İDP’li vekil adayı Karakaş: “Kaynak, emekçilere ait olmayan dış borç ödemelerinin reddedilmesindedir”

İDP üyesi ve Boğaziçi direnişçisi ve aynı zamanda İDP’nin TİP listelerinden İstanbul 2. bölge milletvekili adayı Enes Karakaş’ın, 17 Nisan’da mahallelinin ve öğrencilerin katılımıyla yapılan TİP Rumeli Hisarüstü/Sarıyer Seçim İrtibat Bürosu’nun açılışında yaptığı konuşmayı aşağıda okurlarımızla paylaşıyoruz. Konuşmacılar arasında TİP İstanbul milletvekili Ahmet Şık ve diğer 2. bölge adayları Mısra Öz, Esmeray Özadikti, Talya Aydın ve Koray Doğan Urbarlı da bulunuyordu.

Sevgili dostlar, emekçiler, öğrenciler hepiniz hoş geldiniz. Sizleri İşçi Demokrasisi Partisi adına selamlıyorum.

Sözlerime öncelikle bugünün tarihsel anlamından bahsederek başlamak istiyorum. Ve hayır, sadece Hisarüstü İrtibat Büromuzun açılışından söz etmiyorum. Bugün günlerden 16 Nisan. Bundan tam yedi yıl önce, 16 Nisan 2017’de Türkiye sandık başına gitti ve başkanlık rejimine evet mi, hayır mı diye oy kullandı. Yedi sene önceki tarihsel referandumda Türkiye hayır oyu kullandı arkadaşlar, hayır! Ancak o akşam siyasal bir suç işlendi: Yüksek Seçim Kurumu (YSK) mühürsüz oyların da geçerli olduğunu, onların da sayılacağını ilan ederek referandum sonuçlarına hile karıştırdı ve sonuçları “evet” oyları lehine manipüle etti.

Bu rejim değişikliğinin sonuçları nelerdi?

Öncelikle meclisin yasama yetkisi elinden alındı; bu yetki, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri adı altında Beştepe’ye verildi. Meclisin yürütme, yani Beştepe üzerindeki denetleme yetkisi ortadan kaldırıldı. Devletin faaliyetleri, meclisin yetki alanından çıkartıldı. Bugün Türkiye’de, patronların demokrasisinin ikiyüzlü temsiliyet organı olan bir parlamento dahi yok! Yapamadılar; düzen muhalefeti, burjuva muhalefeti siyasal demokrasinin Saray tarafından gasp edilmesinin karşısında duramadı, onu engelleyemedi çünkü onlar da, tıpkı Saray gibi, patronların çıkarlarına göbekten bağlı!

Yoldaşlar, bütün yetkileri elinden alınmış bir meclise milletvekili adayıyım. Türkiye işçi sınıfının, emekçilerinin, kadınların, lgbti+ların, Kürt halkının acilen, yakıcı bir şekilde demokrasiye ihtiyacı var. Peki Türkiye’ye demokrasiyi getirecek olan politika nedir? İşte arkadaşlar, bütün fabrikalarda, işyerlerinde, okullarda, sokakta tartışmak istediğimiz sorun budur. Türkiye’ye demokrasiyi getirecek olan politika hangisidir?

Yetkileri elinden alınmış bir meclise suni teneffüs yapma politikası mıdır? İçinden işçilerin, yoksul halkın, sömürülenlerin çıkarına bir tane dahi yasa çıkaramayan bir meclise suni teneffüs yapma politikası mıdır?

Yoksa ölüyü diriltmek yerine, yeni olana yer açan bir politika mıdır Türkiye’ye demokrasi getirecek olan? Yeni bir meclisi; barajın olmadığı ve toplumun bütün sömürülen ve ezilen kesimlerinin temsilcilerinden oluşacak olan, egemen ve bağımsız bir Kurucu Meclis’i var etme politikası mıdır Türkiye’ye demokrasiyi getirecek olan?

Bize göre emekten ve özgürlükten yana çözüm; emek örgütlerinin, kadın örgütlerinin ve lgbti+ların yer aldığı, adalet arayan Mısra Öz’lerin, Meryem Göktepe’lerin yer aldığı bir Kurucu Meclis olabilir.

AKP iktidarının büyüttüğü demokrasi sorununun yanında hepimizi etkileyen bir ekonomik krizin içinden geçiyoruz. Sadece şu iki veri bu krizin boyutlarını oldukça açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Son üç yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay yaklaşık yüzde 37’den yüzde yüzde 23’e geriledi. Bir başka veriye göre Türkiye’de en zengin 13 milyarderin serveti, nüfusun yarısının toplam servetinden daha fazla (38,9 milyar dolara karşılık 38,5 milyar dolar). Bir başka anlatımla; 13 kişinin toplam serveti, 44 milyon kişinin servetinden daha fazla.

Bu tablo değişsin diye biz ücretler her üç ayda bir enflasyon oranında otomatik olarak artırılsın diyoruz. Bunu söylediğimizde “İyi söylüyorsunuz, biz de insanlar daha iyi koşullarda yaşasın isteriz” diyecekler ama kaynak nerede sorusunu yükseltecekler. Kaynak var arkadaşlar! Kaynak, emekçilere ait olmayan dış borç ödemelerinin reddedilmesidir. Bizce çözüm 5’li çetelere peşkeş çekilen YİD’lerin tazminatsız bir şekilde kamulaştırılmasıdır. Bakın, altını çizmek istiyorum, tazminatsız bir şekilde kamulaştırma çünkü emekçilerin artık patronlara verecek tek bir kuruşu dahi yok, geçinemiyoruz! İşte bu iki yolla kaynak yaratılabilir. Kaynak var. Emekten yana bakana kaynak var dostlar, kaynak var!

Yorumlar kapalıdır.