Doğa düşmanlığı ve Saros’ta yıkım

Türkiye’de sadece son bir ayda yaşanan ekolojik yıkımları sıralayıp biraz irdelemeye çalışsak ne gazetemizin bu köşesi yeterli olur ne de yüreğimiz dayanır. Tuz Gölü-Konya’da allı turnalarımız suyu kesildiği için öldü. Marmara’da yüzeydeki müsilaj akıntı nedeniyle Ege’ye doğru kaydıysa da Marmara’nın dibinde sorun büyük. Büyükçekmece’nin rengi kirlilikten ötürü değişti. Büyük Menderes’te 6 km’lik bir hat boyunca kitlesel balık ölümleri gözlendi. Define aransın diye suyu boşaltılıp sonra yeniden doldurulan Dipsiz Göl hâlâ çamur gibi. Hastalık saçan JES ve biyogaz santrallerinin inşa çabaları sürüyor.

İklim krizinin etkileri AKP tipi imar anlayışıyla birleşince Rize’yi sel vuruyor. Karadeniz su sıcaklığındaki yükselişin (Doğu Karadeniz’de 30 derecenin üzerinde), fırtına vb. aşırı iklim olaylarının devam etmesine sebep olacağı düşünülüyor. Van Gölü’ndeki olağanüstü buharlaşma, kuraklık sorununu konuşulur hale getiriyor. 1961 yılında ölçülen en yüksek sıcaklık rekoru geçtiğimiz 20 Temmuz günü kırıldı. Cizre 49,1 °C ile yine zirvede.

Yıkım almış başını gidiyor gibi görünse de mücadele hayat kurtarmaya ve yıkımları durdurmaya devam ediyor. Ama Saros’taki FSRU liman ve kara boru hattı projesi için işler topyekûn bir keyfiyet ile sürüyor.

Saros’ta yapılması istenen şey akıl alır gibi değil. Türkiye’nin en özel yerlerinden biri olan Saros’ta Katar’dan yola çıkan gemilerin taşıdığı sıvılaştırılmış doğalgazın getirilebileceği bir liman inşa etmek ve limanın yanı başında bir de onu gazlaştıracak bir tesis yapılmak isteniyor. Yani doğalgazı tankerlerle Saros’a taşımak gibi bir hayli masraflı işten sonra da elde edilen azıcık gazı ülkeye salmak hayal ediliyor. Hiç de mantıklı bir yatırım olmayan bu projenin kalkınma bile değil, siyasi bir maksat taşıdığı bilinirken yaratacağı yıkım ise saymakla bitmiyor. Doğa harikası bir bölgenin deniz kirliliği sadece burayı öldürmeyecek; kirliliğin güneye doğru Assos’a ve Marmara tarafında da Şarköy’e uzanan elde kalmış azıcık Marmara deniz çayırlarına yayılması bekleniyor. Deniz kirliliği, tür kaybı, havası zaten kirli olan Keşan’ın iyice kirlenmesi gibi başka sonuçları da cabası. Hepsi ne için? Katar’da tanımadığımız birilerini ve Türkiye’den birkaç kişiyi daha da zengin etmek için.

Gariplik bunlarla sınırlı değil. Projenin ÇED raporu daha önce mahkemece iptal edilmesine rağmen inşaat yasadışı biçimde herkesin gözleri önünde başlamıştı. Hazırlanan bir diğer ÇED de haziran sonunda Edirne İdare Mahkemesi tarafından ikinci kez reddedildi. Bu kazanım da şirket tarafından tanınmadı ve inşa faaliyeti halen sürüyor. Göz göre göre yapılan katliamda inşaatın körfeze boşalttığı simsiyah su dahi görüntülenebilmişti.

Saros Gönüllüleri ve Keşan Kent Konseyi tarafından 10 Temmuz’da örgütlenen eylem Saros’un kurtarılması için büyük bir adım. Hükümetin açık desteğini arkasına alan şirket yıkımda ısrarcı olsa da mücadele geri adım atmıyor, bir avuç zengin dışında başta işçisi-emekçisi olmak üzere toplumun tüm kesimlerini büyük bir çekim gücü ile bir araya getiriyor.

Saros’taki liman ve benzeri tüm projelerin yaratacağı yıkıma karşı mücadele etmeye; öldürmeye değil yaşatmaya, bir avuç zengine karşı doğa ve emeği korumaya devam!

Yorumlar kapalıdır.