Çocuk hakları ve ihlalleri: Başka bir çocukluk mümkün!

Çocuklar adına konuşuyor, çocuklar adına kararlar alıyoruz. Çocuk hakları deyince yine çocuklar adına biz yetişkinler koca koca laflar ediyoruz. Çocuğun kendisini ilgilendiren durumlarda çocukların bir birey olduğunu unutarak, onları nesneleştirerek onlar adına söz söyleme hakkını kendimizde buluyoruz. Peki nedir bu çocuk hakları? Galiba yine en iyi cevabı çocukların kendisi verecektir.

Yıllar önce çocuklarla birlikte yürüttüğümüz bir atölyede “Çocuk hakları nedir?” diye sormuştuk. Bir çocuk en genel tanımıyla ve kendi cümleleriyle, “Çocukların sahip olduğu haklar” demişti. Aynen, çocuğun dediği gibi çocukların sahip olduğu haklardır. Uluslararası belgeler çocuk haklarını, “kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır” olarak tanımlamakta. Yetişkinlerin gözünde korunmaya muhtaç varlıklar olarak tanımlanan çocuk, TDK sözlüğüne göre de “henüz yetişkin olmayan insan yavrusu” olarak açıklanıyor. Eğer çocuğun hakkı çocuğa diyorsak, onları bir birey ve özne olarak kabul ediyorsak çocukların dilinden çocuk, “oyun oynayan, kendi kararlarını verebilen, bazen yetişkin desteğine ihtiyaç duymadan kendi işlerini yapabilen, 18 yaşına kadar olan bireyler” olarak anlatılmaktadır. Burada özellikle üzerinde durulması gereken noktalardan biri, evet, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesine göre, “0-18 yaş arası” her birey çocuktur.

Her gün gazetelerden ya da televizyonlardan çocuk hakları ihlali, çocuk ölümleri okuyoruz ya da duyuyoruz. Aile içinde, okullarda, Kuran kurslarında istismara uğrayan çocuklar, evlendirilen çocuklar, yöresel kıyafet giydikleri için parmak izleri alınan çocuklar, evleri basılarak gözaltına alınan çocuklar, çalışırken hayatını kaybeden çocuklar, zırhlı araç çarpması sonucu ölen çocuklar, çatışma ortamlarında hayatını kaybeden çocuklar, mülteci çocuklar, sokakta çalışan ve yaşayan çocuklar… Burası uzar gider. Çünkü çocuklar biz yetişkinlerin güvenli olmayan dünyalarında çok zor şartlar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. 

Ceylanlar, Muharremler… Yaşam hakkı ihlalleri

Uğur, Ceylan, Muharrem, Veysi, Ula Kerem, Enes, Berkin… İsmini sayamayacağımız onlarca, yüzlerce çocuk yine biz yetişkinlerin güvenli olmayan dünyalarından göçüp gitti. Son bir ay içerisinde kaç çocuk öldü ya da iş kazası sonucu yaralandı? Bunların sayısını bilmiyoruz, çetelesini tutamıyoruz bile. Ama hafızada kalan bir isim var ki daha çok yeni. Muharrem Aksan. 16 yaşında Urfa’da yaşayan bir Kürt çocuk. Çobanlık yaparken özel harekatçıların atış talim alanında cansız bedeni bulunuyor. Beden bütünlüğü bozulmuş, delik deşik halde bulunuyor. Ölümüne dair ne bir açıklama var ne de yargı önüne çıkarılan sorumlular. Daha önceki ölümler gibi üzeri örtülmeye çalışılıyor. Bunu daha önce Diyarbakır Lice’de Ceylan Önkol’un, Şırnak İdil’de Miraç Miroğlu’nun, Şırnak Uludere’de Yusuf Ata’nın zırhlı araç çarpması ya da mayın-savaş atığı kaynaklı olarak hayatlarını kaybetmelerinden biliyoruz.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Dokümantasyon Merkezi’nin “2011-2021 Tarihleri Arası Silahlı Çatışma Ortamında Çocuklara Yönelik Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”na göre son 10 yıl içerinde toplam 228 çocuk yaşamını yitirdi. Bu çocuklardan 178’i erkek, 50’si kız.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin açıkladığı rapora göre son 11 yılda sadece zırhlı araç çarpması sonucu 27 çocuk yaralanırken, 21 çocuk da yaşamını yitirdi. Yine bu çocuk ölümlerinden sorumlu kişiler ceza almadı. Burada Kürt’ün payına düşen yine ölüm oldu.

Çocuk haklarına yönelik ihlaller sadece zırhlı araç çarpması sonucu olan ölümler ya da yaralanmalarla sınırlı kalmıyor. Eğitim, sağlık gibi temel sosyal haklara erişimde eşitsizlikten tutun da iş kazalarına kadar sebepler var. Ve bu ihlaller elbette sadece Diyarbakır’da değil dünyanın her yanında oluyor. Kârı her hakkın üzerinde tutan emperyalist-kapitalist düzen sistematik krizleri ve savaşları ile milyonlarca çocuğu açlığa, yoksulluğa; kimilerini ise ülkelerinden ayrılmaya mecbur ediyor.

Çocuk işçiler…

Sorunun bir de çocuk işçiler boyutu var. Daha geçtiğimiz haftalarda yine Diyarbakır’da bir çocuk iş kazası sonucu yaralandı. Bir demir doğrama atölyesinde çalışan 13 yaşındaki M.B. adlı çocuğun, tiner kutusunun patlaması sonucu vücudunun yüzde 40’ında yanıklar oluştu. Çocuğun hayati tehlikesi sürüyor. Hep söylüyoruz, yine söylemeye devam edeceğiz. Bu kazaların yaşanmasının en büyük sebebi denetlenmeyen işyerleridir.

