş çaplı işten çıkarmalar da çok uzak bir ihtimal gibi görünmüyor. Nitekim Fransa’da koronavirüs gerekçesiyle şimdiden 2000 kadar şirketin 30.000 kadrolu çalışanını açığa aldığı belirtilirken güvencesiz ve sözleşmeli çalışanların ise çok daha fazlasının işten çıkarıldığı tahmin ediliyor. Sağcı, neoliberal Macron hükümetinin getirdiği “kısmi işsizlik” uygulaması çerçevesinde, şirketler işçilerini açığa aldığında işçiye ücretinin %70’ini veriyor, ayrıca devletten, çalışılmayan saat başına 8.04 Euro’ya kadar ulaşan destek alıyor. [4]

Salgın sürecinde büyük bir yükün altında kalan bir diğer grup ise sağlık çalışanları. Hemşire, doktor ve hasta bakıcılar özellikle İtalya ve Çin gibi virüsün yaygın olduğu ülkelerde aşırı çalışma ve yetersiz olanaklar nedeniyle fiziksel ve ruhsal olarak büyük sorunlar yaşamaktalar.[5] Yetersiz personel sayısı, yetersiz yatak kapasitesi, yetersiz yoğun bakım üniteleri ve ekipman eksiği virüsün kolay yayılması ile birleşince İtalya’da doktorların yaşatabilecekleri hastalar arasında seçim yapmalarını gerektirecek bir prosedür uygulanmaya başladı.[6] Aynı zamanda günde 12-14 saate varan yoğun çalışma süreci, sağlık personelinin bitkin düşmesine ve virüse karşı vücut dirençlerinin zayıflamasına da sebep oldu. Nitekim bu süreçte birçok sağlık çalışanı virüs kapmış durumda. [7] Hatta bu durumun artan hasta sayısına karşın sağlık personeli sayısını düşüreceği ve daha büyük krizleri ortaya çıkaracağı öngörülüyor. [8]

A nurse at the Cremona hospital near Milan. Pic: Nurse Times

Fotoğraf 1: ‘Ateşkes an’ı’: Yorgunluktan yıkılan bir hemşire. Foto: Nurse Times

Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları İtalya gibi ülkelerde temel sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve devlet tarafından yapılan kesintiler nedeniyle giderek kötüleşti ve her ne kadar hastalığın öngörülemeyen hızlı ilerleyişi bu zor çalışma koşullarının etkenlerinden biri olsa da sağlık hizmetlerinin kapitalistleşmesi de altyapı eksikliğinin temel sebeplerinden biri olarak görülüyor. İtalya’da devletin yatak kapasitesi yetersizliği özel hastanelerden yatak “ödünç alınarak” kapatılmaya çalışılıyor.[9] Diğer yandan İtalya’da “Zengin Kuzey”de sağlık hizmetleri “Yoksul Güney”e göre çok daha gelişmiş olmasına rağmen böyle bir kriz yaşanırken virüsün güney bölgelerine yayılarak çok daha kötü sonuçlara sebep olmasından korkuluyor.

Fotoğraf 2: Kuzey İtalya’da Lodi yakınlarındaki Codogna’ya getirilen yeni hasta yatakları. Foto: Luca Bruno/Associated Press

Koronavirüse karşı mücadelede görev yapan sağlık emekçileri ağırlıklı olarak kadın. Şangay Kadın Federasyonu bu kentte göre yapan hemşirelerin %90’ının, doktorların da %50’sinin kadın olduğunu belirtiyor. Salgının ana üssü olan Hubei eyaletinde ise en ön safta emek veren sağlıkçıların 100,000 kadarının kadın olduğu ifade ediliyor. Bilhassa kır kökenli göçmenlerden oluşan asistan hemşireler en güvencesiz kesimi teşkil ediyor. Karantina nedeniyle yatakhanelerden atılan kimi emekçilerin sokaklarda yattığı bilgisi paylaşılıyor. Öte yandan Çin Merkezi Televizyonu, Wuhan’daki Renmin Hastanesi’nde 1600 kadar hemşireye depresyon ve anksiyete tanısı konduğunu bildiriyor. [10]

