İşten atmalar yasaklansın!

İçinde bulunduğumuz küresel salgının, zaten krizde olan Türkiye ve dünya ekonomisini daha da derinden sarsacağı açıktır. İçinde bulunduğumuz üretim ilişkilerini değiştirmeden Covid-19 salgını ile dünya ölçeğinde mücadele edebilmenin imkânı yok. Bu nedenle bu salgınla mücadele, kapitalizmle mücadelenin bir parçası haline gelmiştir.

Emperyalist ülkelerin ortaklaşa bir şekilde bu salgına verdikleri ilk tepki son 30 yılda her kriz karşısında verdikleri tepkinin aynısı oldu: para basmak. Şu an neredeyse her şey dolara çevriliyor. Faizlerin düşmesinin hiçbir anlamı yok. Fakat sorun parasal işlemlerle çözülemeyecek kadar büyük. Dünya ekonomisinin küresel işbölümü ile ulus devletler arasındaki çelişki, salgınla mücadele önündeki en büyük takoz olarak duruyor. Avrupa Birliği’ndeki her ülke kendi derdine düşmeye başladı bile. Oysa ki sorun küreselse çözümün de küresel olması gerek ve bu küreselliği gerçekleştirebilecek tek şey ancak dünya ölçeğinde kurulacak merkezi ve planlı bir ekonomik sistemdir.

Türkiye’nin de içinde bulunduğu her bir ülke kendi sermayedarlarına ve kapitalizme zarar vermeden bu işin üstesinden gelme planı içinde. Hükümetin açıkladığı 100 milyar liralık paketin, sermayedarları temsilen o salonda bulunan Rıfat Hisarcıklıoğlu’nu ve onun gibileri güldürmek için hazırlandığı ortadadır. Eğer ki bu sürecin tüm enkazı işçi sınıfına yıkılırsa ortada arzu ettikleri bir piyasa sistemi bile kalmaz. Kitlesel halde işten atmaların başlaması, hatta kitlesel sefalet ve açlığın yaygınlaşması tehlikesi karşısında atılacak iki acil ve önemli adım var: 1-İşten atmaların yasaklanması, 2-Dış borç ödemelerinin durdurulması.

Dış borç ödemeleri acil olarak durdurulmalıdır!

Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 123,6 milyar dolardır. Bir yıl içinde ödenmesi gereken bu paranın büyüklüğünü anlamak açısından Sağlık Bakanlığı bütçesi ile karşılaştıralım. Bakanlığın 2020 toplam bütçesi 58 milyar 876 milyon TL’dir. Dolar cinsinden 9 milyar doların biraz aşağısında oluyor. Yani bir yıl içinde dışarı akıtacağımız para Sağlık Bakanlığı bütçesinin 13 katı. İstenirse kaynak çok! Aynı şekilde yap-işlet-devret ile yapılmış barajlar, otobanlar, köprüler, raylı sistemler ve diğer projeler tazminatsız kamulaştırılmalı, gelirleri ise hazineye bağlanmalıdır. Ülkedeki tüm sağlık kuruluşları, kara, deniz, hava liman ve gümrükleri acil olarak kamulaştırılmalıdır. Buralardan yaratılan kaynaklar ile tüm çalışanların 14 gün, hatta daha fazla süreli ücretli izinleri fonlanabilir.

Bu süreç içinde iş güvencesinin sağlanması elzemdir. Tarihin en yüksek işsizlik oranlarını yaşadığımız şu günlerin daha da kötüye gitmemesi için işten atmalar derhal yasaklanmalıdır. Sağlığın toplumsal bir sorun olduğu göz önüne alınarak, tüm sosyal güvenlik ve sigorta şirketleri merkezi ve kamusal bir şekilde işletilmelidir. Tüm faturalar dahil iç borçlar da iptal edilmelidir. Borç sebebiyle elektrik, su ve doğalgaz hizmeti aksamayacak şekilde devam etmelidir. Parasal ve mali araçlar birleştirilerek, karantinada olan herkesin ihtiyaçları ücretsiz karşılanmalıdır.

Tüm bu saydıklarımızı gerçekleştirmemek salgını durdurmayacağı gibi ölüme de davetiye çıkaracaktır. Fakat burjuvazi ve onun sözcüleri hâlâ bankaların ve şirketlerin nasıl kurtarılacağının planını yapıyor. Türkiye’nin de artık para basması gerektiğini söyleyen burjuva iktisatçılar peyda olmuş durumda. Tek hedefleri sistemin işlerlik kazanması. Bu çürüme karşısında işçi sınıfının acil talepleri doğrultusunda yeni merkezi ve planlı bir ekonominin inşası için burjuvazinin karantina altına alınmasının zamanı geldi de geçiyor.

Illüstrasyon: The Times (Londra)

Yorumlar kapalıdır.