- Türkiye genelinde yaşanan orman yangınları yedinci gününü geride bırakırken, Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’ne göre bu süreçte 144 adet orman yangını yaşandı. Kontrol altına alındığı ifade edilen yangınların yanı sıra Antalya, Muğla, Adana, Isparta ve Denizli’de yangınların bugün de devam ettiği bildirildi. Yaşanan yangın sonucunda kaç hektar orman alanının zarar gördüğü hâlâ belirsiz.
- Yangının yaratabileceği tahribatta en kötü senaryo hâlâ geride bırakılmadı. Bodrum’dan Çökertme Mahallesi’ne sıçrayan yangının Siteler Mevkii-Akçakaya yönüne sıçraması halinde alevlerin Milas Termik santraline ulaşması dahil olmak üzere çok sayıda kötü senaryo halen ihtimal dahilindedir. Şu ana değin mücadele kamu emekçilerinin olağanüstü çabası, vatandaşların seferberliği ve işçi-emekçilerin dayanışması ile sürmektedir. Pek çok nokta yangın sırasında kaderine terk edilmişken, yetkililerin söndürme müdahalesinden önce evi yananlara TOKİ aracılığı ile kredi teklif etmesi hükümetin gerçek yüzünü açığa çıkarmaktadır. AKP’li Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren’in “Eski evi olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” cümlesi, hükümetin soruna nasıl baktığının bir sembolüdür. Orman yangınları “ülke bir anonim şirketi gibi yönetilecek” sözünü doğrulamaktadır. AKP hükümeti felaketlere önlenmesi gereken şeyler olmaktan çok, bir kâr olanağı olarak bakmaktadır. Müdahaleden önce kredi, inşaat vb. planlamalar yapılıp halkın ve doğanın aleyhine bir avuç zengin için fırsatlar kollanmaktadır.
- Yangının süresi, ulaşılan görüntüler ve bölgede yaşayan halkın çağrıları göz önüne alındığında bu çapta bir yangının kabul edilir olmadığı, bugüne değin alınması gereken tedbirlerin alınmadığı anlaşılmaktadır. Dünyanın genelinde artarak yaşanan orman yangınları ile Türkiye’de yaşanan yangınların farkı tedbirsizlik, teçhizat eksikliği, personel yoksunluğu ve hazırlıksızlıktır. Bu durumda yangının, ölen insanların, hayvanların ve tüm canlı yaşamın tahrip edilmesinin birinci dereceden sorumlusu hükümettir.
- Görevi ormanları korumak olması gereken Orman Bakanı Pakdemirli sorumluluğun belediyelerde olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmiş, yerleşim yerlerini koruma bahanesiyle “ormanların yanmasına müsaade etmek zorunda kaldık” diyerek de itirafta bulunmuştur. Bugüne değin enerji santralleri, madenler, turizm tesisleri, vahşi atık depolama alanları vb. yapıların orman arazilerinin içerisinde yapılmasının öncü gücünün Orman Bakanlığı olduğunu ve halkın AKP iktidarı süresince ormanlarını korumak için Orman Bakanlığı ile mücadele halinde olduğu da bilinmektedir. Orman Bakanlığı ormanlarla ilgilenmektedir. Ancak bu ilgi koruma-kollama boyutunda değil pazarlama, ormanları ranta ve talana açma çerçevesindedir. Esas sorun burada başlamaktadır.
- Orman Bakanı yangın müdahale uçaklarının 4 milyon dolarlık bakım maliyetinden ötürü çürümeye terk edildiğini kabul etmekteyken, Orman İl Müdürlerinin her birine 2021 model Toyota Land Cruiser Prado marka lüks makam araçları için on milyonlarca dolar harcandığı bilinmektedir. Müdürler tarafından hiç çekinmeden ve açıkça “İtibardan tasarruf olmaz” denirken, bütçe kısıtlamaları gereğince uçaklar çürümeye bırakılmış ve yangın söndürmede hayati önemi olan orman işçilerinin sayısında da büyük bir düşüş gerçekleşmiştir.
- Orman yangınlarına karşı alınması gereken önlemler karmaşık değil basittir. Önleme ve hızlı müdahale için orman işçilerinin sayısı artırılmalı ve yangın söndürme uçakları dahil, arazi araçları ve her türden araç ve teçhizat temin edilmelidir. Makam araçlarının maliyeti dahi bu masrafı karşılamaya yetmektedir.
- Tedbirsizlik ve hazırlıksızlık sonucu kontrolden çıkan yangınların gerçek sorumlusu olan hükümeti korumak maksadıyla sorunun sabotaj vb. olduğunu iddia etmek somut bir delile dayanmadığı gibi, ırkçılığı güçlendirip doğa mücadelesini ve emekçilerin dayanışmasını da baltalamaktadır. Sabotaj iddiası gerçek olsa dahi gerekli önlemlerin alınmış olması bu yangınların hızla söndürülmesini sağlayabilirdi. Öte yandan, başta Manavgat olmak üzere çeşitli bölgelerde çetelerin kimlik kontrolü yaparak ırkçı müdahalelerde bulunması orman yangınlarını engellemediği gibi yangına karşı seferber olmuş halkın ve görevlilerin de işini zorlaştırmaktadır.