Çözüm arayışları

Çin’in Hong Kong bölgesinde ise uzayan çalışma saatleri ve bunaltıcı çalışma koşulları sağlık emekçilerini kısa süre önce kurulan Hastane İdaresi Çalışanları Birliği sendikasında örgütlenmeye itti. Sağlık emekçileri koronavirüs karşısında yeterli önlem almayan Hong Kong hükümetini eleştirerek 3-7 Şubat tarihleri arasında 8000 kişiyle greve çıktı. Sağlık emekçileri, İtalya’ya benzer bir biçimde, bir zamanlar dünyanın sayılı sağlık sistemlerinden biri olarak gösterilen Hong Kong hastanelerinin kamu sağlık harcamalarının kesilmesi ve yatak sayısında azalmalar nedeniyle çok kötü bir noktaya gerilediğini belirtiyor.[11]

Yunanistan’da ise Attika hastanesi emekçileri 12 Mart günü için grev çağrısı yaparak “hastalığın kitlesel bir salgına dönüşmesi halinde uygulanacak gerekli bir plan olmayışı”nı kınadı. Sağlık bütçesinin artması ve gerekli tedbirlerin acilen alınması talebiyle Agia Olga hastanesinde de 18 Mart günü için grev hazırlığı yapılıyor.[12]

Ancak sağlık çalışanlarının kötü çalışma koşullarına karşı tepki göstermesi, örgütlenmesi, hükümetler tarafından kolayca “toplum sağlığını tehdit edecek bir tepki, toplum düşmanlığı” olarak popülist söylem biçiminde emekçilere karşı kullanılabilme riskini de içeriyor.

A medic wearing a protective suit and face mask works at a triage centre in Brescia, in the region of Lombardy which has been worst affected by the crisis

Fotoğraf 3: Lombardia’nın virüsten en çok etkilenen Brescia bölgesindeki bir triyaj merkezinde çalışan sağlıkçı.

Güvencesiz işçiler içinse salgın tehdidi altında çalışmak tek seçenek gibi görünüyor. Özellikle kuryeler, “kiralık” işçiler, Uber şoförleri gibi güvencesiz çalışanlar karantina koşullarında dahi çalıştıkları sürece risk altında; çalışmadıklarında ise gelir elde etme şansları yok. Bu işçilerin mevcut durumda bir örgütü ya da sendikası da olmadığı için patronlarına karşı da elleri çok güçlü değil. Çoğu durumda çalışma koşulları, bu işçiler için virüsle enfekte olduklarında tedavi masraflarını karşılayabilecekleri şartları da sağlamıyor ve bu işçiler hastalandıklarında bu sürecin bedelini ödeyemeyeceklerinin farkındalar. Nitekim Güney Kore ve Hong Kong’da virüsün yayılması ve insanların evlerine kapanması ile birlikte evlere verilen siparişlerde bir patlama yaşandı. Müşteri ile birebir ilişki kuran işçiler için risk seviyesi bu süreçte çok çok daha artmış durumda.[13]

İtalya’da bir süredir örgütlenme mücadelesi veren ve riders olarak anılan güvencesiz motorlu kuryeler “Bir pizza için bu riske değmez: Siparişleri durdurun” başlıklı bir bildiri yayımlayarak tepkisini ortaya koydu. Bildiriye Bolonya, Milan, Roma ve Napoli’de örgütlenen kurye birlikleri imza attı. [14]

