Asgari ücret ve fazla mesai

Aralık ayının sonlarında yeni asgari ücret belirlenecek. Ama herkes biliyor ki, mevcut enflasyon düzeyi karşısında bu ücret de yetersiz kalacak, en azından bir-iki ay içinde eriyip gidecek. Hatta tüm ücretliler bir ay öncesinden daha da yoksul hale gelecek.

Okurlarımızı gazetemizin aralık sayısında yer alan asgari ücretle ilgili yazıyı da okumaya davet ederim. Ben bu köşede bir başka gerçeğe dikkatinizi çekmek istiyorum. O da şu: Pek çok işçi, ücretlerinin yetersizliği karşısında fazla mesai yaparak gelirini artırmak ister. Şimdi yeni asgari ücret ne olursa olsun, yoksullaşmanın derinleşmesi nedeniyle gene fazla mesailere yüklenmeye başlayacak işçiler, emekçiler, tüm ücretliler.

İşin ilginç yanı, işverenlerin fazla mesaiyi memnuniyetle karşılamaları, hatta çoğu zaman fazladan iş olsun veya olmasın işçileri fazla mesaiye zorlamaları. Yani işçi biraz daha para kazanmaktan memnun görünürken, işveren bundan daha da memnun oluyor.

Neden? Bunun cevabı çok açık: Çünkü fazla mesai ile işçinin sömürülmesi daha da artıyor.

Basit bir hesapla bunu gösterelim: İşçi 8 saat çalıştığında bunun sadece 2 saatini ücret olarak alıyor, geri kalan 6 saati işverenin cebine giriyor. Dolayısıyla işçinin sömürülme oranı (6/2)x100 = %300, yani yüzde üç yüz oluyor.

Şimdi işçinin 3 saat fazla mesai yaptığını düşünelim. O zaman sömürü oranı (9/2)x100 = %450, yani yüzde dört yüz elli oluyor. Görüldüğü gibi, 3 saatlik fazla mesai sonucunda işveren, sömürü oranını %50 oranında artırıyor. İşçiye zamlı fazla mesai ücreti verse bile, işçiden çekip aldığı artık emek cebini daha da şişirmesiyle sonuçlanıyor.

İşte bu nedenle işverenler hep ücretin en alt düzeyde tutularak işçilerin fazla mesaiye zorlanmasından yanadırlar. Ve maalesef yoksullaşan işçiler de çalışma saatlerini fazla mesaiyle uzatarak evlerine götürecekleri ekmeği tamamlamaya çalışırlar.

Bu uzun çalışma sürelerinin sonucunda da işçiler ne bir sosyal faaliyete zaman bulurlar, ne çocuklarıyla yeterli zamanı geçirme fırsatına sahip olurlar, ne aileleriyle birlikte bir sinemaya gitmeye, ne komşularını ziyaret etmeye, ne bir kitap okumaya, ne bir sosyal faaliyete katılmaya vakit ayırabilirler. Robot veya köle gibi yaşamaya mahkûm edilirler.

Bu nedenle gerek asgari ücret gerekse tüm ücretler, işçileri fazla mesai yapmaya ihtiyaç duymayacakları, insanca yaşayabilecekleri bir düzeye çekilmelidir.

Ayrıca, enflasyonun, yani hayat pahalılığındaki artışların altında ezilmemek için, ücretlerin her üç ayda bir enflasyon oranında otomatik olarak artırılmasını talep etmeli ve bunun için mücadele etmeliyiz.

Kaldı ki, haftalık 45 saatlik çalışma süresi artık çağdışıdır, işçi sınıfını köleleştirmektedir. İş saatleri rahatlıkla, ücretlerde herhangi bir düşüş olmadan günlük 6 saate indirilebilir. Bu sayede kurulacak ek vardiyalarla ülkedeki işsizlik sorunu bir çırpıda halledilebilir. Ve bunun için bu ülkenin yeterli kaynağı vardır. Yeter ki yönetim emekçilerin elinde olsun.

Bu talepler doğrultusunda sendikalarımızı zorlamalı, bunları toplu sözleşmelere geçirmeliyiz. Aynı mücadeleyi, sendikasız işyerlerini sendikalaştırarak ve kuracağımız temsilcilikler veya komiteler aracılığıyla gerçekleştirme mücadelesi vermeliyiz. Yeter ki köle olmayı, köle muamelesi görmeyi reddedelim.

Yorumlar kapalıdır.