2022’yi kapatırken emeğin sefaleti
İktidara geldiği 21 yıldan bu yana AKP hükümetleri sermaye yanlısı neoliberal politikalar izleyerek emek rejiminde derin gedikler açtı. Emeklilik yaşından çalışma koşullarına, özelleştirmelerden sendikalaşmaya değin emekçilerin yaşam koşullarını her geçen gün daha da kötü hale getirdi. Bu iktidar aynı zamanda devraldığı 12 Eylül’ün mirası olan emek düşmanı politikaların devamcısı oldu. Grevleri yasaklayarak, sendikalaşmayı zorlaştırarak temsilcisi olduğu sermaye sınıflarının vazgeçilmezi haline geldi. Şimdi yaklaşan seçimlerle gitse dahi arkasında bırakacağı bu enkazın işçi ve emekçiler lehine pek de kolay toparlanamayacağı açık.
Geçtiğimiz ay meclisten geçen 2023 bütçesi bütün bu iflasın gelecek seneler içinde de emekçilere fatura edileceğinin belgesi niteliğinde. Halihazırda vergiler, yüksek enflasyon, işsizlik gibi yıkıcı problemlerle boğuşmakta olan, 8.506 TL gibi bir sefalet ücretiyle hayatta kalması beklenen çalışan nüfusun çoğunluğunun dolaylı ve dolaysız vergilerle sermaye sınıflarını finanse etmeye devam etmesi isteniyor.
Kabul edilen bütçede yer alan hedeflere göre gelir, servet sahibi kesimlerden alınan vergilerden çok, halkın yaşamsal ihtiyaçları için zorunlu tükettiği mal ve hizmetlerin fiyatları içinde yer alan KDV, ÖTV gibi “dolaylı” vergilerle finanse edilecek. Yani yaklaşık 3,2 trilyon lira vergi toplanması bekleniyor. Bunun yaklaşık üçte biri faiz ödemeleri ve kur korumalı mevduat (KKM) hesabı ödemeleri için harcanacak. Milli gelirin dörtte biri büyüklüğünde olması beklenen bütçe harcamalarının yaklaşık yüzde 10’u ise savaş harcamaları için ayrılmış durumda.
Emekçilerden alınan vergiler savaşa ve sermayeye ayrılırken, emeğin milli gelirden aldığı pay ise gün geçtikçe daha da eriyor. 2022 ikinci çeyrekte işgücü ödemelerinin payı TÜİK’e göre yüzde 25,4’e geriledi. 2020’de bu pay 36,8’di. Buna karşılık sermaye kazançlarının payı iki yılda 11,1 puan arttı. Bu oran istihdamdaki paya bakılarak tekrar hesaplandığında AKP döneminde emeğin pastadaki payı 29,1’den yüzde 18’e gerilemiş oldu. Bu tablo devasa bir sömürü ve servet transferi anlamına geliyor. Ücretlerin baskılanıp daha fazla çalışanın asgari ücret etrafında kümelendiği göz önüne alındığında, emeği ile geçinen milyonların üretilen zenginlikten elde ettikleri payın küçülmesi daha anlaşılır hale gelmektedir.
Bu tablo ne Altılı Masa’nın ekonomi reçeteleri ne de “işi bilen” ekonomistleri ile değişebilir. Bu tablonun değişmesi servet vergisi yoluyla kaynakların zenginlerden alınıp emekçilere tahsis edilmesiyle, sermayeye peşkeş çekilen devasa kredilerin ve alınan dış borçların ödenmesinin reddi ile mümkündür. Bu tablo faturayı kabul etmeyip direnen Bekaert, Kartonsan işçileri gibi sınıfın örgütlülüğü ve mücadelesi ile değişebilir. Emekçilerin payına düşenin artması ve bu eşitsizliğin son bulması seçimleri bekleyip ehvenişeri tercih ederek gerçekleşmeyecek. Kendi yaşam koşullarımızı iyileştirmek için mücadele etmek sahip olduğumuz tek çözüm.
Yorumlar kapalıdır.