- Hükümet yanlısı basın ateşin ortasındaki, acısı sıcak halk tarafından büyük bir öfke ile karşılanmaktadır. Hükümet yanlısı haber ajansları yangının boyutlarını gizleyerek yangına karşı yapılan kampanyaların yavaşlatılmasını ve acil müdahalelerin, seferberliklerin ilerletilmesini engellemektedir. Hükümet yanlısı yayın organlarının yaptıkları yalan haberler ve manipülasyonların yanında suç hanelerine doğa düşmanlığının da eklendiği bir kez daha görülmüştür. Dezenformasyon ve yalan haber makinesi olan bu haber ajanslarının hükümetten bağımsız basın emekçilerince denetlenerek kamulaştırılması talebi doğa mücadelesinin de bir talebidir.
- Orman yangınlarına karşı ülkenin dört bir yanında seferber olmaya hazır emekçi halk yine hükümetin ve kimi vakıfların manipülasyonu ile karşı karşıya kalmaktadır. Hükümet kendi eksikliğini açığa çıkaracak olan bir örgütlenmenin kendisinden orman yangınından daha çok korkmaktadır. Bu sebeple hükümet, derin bir yoksullukla boğuşmasına rağmen mücadeleye katılmak isteyen halka IBAN göndermekte, kimi vakıflar ise çok yanlış bir proje olan “fidan dikimi” için kampanyalar başlatmaktadır. Hükümet Türkiye’den dünya emekçi halklarına yapılan meşru yardım talebini “devleti aciz göstermektedir” kılıfı altında engellerken bizzat kendisi bu yardımları dilenmektedir. Tüm bu sürecin acil ve güvenilir şekilde işlemesi için halkın süreci takip etmesi büyük önem taşımaktadır.
- Yanan orman alanlarına yabancı türde fidanların dikilmesi bölgenin orman yangınlarına karşı daha dayanıksız olmasına yol açacaktır. Kızılçam ağaçlarının yangınla uyanan tohumlarının yeşermesi, eksik tohumlar varsa yangından hasar görmemiş en yakın yerlerden tohum takviyesinin yapılması ve koruyucu-besleyici unsuru olan küllerin bölgeden uzaklaştırılmaması gerekmektedir. Vakıfların halkın doğa dostu duygularını sömüren “fidan dikme” kampanyaları durdurulmalıdır.
- Türkiye Ormancılar Derneği’ne göre “Son 10 yıl ortalamalarına göre yılda ortalama 9.096 hektar ormanlık alan yanmışken, sadece 2020 yılında orman yangınında 20.971 hektar ormanlık alan yangınlardan etkilenmiştir.” Sadece bu veri dahi ormanlarımızın göz göre göre yangın yeri haline geldiğini göstermektedir. Yukarıda söylediğimiz üzere bu tablonun tersine dönmesi için orman işçilerinin sayısı artırılmalı ve yangın söndürme uçakları dahil, arazi araçları ve her türden araç ve teçhizat temin edilmelidir.
- Dünya genelinde artan orman yangınları ile iklim krizi arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Sonuç olarak orman yangınlarının önlenmesi için iklim krizi ile mücadele programının hazırlanıp hayata geçirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.
- Orman yangınlarındaki devasa artışa rağmen orman arazilerindeki kaybın birinci kalemi bu artan orman yangınları değildir. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Doğanay Tolunay’a göre “1937-2020 yılları arasında 114.494 yangında toplam 1,7 milyon ha orman alanı yanmıştır.” Buna karşılık “9 yılda 342.845 ha orman alanı kamu yararı denilerek orman dışına çıkarılmıştır.” Bu orman alanlarının yüzde 62’si maden ve enerji santralleri haline getirilmiştir. Yani orman arazilerine verilen imar izinleri bu artan orman yangınlarından çok daha fazla bir alanı yok etmektedir. Orman arazilerine verilen santral inşası ve maden izinleri iptal edilmelidir.
- Hükümet ormanlar yangın yerine dönmüşken konuyu hiç de umursamadığının altını çizercesine 28 Temmuz Çarşamba günü Resmi Gazete’de yayımlanan “Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” uyarınca başta kıyılar olmak üzere ormanlık alanlardaki yapılaşmayı Turizm Bakanlığı’nın keyfine bıraktı. Bir avuç zengin dışında kimsenin çıkarı olmayan bu yanlış adım derhal geri alınmalı, kaynaklar “itibar” ve zenginler için değil; doğayı, emekçi halkı ve geleceğimizi korumak için seferber edilmelidir.
- Sonuç olarak,
- Kastı, ihmali, suistimali bulunanlar etkin bir şekilde soruşturulmalı, sorumlular hakkında gerekli cezai işlemler uygulanmalıdır. Bu çerçevede Orman Bakanı derhal istifa etmelidir.
- Orman arazileri üzerindeki tüm yapılaşma izinleri derhal iptal edilmelidir. Kaynaklar itibar ve zenginler için değil; uçak, arazi aracı ve orman işçilerinin istihdamı için kullanılmalıdır.
- Yangın yerlerine yabancı fidan dikimi yapılmamalı, kızılçam ormanlarının yeniden yeşermesi ve ağaçların yeni sürgün vermesi için yanmış alanlar derhal koruma altına alınmalıdır.
- Yangından zarar gören halkın zararı kredi ile borçlandırılarak değil, kamu tarafından karşılanmalıdır.
- Bakanlığın yangın söndürmede yetersiz kaldığı açıktır. Yangına karşı seferber olan halk, emek ve meslek örgütlerinin öncülüğünde örgütlenerek sürece dahil olmalı, bundan sonra da bakanlığın tedbirlerini denetlemeyi sürdürmelidir.
Yorumlar kapalıdır.