Tek çözüm: Emek İttifakı!
Saray rejiminin yıkım politikaları, son birkaç haftadır Atatürk Havalimanı’nda yapılanlardan daha iyi bir biçimde özetlenemezdi. Milyarlarca dolarlık değere sahip olan pistler hiçbir hukuki temele dayanmadan iş makineleri tarafından kırıldı. İstanbul Havalimanı’nı yapmak için on binlerce ağacı kesip Kuzey Ormanları’nı katleden AKP hükümeti şimdi sözde “Millet Bahçesi” yapmak adına Atatürk Havalimanı’nı tamamen ortadan kaldırmanın peşinde. Böylece Saray rejimi rant, yağma ve talan politikalarına, faturası doğa ve emekçi halk adına çok ağır olan yeni bir halka daha ekledi.
Toplumsal desteği giderek eriyen AKP-MHP ittifakı saldırı politikalarına hız veriyor. Atatürk Havalimanı özelinde acelelerinin sebebi oldukça açık. İktidarı kaybetmeden evvel, bu havalimanını tamamen ortadan kaldırarak, bir yandan bir yıkım ve israf projesi olan İstanbul Havalimanı’nın devreden çıkmasını engellemeye çalışırken, diğer yandan Yeşilköy’deki devasa arazinin rantının üzerine konmayı hedefliyorlar.
Havalimanı bağlamında yaşananlar, kamusal servetin nasıl bir yıkıma uğratıldığına dair küçük ve çarpıcı bir örnek. Emekçi halka ait olan birikimleri Saray’ın etrafına çöreklenmiş oligarşiye transfer edebilmek için hiçbir sınır tanımadıklarına, hayatımızın her alanında tanıklık edebiliyoruz.
Öte yandan, belediyeyi yöneten CHP ve Millet İttifakı partileri, Atatürk Havalimanı örneğindeki gibi telafisi mümkün olmayan çok açık bir kent suçu karşısında dahi sembolik basın açıklamalarının ötesine geçen bir adım atmaktan sakındılar. Kitleleri seferber ederek yıkımı durdurmaya dönük bir kampanya yürütmek yerine, hükümeti kibarca kınamak ve halka “bir yılları kaldı, sabredelim” demekle kendilerini sınırlandırdılar.
Oysa Saray rejimini durdurabilecek tek gücün hakları için harekete geçen kitleler olduğu çok açık. Saray’ın Gezi’yi hiç dinmeyen bir kâbus gibi hâlâ sayıklıyor olması, en büyük korkusunun ne olduğunun net bir işareti. Düzmece davalarla Gezi’nin cezalandırılmaya çalışılması, bir intikam çabası olduğu kadar, yaşanması muhtemel yeni seferberliklere dönük bir gözdağı verme çabasının sonucu.
Ne Saray rejiminin yıkım politikalarına karşı kaybedecek bir dakikamız ne de kaderimizi Millet İttifakı’nın ellerine teslim etme lüksümüz var. Seçim güvenliği ve birtakım paramiliter faaliyetlere ilişkin SADAT’ın kapısına dayanan Kılıçdaroğlu, önemli bir tehlikeye dikkat çekiyor. Bununla birlikte, kendisine gelen bilgileri kamuoyuyla paylaşmadığı gibi, seçim güvenliği için ve kontrgerilla faaliyetlerine karşı kitleleri seferber olmaya çağırmıyor. Bunun yerine, devlet bürokrasisi içerisindeki bölünmeden medet umuyor ve mesajlarını bu kesime gönderiyor.
Ekonomik yıkım politikalarından demokratik hakların savunusuna tüm alanlarda ancak emekçilerin ve ezilenlerin kendilerini düzen partilerinden bağımsız bir biçimde örgütleyebildikleri ölçüde Saray rejiminin saldırılarını durdurabilir ve rejimden kalıcı bir kopuşu sağlayabiliriz. Bu nedenle düzen partilerinden bağımsız bir emek ittifakının inşasının hayati önemini ısrarla vurgulamaya devam ediyoruz.
Yorumlar kapalıdır.