Tekstil işçisi: “Çalışırsak sağlığımızdan olacağız, çalışmazsak eve ekmek götüremeyeceğiz!”

Koronavirüs salgınından en yoğun etkilenen emekçi kesimlerinden biri de tekstil işçileri. Zaten normal şartlarda da güvencesiz biçimde, günübirlik çalışan işçiler, şu günlerde yoğun olarak ücretsiz izne çıkarılıyor. Normalde bahar aylarıyla beraber sezonun açılması, işsiz tekstil işçilerinin bile tekrar işe dönüp borcunu harcını kapatması beklenirken, salgın ve ekonomik kriz nedeniyle sektördeki çoğu merdiven altı atölye birer ikişer kapanıyor. Herhangi bir sağlık sigortası olmayan tekstil işçileri hem salgına karşı tamamen savunmasız konuma düşüyor, hem de geçim kaynağından mahrum kalıyor.

İşçilerin şartlarına dair bilgi almak için İstanbul Çağlayan’da çalışan bir tekstil işçisi okurumuza mikrofonu uzattık.

Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

Çağlayan’da bir tekstil atölyesinde çalışıyorum. Bu işyerine yeni başladım ama 15 yıldır tekstil sektöründeyim. Son ütücüyüm. Atölyede kadın üst grubu dikiyoruz, yani elbise, bluz, gömlek…

İşyerinde herhangi bir tedbir alındı mı virüse karşı?

Hayır. Sıvı sabun, kolonya hiçbir şey yok. Ben zaten merdiven altı olarak tabir edilen küçük bir atölyede çalışıyorum. Bizim atölyelerde işverenin tedbir alacak gücü de yok. İşveren de bizimle beraber çalışıyor; en fazla bizden 400-500 lira daha fazla para kazanıyordur. Küçük atölyelerin hepsi böyle zaten.

Tekstil işi ekonominin genel durumuna bağlı. Ekonomi iyiyse bizim işler de iyi. İnsanlar boğazından kesmeyeceğine göre giyimden kesiyorlar. O yüzden bütün büyük krizler en çok bizi etkiliyor. Koronadan da yoğun olarak etkilendik.

Atölyede kaç kişi çalışıyorsunuz?

Şu an altı kişi kaldık. Makine ve ütüde çalışıyoruz. Aslında işveren yeni makineciler almayı hedefliyordu, ama alamadan virüs nedeniyle bu noktaya geldik. Tekstil sektöründe sezon boşlukları vardır, ama bizim atölyede 12 ay iş olur. Fakat bu durum nedeniyle biz de işsiz kalacağız.

Çevrendekilerin virüs meselesine yaklaşımı nasıl?

Virüs meselesi ciddiye alınmıyor. Ben toplu taşımayla gidiyorum işe. Kendimi korumak amacıyla maske takıyorum, otobüse binince demiri selpakla tutuyorum, kendimce tedbir almaya çalışıyorum. Ama işyerinde, tedbir aldığım için benimle dalga geçiyorlar. Ben de bir gün patladım: “Bu kadar cahillik olmaz, bu sağlık meselesi her şeyin önünde,” dedim. Benim iki küçük kızım var. Benim derdim kendim değil, biz bir şekilde atlatırız. Ama çocuklara bulaşırsa diye tedirgin oluyorum.

Koronavirüs nedeniyle işler azaldı mı?

Bizim işlerde aslında doğrudan azalma olmadı ama diktiğimiz parçalar normalde yurtdışına gönderiliyor. Kargolar vs. kapalı galiba, nakliye olmuyor. O yüzden bu hafta işteki son haftamız. Ayın başında tekrar kesim olacak dendi, ama ne zaman olur belli değil. Bu hafta işlerimiz hangi gün biterse paydos edeceğiz. Ondan sonra ücretsiz izin. En iyi ihtimalle iki hafta sürer.

Şu ana kadar düzenli maaş alıyor muydunuz?

Evet o konuda bir sıkıntımız yoktu. Bu haftaki iş için para almama ihtimalimiz var, çünkü fason çalışıyoruz ve ana firma ödeme yapmayabilirmiş. Tek bir ana firmaya çalışıyoruz, o da genelde yurtdışına satış yapıyor.

Diğer atölyelerdeki durumlara dair bilgin var mı?

Şu anda herkes bizim durumumuzda. Daha büyük firmada çalışan arkadaşım var onlar da paydos ettiler. Neden diye sorduğumda, “yurtdışından malzeme gelmiyor” diyorlar. Bazı malzemeler Çin’den geliyordu, o malzemeler gelmediği için otomatikman kapatmak zorunda kalıyor. Tabii diktiğin ürünü de gönderemiyorsun. Şu anda ancak büyük firmalar çalışıyordur, onlar da paraları varsa. Patron milleti kendini riske atmaz diye düşünüyorum.

Birkaç hafta sonrasını öngörebiliyor musun?

Şu anda insanlar “her şeyden önce sağlık” diyor. Ama sağlıktan daha büyük sıkıntılarımız var. Bizim zaten sosyal güvencemiz yok. Buradan aldığımız parayla geçiniyoruz. Bir hafta veya iki hafta boş kaldığımız zaman evimize ekmek götüremeyecek hale geleceğiz. Kiramız var, elektriğimiz var, suyumuz var, bunların hiçbiri ötelenmedi. Bu süreç böyle devam ettiği sürece, evde de eşimle gündemimiz bu: Biz ne yapacağız?