Evden çalışma ihtimali olmayan birçok büyük endüstri işçisinin durumu ise tüm diğer işçilerle birlikte ele alınmalı ancak genel yapısal çelişkiler ile çok daha yakından ilişkili olduğundan farklı bir önem arz ediyor. Patronlar karantina şartlarında bile uzun süre üretime ara verilmesi inisiyatifini çok rahat alabilecek gibi görünmüyor. Fabrikalarda birlikte çalışan, servislerde bir arada seyahat eden ya da toplu taşıma kullanmak zorunda olan işçilerin virüsten korunabilmesi için bir noktadan sonra tüm üretim faaliyetlerinin durdurulması gerekse bile özellikle ekonomik kriz yaşayan ülkelerde böylesi bir önlemin hayata geçirilmesi oldukça zor görünüyor. İtalya’nın kuzeyindeki karantina bölgelerinde şu anda market ve eczaneler dışında tüm ticari faaliyetler durdurulmuş durumda. Ancak bu tür radikal önlemlerin alınması, İtalya gibi son yıllarda ekonomik sıkıntılar yaşayan ülkeler için oldukça zor oluyor. Önlemlerin bu kadar gecikmesi ve salgının adeta “patlaması” ekonomik baskılarla oldukça ilişkili. Yani ekonomik sorunların zaten baş gösterdiği ülkelerde üretimi durdurmanın ekonomik maliyeti göze alınamadığı durumlarda üretimi durdurmanın sonuçları ile işçilerin sağlığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalınıyor.

Bu durum karşısında işçi sınıfının örgütlü tepkisine vurucu bir örnek olarak, İtalya’da metal sektöründeki Fincantieri, Whirpool, Fiat gibi fabrika işçileri ve de FEDEX-TNT’den BRT’ye artan sayıda lojistik merkezi işçileri, gerekli koruyucu ekipmanın dağıtılmasını ve önleyici tedbirlerin alınmasını savunmak için, taban örgütleri üzerinden halihazırda grev ve direnişler yürütüyor.[15]

Türkiye’de sınıf ve koronavirüs

Genel olarak Türkiye’nin mevcut koşulları göz önünde bulundurulduğunda büyük bir salgının hem siyasi hem de ekonomik krize yol açacağı ve bu krizin faturasını AKP hükümetinin kaldıramayacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle günlük hayat virüsün hızla yayıldığı ülkelerdeki gibi felç olmadan ve iktisadi faaliyetler olarak üretim ve tüketim aksamadan salgının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması hükümet açısından elzemdi. Aksi takdirde zaten kötü giden ekonomik durum ve hükümetin siyasi krizi, üretimin ve tüketimin durmasıyla daha da kötüleşecektir. Ancak bir salgın durumunda halk sağlığı ile üretimin devamı arasında bir seçim yapılacağında, daha önce işçilere karşı tutumu göz önünde bulundurulduğunda sicili oldukça kirli olan hükümetin ekonomik krizin derinleşmesini önlemek için ilk olarak işçileri gözden çıkaracağı ve üretimi durdurmanın son seçeneği olacağı aşikâr. Böylesi bir durumda, işçi sınıfı kendisinin ve sevdiklerinin sağlığını ancak kendisini bu virüsten uzak tutarak koruyabileceğini bildiğinden,Kanada’daki işçiler gibi, güvende olmadıkları şartlarda çalışmayı reddedeceklerdir. [16]

Böylesi durumlarda burjuva hükümetler her zaman işçi sınıfının haklı taleplerini ve tepkilerini kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını genel fayda olarak yansıtarak bastırma yoluna giderler. Karantina ve salgın koşullarında toplu gösteriler ve eylemler tüm dünyada yasaklanmaktadır. Yanlış politikalara yönelik bir araya gelme “halk sağlığını gözetmeyen pervasızca davranışlar” olarak kolayca etiketlenebilir. Böylesi durumlarda herhangi bir tepki göstermenin meşru dayanağı ortadan kaldırılır ve işçiler ve halk, mevcut koşullara, burjuva hükümetlerin mevcut yönetimine boyun eğmek zorunda bırakılır. İşçi sağlığını tehdit eden koşullarda çalışmaya karşı örgütlenen grevler, “işçilerin grevinin milli güvenliği tehdit ettiği” ileri sürülerek reddedilecektir.

