Göçmenler ve sendikalar

Taliban gericiliğinden kaçarak Türkiye’ye akan binlerce Afganlı, ülkedeki göçmenler/sığınmacılar sorununu tekrar ve çok daha şiddetli olarak gündeme getirdi. Bu “yabancılara” karşı tepkiler yer yer ırkçı saldırılara dönüşüyor. Biz işçiler olarak bu konuda ne düşünmeli, ne tür politikalar önermeliyiz?

Öncelikle şunu belirtelim: Ülkemize gelen göçmenlerin çok büyük bir kesimi işçi ve emekçi insanlardır. Elbette aralarına iç savaş heveslisi şeriatçı militanlar, mafya unsurları vb. karışmış olabilir ve onlar hangi ulustan olursa olsun bizim düşmanımızdır. Ama genel kitle emekçidir ve emekçiler tüm dünyada tek bir sınıftır. Yani onlar bizim sınıf kardeşlerimizdir.

Üstelik bir dünya sınıfının üyeleri olarak biz işçilerin istediğimiz yerde bulunma ve çalışma hakkına sahip olmamız gerekir. İşçi sınıfı enternasyonal bir sınıftır. Milli sınırlar bizi birbirimizden ayıran patronların yararınadır.

Dikkate almamız gereken bir husus daha var. Bugünlerde pek çok politikacı göçmenler üzerinden ırkçı ve ayrımcı nutuklar atıyor. Hatta onları geri yollayacaklarını iddia ediyorlar. Oysa bunun hiçbir hukuki dayanağı yok. Bilelim ki göçmenlerin büyük bölümü bu topraklarda kalacaktır, bu ülke halkının bir parçası olacaktır. Dolayısıyla onları emekçi sınıfımız içinde ne kadar erken toparlar ve örgütlersek, mücadelemiz açısından o kadar olumlu bir adım atmış oluruz.

Yabancı işçilerin, ülkedeki yerli işçilerin işlerini elinden aldıkları ve ücretlerin düşmesine neden oldukları da söyleniyor. Bu da tam doğru değil. Patronlar yabancıları genellikle yerli işçilerin yapmadıkları iş alanlarında istihdam ediyorlar. Yerli işçiler kaçak ve kölelik ücretlerine çalışmayı kabul etmedikleri için, patronlar yabancıları boğaz tokluğuna sömürüyorlar. Dolayısıyla bizim düşmanımız ve asıl suçlular yabancı işçiler değil, köle sahibi rolünü üstlenen patronlardır.

O halde yapılması gereken, sendikaların derhal yabancı emekçileri örgütlemeleri ve bünyelerinde toplamalarıdır. Sendikalar insancıl mesajlar vermekle yetinmemeli. Devletten, kaçak çalıştırmanın önlenmesi için tedbirler talep etmeli. Hatta bu tür çalıştırmayı önlemek için bizzat kendileri denetimler düzenlemeli.

Tüm yabancı emekçiler yasal çalışma hakkına sahip olurlarsa, sendikalarda örgütlenirlerse ve sosyal sigorta kapsamına alınırlarsa, patronların onları kölelik koşullarında çalıştırmalarının ve yerli işçiler karşısında kullanmalarının önüne geçilebilir.

Unutmayalım ki, ne işsizlik ne de yoksulluk emekçinin suçudur. Bu durumun sorumlusu, yüksek kârlar uğruna emekçileri kölelik koşullarına mahkûm eden kapitalistler ve devletin tüm imkânlarını onlara sunan patron hükümetleridir. Ve biz işçiler buna direnmeyelim diye bizleri dilimize, dinimize, ten rengimize, doğduğumuz yöreye vb. göre bölmeye çalışıyorlar.

Oysa emekçinin Türk’ü, Kürt’ü, Çerkes’i, Suriyeli’si, Afgan’ı olmaz. İşçi işçidir. Tek bir dünya sınıfının bireyidir. Hepsi kapitalistler tarafından aynı tarzda sömürülmektedir. Dolayısıyla “yabancılar” konusunda yapmamız gereken birleşmek, birlikte örgütlenmek ve patronlara karşı birlikte mücadele etmektir.

Bu amaçla sendikalarımızı harekete geçmeye çağırmalıyız.

Yorumlar kapalıdır.