Grevdeki Kartonsan işçisi: “Grevimiz bir ateşin kıvılcımı gibi”

Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu, İzmit’te yer alan Kartonsan fabrikası işçileri 22 Aralık’tan bu yana grevdeler. 170 işçinin çalıştığı fabrikada altı aydır devam eden toplu iş sözleşmesi sürecinde patronun emekçilerin taleplerini kabul etmemesi üzerine işçiler grev kararı alarak fabrika önünde mücadeleye başlamışlardı.

İşçi Demokrasisi Partisi olarak grevin 22. gününde Kartonsan işçilerine yaptığımız ziyarette işçilerden Özgür Taş’la bir söyleşi gerçekleştirdik. Grev kararının hangi gerekçelerle alındığını, sürecin nasıl devam ettiğini tüm yalınlığıyla anlatan grevci dostumuzun tüm Gazete Nisan okurlarına gönderdiği selamı da iletmeyi borç biliyoruz.

Söyleşi: Alparslan Aydın

Kartonsan işçileri olarak grev kararını nasıl aldınız? Bize o serüveni, taleplerinizi anlatabilir misiniz?

Yeni açıklanan asgari ücretten önceki maaşlarımız zaten ortalamanın çok altında olduğu için bizler patrondan yıllık enflasyon farkını talep ettik ilk önce. Patron tarafıysa bizimle farklı bir pazarlığa oturdu. Enflasyon farkının pazarlığı mı olur? Onun pazarlığını yaptılar bizimle. Bizim teklifimiz yüzde 42 oranındaki yıllık enflasyon farkıydı, onlar “Size yüzde 21 verelim” dediler. Tabii ondan sonra ekonomik şartlar iyice ağırlaşıp enflasyon farkı da yükselince bize yüzde 60’lık enflasyon farkını vermek zorunda kaldılar. Hepimiz asgari ücretin altında kaldık çünkü. Hemen peşinden de zaten bizim yeni sözleşme sürecimiz başladı. Bu yeni sözleşme sürecimizde enflasyon yine artınca buradaki 168 kadrolu işçiden 30-40 kadarının maaşı tekrardan asgari ücretin altında kaldı. Haliyle bizim istediğimiz rakamla işverenin verdiği rakam arasında bir uçurum var. Yani onların kafasında farklı bir plan var belli ki. Şimdiye kadar olan sözleşmelerde de illa son güne kadar uzatırlardı süreci ama bir adım atarlardı. Ben altı tane sözleşme gördüm burada. Mutlaka bir orta yol bulunurdu. Bu sefer arada dediğim gibi bir uçurum olunca kendilerine göre hazırlıklarını yaptılar, stoklarını yaptılar. Biz aralığın başında ocağın siparişlerini üretmeye başlamıştık. Hatta bitirmiştik bile.

Patron grev sürecini öngörüyordu yani.

Tabii, bunun hazırlığını yaptılar tamamen. Görüşmeler hiç olmuyordu başta, sonra İstanbul’da holding binasında 2-3 görüşme yapıldı. Orada holding CEO’su tehditvari konuşmalar yaptı. CEO doğrudan “20-30 kişilik kıyım yapmak gerekecek” gibi söylemler üretmiş. Kendi plan projelerini yaptılar yani grevle ilgili. O arada içeride de inanılmaz bir baskı, mobbing uygulamaya giriştiler. Sadece grev süreciyle alakalı değil, daha öncesinde de sürekli bir psikolojik baskı uyguluyorlardı. Grev sürecinde had safhaya ulaştı yani.

Grev kararı alışınızda ücret anlaşmazlığının yanı sıra içerideki mobbing de etkili oldu diyebilir miyiz?

Tabii, insanın onurunu kırıcı tavırlarla karşılaşıyoruz fabrikada. Ben 13 senedir neredeyse orada çalışıyorum ve çalıştığım şirketin, fabrikanın müdürüyle, mühendisiyle selamlaşmam bile yok. Bir merhaba bile yok. Yani bize bakış açıları o kadar kötü ki. Bizim her konuda art niyetli olduğumuzu düşünüyorlar ve bu fabrika yıllık neredeyse 50 milyon dolar net kâr açıklayan bir fabrika. Bunu biz yapıyoruz. Bizden daha ne bekliyorlar, onu da anlamak mümkün değil. 