Evet sağlık önemli ama çalışmak da zorundayız. Bir laf var ya hani, iki ucu boklu değnek, tam o durumdayız. Çalışmazsak ekonomik olarak yıpranacağız, yer gelecek evimize ekmek götüremeyecek durumda kalacağız. Çalışırsak sağlığımızdan olacağız. Çünkü sosyal hiçbir güvencemiz yok. Benim sağlık sigortam yok, GSS de ödemiyorum. Hasta olduğumuz zaman paramız varsa gidiyoruz, paramız yoksa başka şekilde başımızın çaresine bakmaya çalışıyoruz.

“Hükümetin kimlere yardım ettiğini açıkladığı pakette gördüm ben. Özellikle paketin bütün maddelerini dinledim haberlerde. Bekledim, bize bir şey var mı diye… Hiçbir şey yok! 100 milyar TL’lik paket açıklıyor, onun 100 bin TL’sini bile işçiye ayırmamış.”

Sence hangi tedbirler alınsa işçiler bir nebze rahatlar?

Biz bu hükümetin bizim için tedbir alacağını beklemiyoruz aslında. Ama hiç olmazsa şunu yapabilir: Faturalarımızı ödüyoruz, 50 TL gelen fatura 100 TL gelmeye başladı. Bir ay faturalarımızı iptal etsinler, gıda yardımı yapsınlar. Ev sahiplerine, “bu ay hiç kimse kira almayacak”, desinler. Bizim onlardan başka bir beklentimiz yok.

Hükümetin kimlere yardım ettiğini açıkladığı pakette gördüm ben. Özellikle paketin bütün maddelerini dinledim haberlerde. Bekledim, bize bir şey var mı diye… Hiçbir şey yok! 100 milyar TL’lik paket açıklıyor, onun 100 bin TL’sini bile işçiye ayırmamış. Ne diyeceksin ki artık? Bunu eleştirdiğin zaman da hükümet karşıtı oluyorsun.

Hükümet bizim derdimiz değil ki. A partisi B partisi değil mesele. Biz yarınımızı, aslında yarın da değil bugünümüzü düşünüyoruz: Çoluğumuz çocuğumuz var, derdimiz aç kalmamak. Evde eşimle konuşmamız sadece şu: Ne olacak? Ve bunun cevabını kimse veremiyor. Çünkü ülkenin kaynakları bugüne kadar kötü harcandı, böyle kötü günler için işçiye yoksula ayıracak 5 kuruş paraları yok. Rantla bir yerlere geldiler, biz işçilere yoksullara hiçbir şey kalmadı.

Salgın karşısında ne yapılması gerekir?

Toplu taşıma araçlarını ilaçlamakla veya insanların maske takmasıyla önlem alınmaz ki. Eve geldiğimde hanım, “Elini yıka, üstünü çıkar” diyor. Tamam bunları yapayım, ama bulaştıysa zaten hepimize bulaşacak.

Devlet diyecek ki, ben bu işi 20 günde hallederim. İnsanlara, 20 gün evinizden çıkmayın, ben de sizin tüm ihtiyaçlarınızı karşılayacağım, arkanızdayım, diyecek. Başka hükümetler bunu yapıyor ama bizim hükümetimiz, “evde kalın ben size bakacağım,” diyemiyor. Sanki biz dilenciymişiz gibi bir izlenim oluyor insanlarda bunları söylediğimiz için. Ben dilenci değilim ki, ben aldığım her üründe bu ülkeye vergi veriyorum. Suda, elektrikte, her şeyde inanılmaz şekilde vergi veriyorum. Bu vergiler bana hiçbir şekilde geri dönmedi ki bugüne kadar. Bugüne kadar dönmeyen vergimden küçük bir dilim bu dönemde ihtiyaçlarımız karşılansın diye harcansın istiyorum.

İşsizlik Fonu var, patronlara peşkeş çektiğiniz. Bugünler için bu, bunu kullanalım. Bunu da kullandırmıyorsun. İşsizlik sigortasından pay alman için zaten 600 gün sigortalı olman lazım, son üç ayın 120 günü ödemen lazım, falan fistan. O fonu da işçilere açamıyor, çünkü onu da patronlara peşkeş çekti, o da yok.

Ben yılardır bu hükümeti takip ediyorum. Yaptıklarını yapmadıklarını. Misal, iktidara geldikleri ilk dönem diyorduk ki, yoksullar için bir şey yapacak, bir ümit vaat ediyor. Bu ümidi vaat ettiği için ben ikinci seçimde ona oy verdim. Tamamen benim dünya görüşüme aykırı olduğu halde, yoksullara göre bir iş yapabileceği için oy verdim. Ama üçüncü seçimde baktım ki biz yoksullara işçilere göre hiçbir şey yok ortada.

Peki bu durum karşısında biz emekçiler ne yapabiliriz?

Aslında çok basit bir şey var ama bizim ülkemizde gerçekleşmesi zor gibi. Birleşmemiz gerekiyor. Örgütlü mücadele etmemiz gerekiyor. Sınıfımızın bilincine varmamız gerekiyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız yaşlılara kolonya maske dağıtacağız dedi; bize de dua. Ama sonumuz pamuk olmaz inşallah!

Yorumlar kapalıdır.