Geçtiğimiz haftalarda yine iki tane çocuk işçi yaşamını kaybetti. Bunlardan biri 10 yaşındaki 4. sınıf öğrencisi Emir Esnek, diğeri ise 17 yaşındaki Zafer Umut Bayram. Emir Esnek merada koyun otlatırken gölete düşerek, Zafer Umut Bayram ise motor kuryelik yaparken yağışlı havadan dolayı kayganlaşan yolda kayarak çöp kamyonuna çarpması sonucu hayatını kaybetti.

Kapitalist sistem içerisinde çocuklar işçileşirken, bir taraftan da güvencesiz, kayıtdışı ve sermaye için ucuz işgücü olarak görülmekte. Çocuklar sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde çalıştırılmakta, ucuz işgücü olarak görülmekte ve güvencesiz ortamlarda çalıştırıldıklarından dolayı iş kazaları sonucu ya yaralanmakta ya da hayatlarını kaybetmektedir. Çocukların en çok çalıştıkları işlerin başında tarım, organize sanayi bölgeleri ve hizmet sektörü diye tarif ettiğimiz kafeler ve barlar geliyor. Sokakta çalışan çocuklar ise işin başka bir boyutu.

Ekonomik kriz ve pandemiyle birlikte çocuklarda okul terkleri artmaya başladı. Çocuklar bir şekliyle çalışma hayatının içine girerek işçileşmeye başladı. Ve bununla birlikte ülkemizde çalışma yaşı ne yazık ki 5’e indi. Çocuklar çalışırken eğitimleri yarıda kalıyor, şiddete ve ayrımcılığa uğruyorlar. Hatta çalışırken hayatlarını kaybediyorlar.

İSİG Meclisi’nin 2021 raporuna göre sadece son bir yılda en az 62 çocuk çalışırken hayatını kaybetti, bu çocukların en az 21’ini ise 14 yaşından küçük çocuklar oluşturmakta. Çocuktan sorumlu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Türkiye’de çalışan çocuk sayısını net olarak bilmiyor. Ancak Bakanlığa göre Türkiye genelinde 5-17 yaş arası çalışan çocuk sayısının 16 milyon 457 bin kişi olarak tahmin edildiği belirtiliyor. Ancak Türkiye’de çalışma yaşının 15 olmasına rağmen ve çocukların güvenli ortamlarda çalıştırılması gerekirken raporlar bunun çok da gerçekçi olmadığını gösteriyor. Adı ne olursa olsun 18 yaşın altında hiçbir çocuk çalıştırılmamalıdır.

Çocuk yoksulluğu

Pandemi, ekonomik kriz, zamlar ve beraberinde okul terkleriyle birlikte işçileşen çocuklar ve yoksulluk… Yoksulluğu konuşurken özellikle çocuk yoksulluğundan bahsetmemek olmaz. Nüfusun yüzde 27,2’sini çocukların oluşturduğu Türkiye’de son dönemlerde çocuk yoksulluğunda bir artış gözükmeye başladı. Milyonlarca çocuk beslenme, ısınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta. Çocuk yoksulluğu bir hak ihlali olduğu gibi özellikle de bölgede çocuk hakları ihlalleri arttı. Diyarbakır’da faaliyet yürüten Rengarenk Umutlar Derneği’nin “Pandemide Artan Çocuk işçiliği Araştırma Raporu – Diyarbakır Örneği” raporuna göre, salgın sürecinde ekonomik sıkıntılarla birlikte çocukların birçok alanda hak ihlaline maruz bırakıldığı açıklanmaktadır. Hak ihlallerinin başında ise çocuk işçiliği gelmektedir. Görüşülen 155 çocuk, ailesine ekonomik destekte bulunmak için çalıştığını belirtmiştir.

Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde yayımlanan bir çalışmaya göre kız çocuklarının yüzde 85’inin, erkek çocuklarının da yüzde 68’inin kansızlık çektiği ortaya çıktı. Bunun en temel sebebi ise yeterli beslenememektir. Derin Yoksulluk Ağı’nın hazırladığı “Türkiye’de Çocuk Yoksulluğu” raporuna göre, derin yoksulluk yaşayan ailelerin yüzde 74’ü çocuk maması almakta zorlanmakta, ailelerin yüzde 21’i ise mamaya ya da beze hiçbir şekilde erişememektedir. Yine Derin Yoksulluk Ağı’na göre Kürt illerindeki çocukların yüzde 5’i bodur. Bu ise kronik açlık demektir.

Çocuklar ve çocuk hakları üzerine ne yazılacak yazı ne de söylenecek söz biter. Ancak biz biliyoruz ki yaşanan bu kadar sorunun sebebi yaşadığımız kapitalist sistemdir. Biz çocuklar için başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz ve bunun için öncelikle çocukların hayatlarını ve tüm gelecek kuşakları doğrudan etkileyen sınıfsal eşitsizliğin ve adaletsizliğin kaynağı olan kapitalist sisteme karşı mücadeleyi kaçınılmaz görüyoruz. Aynı zamanda, çocuğun yüksek yararını gözeterek, çocukların nesne değil özne ve kendilerini ilgilendiren konularda söz sahibi olduğu bir anlayışla, çocuklar ve çocuklarla çalışan uzmanlarla birlikte oluşturulacak çocuk politikalarını acil bir ihtiyaç olarak görüyoruz. Evet, biz biliyoruz ki, “Başka bir çocukluk mümkün!”

Yorumlar kapalıdır.