Buradaki işçilerin de çoğunluğu çok eski işçiler. Genç ve eski diyebiliriz aslında. 40 yaş üstü çok fazla işçi yok burada. Çok arkadaşım var daha 30 yaşında, 35 yaşında. Ve neredeyse en yüksek performansta çalışıyorlar. Düşünebiliyor musunuz, bu fabrika tek karton makinesiyle 500 tane kadrolu çalıştırırken şimdi iki karton makinesiyle 168 kadrolu personel çalıştırıyor. İş yükü iki katına çıkarken işçi sayısı üçte bire iniyor neredeyse. Omuzlardaki yük artıyor. Kârları da delicesine artıyor ama yetmiyor abi, yetmiyor. Yani daha istiyorlar da istiyorlar.

Biraz da grev sürecinden bahsedebilir misiniz? Kararı aldığınızda ne hissettiniz? Moraliniz nasıldı bu geçtiğimiz günler zarfında?

Grevin başlangıç süreciyle ilgili diyeceklerim aslında sadece benim için geçerli değil, birçok arkadaşım için de geçerli. Biz bu greve çıktığımız anda sanki omuzlarımızdan büyük yük kalkmış gibi oldu. İnsan greve çıkıp böyle kavgalı gürültülü bir süreç yürütmek ister mi? İnsan çalışmak ister, evine ekmek götürmek ister. Dediğim gibi, bize bakış açısı bu şekilde olunca bizim başka bir şansımız kalmadı. Yani bu grev sürecine mutlu çıktık diyebilirim. Ben öyle hissediyorum, inanın buradaki 168 arkadaşın yüzde 90’ı da benim gibi düşünüyor.

Kartonsan fabrikasına çok yakın bir noktada Bekaert işçileri de bir grev kararı aldılar ve mücadelelerini zaferle taçlandırdılar. Karşılıklı ziyaretlerde de bulunmuştunuz onlarla. Sizin grev kararı alışınızda belli bir etkileri olduğunu söyleyebilir miyiz? Özellikle grevin ilk günlerinde işçi dostlarımızdan çokça duyduğumuz bir durumdu çünkü bu.

Tabii, kesinlikle. Hatta ilk greve çıktığımız günün sabahında durakta beklerken bir gazeteci arkadaş benimle böyle röportaj yaptı. Orada onların grev yasağına rağmen devam ettiklerini duymak bizi moral motivasyon olarak güçlendirdi diyebilirim. Zaten greve çıktığımız sabah buradan güle oynaya çıktık ama içimizde acaba bize de böyle bir yasaklama yayımlayacaklar mı, bir yazı gönderecekler mi diye tedirginlik vardı. Bunu aşmamızda da Bekaert grevi etkili oldu.

Kartonsan’da çok büyük bir motivasyon görüyoruz, daha önceki ziyaretlerimizde de hep böyle karşılandık. Bundan sonrasında ne gibi bir beklentiniz var? Sendikalara, emekçiden yana kurumlara, basına nasıl bir çağrı yapmak istersiniz?

Arkadaşlarımızla da bazen konuşuyoruz bunu. Yani aslında sanki bir ateşin kıvılcımı gibi bizimki, daha öncesinde de Bekaert’inki öyleydi. Çünkü şu anki ekonomik durumda bizim aldığımız maaşlarla geçinebilmek, yaşayabilmek mümkün değil. Benim oturduğum civarda normal bir dairenin kirası 5 bin, 6 bin lira. Benim şu anda maaşım ikramiyeler dahil 10 bin 300 lira. Yani yarısıyla kira ödemiş oluyorum ben mesela. Bunun daha çok başlangıç olduğunu düşünüyorum ben. O nedenle daha çok işçi arkadaşın, diğer fabrikalarda çalışan işçi arkadaşların buraya gelip grevi görmelerini çok isterim. Ulusal medyada zaten sesimizi duyurmamız neredeyse mümkün değil. Ulusal medya, tarafsız medya diye bir şey kalmadığı için daha çok sosyal medyayla, işte buraya gelen işçi arkadaşlarla, sizlerle bu sesin daha gür, daha yüksek çıkması mümkün. 

Gazete Nisan adına çok teşekkür ediyorum bu keyifli söyleşi için. Ekonomik kriz ortamında geçinemeyen, bir çıkış yolu arayan emekçiler için bir umut oluyor Kartonsan grevi. Bu anlamda bizler sesinizin daha gür çıkması için elimizden geleni yapmaya çalışacağız.

Ben de size çok teşekkür ediyorum. Buraya daha önce de geldiniz, bizi yalnız bırakmıyorsunuz. Sizin desteğiniz bizim için çok önemli. Tekrar teşekkür ediyorum.

***

Editörün önerileri:

Yorumlar kapalıdır.