Sağlığın giderek daha büyük oranda özelleştirildiği, artan fiyatlarla gerekli tedavi olanaklarına da yeterli beslenme koşullarına da ulaşamayan, tıkış tıkış servislerde ya da yoğun saatlerde toplu taşımalarda seyahat etmek zorunda kalan işçi sınıfı, bu salgın karşısında en dezavantajlı kesimi oluşturmaktadır. Bu nedenle herkes gibi bu virüse yakalanmamak adına yeterince sebebimiz var. Ama bu virüse karşı her sınıf eşit şartlarda olmadığından bu virüse yakalanmamak için çok daha fazla sebebimiz var. Virüs karşısında herkes eşit derecede tehlike altındaymış gibi görünse de koşullar herkes için eşit değildir. Bunun için riskin devam ettiği koşullarda fabrikalarda, havasız atölyelerde, toz toprak içinde saatlerce, bitkin düşene kadar çalıştırılmanın, riskli ortamlarda seyahat etmenin, yetersiz beslenmenin hiçbir meşru zemini yoktur.

Fabrikalarda, şirketlerde, atölyelerde ya da mağazalarda devam ettirilmesi salık verilecek üretim, genel faydaya değil, patronların bekasına hizmet edecektir. Bu nedenle, işçileri ve halk sağlığını korumak adına zorla ve tedirginlik içinde çalışmayı reddetmek bir zorunluluktur. Bu süreçte işçilerin her türlü ihtiyacı devlet tarafından karşılanmalıdır ve sağlık hizmetlerine erişim herkese eşit oranda açık olmalıdır. Salgının yayılmasına ve sınıfımızın karşılaşacağı bu tür zorluklara, bunlar karşısında verilmesi gereken kararlara hazırlıklı olmak zorundayız.


[1] https://www.altomolise.net/notizie/attualita/27813/coronavirus-assembramenti-alla-fiat-scatta-la-quattro-giorni-di-protesta-soa-e-flm

[2] https://www.corriere.it/economia/lavoro/20_marzo_11/coronavirus-fca-chiude-impianti-pomigliano-melfi-cassino-9a48d098-6373-11ea-9cf4-1c175ff3bb7c.shtml

[3] https://somuthaber.com/yazarlar/yakup-aslandogan/corona-virusu-ve-isci-sinifi/299/

[4] https://www.revolutionpermanente.fr/Des-raffineurs-a-l-Opera-de-Paris-meeting-d-exception-a-l-appel-de-la-Coordination-RATP-SNCF

[5] https://clb.org.hk/content/women-workers-frontline-battle-against-coronavirus

[6] https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2020/03/who-gets-hospital-bed/607807/

[7] https://www.businessinsider.fr/us/healthcare-workers-getting-coronavirus-500-infected-2020-2

[8] https://www.nytimes.com/2020/03/12/world/europe/12italy-coronavirus-health-care.html

[9] https://www.cnbc.com/2020/03/03/italy-to-spend-3point6-billion-euros-to-help-virus-hit-economy.html

[10] https://clb.org.hk/content/women-workers-frontline-battle-against-coronavirus

[11] https://www.businessinsider.fr/us/coronavirus-death-hong-kong-health-workers-strike-full-border-closure-2020-2

[12] https://ergatiki.gr/article.php?id=21917&issue=1413

[13]https://www.bloomberg.com/opinion/articles/2020-03-04/gig-workers-deserve-more-than-just-a-coronavirus-tip

[14]  www.facebook.com/ridersunionbologna/

[15] https://www.lavocedellelotte.it/2020/03/13/la-rivolta-operaia-per-difendere-la-salute-di-tutti-per-lo-sciopero-generale/

[16] https://www.businessinsider.fr/us/fiat-chrysler-workers-canada-refused-work-possible-coronavirus-case-2020-3

Yorumlar kapalıdır.